Gezi 10 Haziran 2023

Bir Orta Çağ masalı: Strazburg

Attığınız her adımda etrafınızı hayranlıkla izlerken, kendinizi bir anda zaman yolculuğundan çıkmış ya da çağlar öncesinde geçen bir film setine konuk olmuş gibi hissedeceğiniz bir şehir uzanıyor önünüzde. Kemerlerinizi bağlayın! 21’inci yüzyıldan çıkıp, bir masal diyarını keşfetmeye davetlisiniz.

Popüler kültürün allayıp pullayıp sunduğu beş yıldızlı tatil destinasyonlarından, dolayısıyla modern şehir yaşamının mimarisinden uzaklaşmak isteyen seyahat tutkunları hemen parmak kaldırsın! Çünkü onlar, birazdan, büyülü bir gerçekliğe gidip, ellerinde rengarenk bir oyuncağı ilk kez tutuyormuşçasına heyecan duyan bir çocuğun sevincini yeniden yaşamanın hazzıyla dolacak.

İçinden nehir geçen şehirlerin dillere destan güzelliği burada da yalnız bırakmayacak sizi; Ren Nehri huzurla akacak önünüzde. Çokça güzellik, tarih, hayran olunacak bir mimari, huzur, yöresel lezzetlere eşlik eden nefis şaraplar ve tadına doyulmaz bir yaşanmışlık hissine tanıklık edeceksiniz. Üzüm bağlarıyla çevrili yemyeşil yollar boyunca Fransa’nın güzeller güzeli Alsace köylerini elinizle koymuş gibi bulacağınız bir şehirde, Strazburg’dasınız.

Roma imparatoru Augustus tarafından kurulmuş Strazburg. Fransa’nın kuzeydoğusunda, Almanya ile doğu sınırında yer alan şehrin kökleri Ren Nehri’nin kenarında Argentoratum adlı bir askeri kamp inşa etmek isteyen Romalılara kadar uzanıyor özetle.

Mimarisine hayran kalacaksınız

Strazburg’un 1988’de UNESCO tarafından Dünya Mirasları listesine dahil edilmesi çok da sürpriz değil, çünkü adeta bir açık hava müzesi. UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası alanı olarak belirlenen 83 hektarlık bir çevrede yoğunlaşan ve gerçekten göz kamaştıran tarihi mimarisiyle bizi karşılayan şehir, devasa Orta Çağ kuleleri ve 18’inci yüzyıldan kalma yarı ahşap evleriyle, Roma-Germen imparatorluğunun küçük, yerleşik cumhuriyetinin tüm dönemine tanıklık etmiş. Avrupa Konseyi, Avrupa Parlamentosu ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi burada olduğu için uluslararası arenada önemli bir şehir Strazburg.

Bir türlü paylaşılamayan şehir

Menülerdeki bazı yemeklerde ya da civardaki köylerde rastlayacağınız gibi Almanca adlar var. Bunun nedeni; şehrin Almanya ile Fransa arasında mekik dokuması. Strazburg Fransa ve Almanya arasında bir türlü paylaşılamayan Alsace-Lorraine bölgesinde yer alıyor.

1681’de Almanlardan Fransızlara geçmiş. 1789 Fransız Devrimi şehirdeki Fransız kültürünü perçinlemiş. 19. yüzyılın ikinci yarısında Otto von Bismarck tarafından yeniden ele geçirilerek Alman İmparatorluğu’na dahil edilmiş ve Alsace-Lorraine eyaletinin başkenti yapılmış. 1. Dünya Savaşı’nın ardından 1919’da yeniden Fransa’ya katılmış. İkinci Dünya Savaşı’nda Almanya’ya ve 1944 yılında son olarak Fransa’ya geçiyor.

Gutenberg bazı matbaa parçalarını burada icat ettiği için heykelinin de olduğu meydana adı verilmiş ki bu meydandan muhteşem Strazburg Notre Dame Katedrali’nin olduğu Chateau Meydanı’na beş dakikada geçiyorsunuz.

