İşimin önemli bir parçası, Tayyip Erdoğan dahil ülke yöneticilerinin demeç ve konuşmalarını dikkatle okumak ve onların akıl yürütme biçimlerine aşina olmaya çalışmak.
Gerçek şu ki, Türk ekonomisi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2018 yılında daha seçilmezden önce Londra’da katıldığı bir yatırımcı toplantısında seçildiği takdirde Merkez Bankası Başkanına talimat verip faizleri düşürteceğini söylediğinden beri bir çeşit krizde.
Bu krizin hafiflediği bazı dönemler oldu belki ama kriz hiç sona ermedi. Zaman zaman da krizi çok ağır biçimlerde yaşadık.
Hiç kuşkusuz en vahim dönem, 2021 yılının sonbaharıydı. Faizlerin indirilmeye başlamasıyla döviz kurları, aynen 2018 yaz aylarında olduğu gibi uçuşa geçti, o yılın sonunda Erdoğan bu yükselişi ancak kur korumalı mevduat hesabıyla durdurabildi.
Ama dolar kurunun geldiği yeni seviye enflasyonu patlattı, 2022 yılı içinde yüzde 85’i gördük. Bugün de hala yüzde 40’ın altına inmiş değiliz.
Sadece birkaç yıl önce 1-2 liraya aldığımız domatesin kilosu 30 lirayı, soğan ve patatesin fiyatı yine 30 lirayı, bir kilo etin fiyatı 350-400 lirayı, bir litre sütün fiyatı 35 lirayı, bir kalıp beyaz peynirin fiyatı 150 lirayı bulunca Cumhurbaşkanı Erdoğan ilk kez ‘Yaşanan hayat pahalılığının farkındayız’ dedi.
Ama aynı Erdoğan ve önce damadı Berat Albayrak, ardından göreve getirdiği Nurettin Nebati aracılığıyla ekonominin temellerinin sağlam olduğu konusunda ısrarlı. Onlara göre Türk ekonomisi istihdam yaratıyor, fabrikalar haftada 7 gün ve 24 saat çalışıyor.
Söyledikleri yalan da değil. Türkiye salgın döneminde kaybettiği istihdamı hızla yerine koydu, hatta üstüne de çıktı. Sanayide kapasite kullanımı yüzde 75’in altına düşmüyor, bu bütün kapasitenin kullanılması anlamına geliyor. Baktığınızda trafik sürekli tıkalı, kafeler lokantalar dolu, alış veriş merkezleri cıvıl cıvıl. Sıfır kilometre otomobil almak için kuyruğa girip beklemeniz gerekiyor.
Bütün bunlara bakıyor Cumhurbaşkanı ve ekibi ve ‘Ekonomi tıkırında’ diye düşünüyor. İşte bugün 10Haber’de Ruhi Sanyer’in kulis haberi var, Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu da, Bulgaristan’dan Edirne’ye gelip alış veriş yapan turistleri örnek göstermiş, ‘Ekonomi gayet iyi durumda’ demiş.
Ancak mesele şu ki, ekonomi maalesef iyi durumda değil. Patlamaya hazır bir saatli bombanın üzerinde oturuyoruz. Merkez Bankası, doların fiyatını 20 liranın altında tutabilmek için olmayan dolarlarını sattığı gibi aylardır bir de altın rezervlerini satıyor. En iyimser tahminler bile bu yıl bütçe açığının 1 trilyon liranın üzerine çıkacağını söylüyor. Yılın ikinci yarısında enflasyonun patlamasını beklemeyen yok gibi. Haftada 7 gün ve günde 24 saat çalışan şirketler öz varlıklarını korumaya çalışıyor ve koruyamıyor. Vatandaş refahından ciddi kayıp yaşamış durumda, yoksulluk artıyor. Şu an bir yalancı baharın içinde yaşadığımızı fark etmeyen yok gibi, o yüzden tüketim patlamış durumda.
90’lı yılların çok satan kitaplarından biri ‘Erkekler Mars’tan, Kadınlar Venüs’ten’ adını taşıyordu; bu iki cinsin nasıl aslında iki ayrı gezegende yaşadıklarını anlatıyordu.
Aynı şeyi bugün Tayyip Erdoğan ve ekonomi yönetimiyle biz vatandaşlar için söyleyebiliriz. Onlar Mars’ta, bizler ise Venüs’te yaşıyoruz.