Gotik mimarinin heybetli güzelliği

Victor Hugo’nun “anıtsal büyüklük ve inceliğin ustaca bir kombinasyonu” olarak nitelendirdiği Strazburg Notre Dame Katedrali, 424 yılda tamamlanan bir şaheser. Astronomik saati, gül penceresi, heykelleri ve vitraylarıyla kendine hemencecik hayran bırakan bu devasa katedral, Vosges dağlarından çıkarılan pembe taşlarla yapılmış.

Astronomik saat güneşin, takımyıldızlarının ve gezegenlerin yörüngelerini gösteriyor. Her gün saat 12.30’da melek çanını çaldıktan sonra yaşlı adam, ölüm, havariler, İsa ve horoz figürleri hareket ediyor. Yapımına 1015’te başlanıp, 1439’da tamamlandığını öğrenince insan kendine bir çeki düzen verme ihtiyacı duyuyor doğrusu. Tüm katedrallerde olduğu gibi; ruhani ve ürkütücü ama güzelliğiyle insanı çekim alanına sokuyor.

La Petit France ya da film setine giriş

Pencerelerden sarkan rengarenk sardunyaları, ahşap kirişli evleri ve nehir kenarında sessizce uzanan sokaklarıyla içinde kaybolmaktan büyük keyif alacağınızı garanti edeceğim tarihi şehir merkezi yani La Petite France için ‘masal ülkesi’ benzetmesini yapanların ne kadar haklı olduğunu orada anlıyorsunuz. Çirkin, tek tip apartmanlar, araba kornaları ve şehir hayatının tüm kaosu burada yerini güzellik ve huzura bırakmış.

La Petit France’ın girişinde, Louise Weiss Meydanı’nın sonunda yer alan, nehir üzerindeki Ponts Couverts (Kapalı Köprüler) ise 14’üncü yüzyıldan uzanıyor günümüze. Üç köprü ve dört kuleden oluşuyor ve 1928’den beri tarihi eser olarak sınıflandırılıyor. Kapalı Köprüler olarak adlandırılmasının nedeni yapılırken ahşap bir çatıyla örtülmüş olması. Çatılar 18’inci yüzyılda kaldırılmış ancak köprülerin adı zamana yenik düşmemiş. La Petite France’ı gezmeye Rue du Bain- aux- Plantes’tan başlarsanız, 16’ıncı ve 17’inci yüzyıldan kalan evlere hayran olacaksınız. Pont Saint-Martin’de ise (Aziz Martin Köprüsü) harika fotoğraflar çekebilirsiniz.

Tekne ya da küçük trenle şehir turu

Petite France Strazburg’un tarihi bölgesi.

Tekne turu yapmak isterseniz Batorama firmasına ait teknelerin biletlerini Notre Dame Katedrali’nin bulunduğu meydandaki ofislerinden satın alabilirsiniz. Minyatür trenle şehir turu ise yine katedralin önünden başlıyor. La Petite France’ı ya da şehrin diğer yanını gezen iki ayrı tur programı var ama La Petite France’ı görmenin en keyifli yolu; Gutenberg Meydanı’ndaki Gutenberg heykelini arkanıza alıp, dar sokaklardan kanallara doğru inmek. Place Kleber ise şehrin ana meydanı. Tarihe meraklıysanız, hafta sonları eski kitap, afiş ve harita satan sahaflara ev sahipliği yapan meydana mutlaka uğrayın. Eğer şehir merkezindeki bir otelde kalır ya da her iki ana meydana yakın bir yerde ev kiralarsanız her yer yürüyüş mesafesinde. Marketler, restoranlar, pastaneler, fırınlar, dünyaca ünlü markaların koleksiyonlarını sunan Galeries Lafayette gibi alışveriş merkezleri, yerel lezzetleri satan şarküteriler ve tabii sayısız hediyelik eşya dükkanı elinizin altında olacak. Gutenberg Meydanı’nı geçince kurulan bit pazarı ise küçük ama antika tutkunlarını memnun edecek çeşitlilikte.

“Bu köyde yaşamak istiyorum” dedirten köyler

Colmar, Alsace, France. Petit Venice.

Fransa’nın muhteşem bir demiryolu ağı var ve her yere kısa sürede kolayca ulaşabiliyorsunuz, dolayısıyla araba kiralamanıza hiç gerek yok. Noel döneminin en turistik şehri Colmar trenle sadece 30 dakikalık mesafede. Strazburg aralık ayında kelimenin tam anlamıyla bir peri masalına dönüşüyor ama soğuk sevmeyenler için – çünkü bu şehir sıcak görünce çok mutlu olan Türk halkı düşünülünce hayli soğuk- bahar ve yaz ayları da harika. Colmar’dan 10 dakikada Alsace Şarap Yolu üzerindeki en sevilen noktalardan biri olan ve 2013 yılında Fransa’nın En Güzel Köyü seçilen Eguisheim’ı, 50 dakikalık mesafesi ile Kaysersberg, Ribeauville ve Riquewihr’i keşfedebilir, yerel şarapları tadabilirsiniz.

Yakın şehirleri keşfedin

Strazburg’tan ister trenle, ister otobüsle yakın şehirlere kolayca ulaşabilirsiniz. Örneğin Mummelsee Gölü ve şarap rotasını izleyeceğiniz muhteşem güzellikteki Kara Orman ve Baden-Baden’e günübirlik turlar var. Andlau, Mittlebergheim ve Barr şarap bağları yarım günlük mesafede. “Gelmişken küçük elektronik eşya ya da meşhur guguklu saatlerden almak istiyorum” diyorsanız Almanya’ya geçip, Freiburg’a otobüsle 1 saatte gidebilirsiniz.

Yapmadan dönmeyin!

1-La Petite France’ta kaybolun ve nehir kıyısındaki restoranlara mutlaka uğrayın, en azından bir kadeh şarap eşliğinde Strazburg’u içinize çekin.

2-Katedralin yanında konumlanan; arkeoloji, güzel sanatlar ve dekoratif sanatlar olarak üç müzeye ev sahipliği yapan Rohan Sarayı’nı gezin.

3-Katedral meydanında göreceğiniz Maison Kammerzell, 1467 yılında yapılmış. Bugün restoran olarak hizmet veriyor.

4-Katedral Meydanı’ndaki Pharmacie du Cerf, Avrupa’nın en eski eczanelerinden. Arşivlerde ilk yer aldığı tarih 1268.

5-Yerel lezzetleri keşfedin. Pizza ile lahmacun arası, ince hamurlu Tarte Flambe’yi istediğiniz malzemeyle sipariş verebilirsiniz. Coq au Riesling; beyaz şarapta bekletilmiş tavuk göğsü, jambon, mantar, sarımsak, havuç ve soğanla pişiriliyor. Baeckeoffe ise Alsace mutfağının en popüler lezzetlerinden. Patates, soğan ve üç çeşit etin karışımı olan bir tür güveç. Beyaz Alsace şarabında marine ediliyor.
Reisling şarabı ise nefis bir pino noir.

6-Colmar ve Riquewihr’e gitmeyi unutmayın, pişman olursunuz!

7-Aralık ayında bir başka güzel Strazburg. ‘Noel’in başkenti’ olarak anılan şehir, bu sıfatı fazlasıyla hak ediyor ve bir masal ülkesine dönüşüyor. Sağlı sollu hediye dükkanları ve özellikle binaların dış cepheleri çeşitli oyuncaklarla süsleniyor. Gutenberg Meydanı’na Noel pazarı kuruluyor ve yerel lezzetler satılıyor.