Geç Kalanlar Kümesi: Zaman ve vicdan arasında geçmişle hesaplaşma

8 Ekim 2024
Bu haber 1 ay önce yayınlandı

İlk kitabıyla Orhan Kemal Roman Armağanı'nı kazanan Ezgi Tanergeç'in yeni romanı 'Geç Kalanlar Kümesi', dört eski arkadaşın kendi geçmişleriyle yüzleşmelerinin hikayesi. Ustalıklı kurgusu ve narin psikolojik çözümlemeleriyle dikkat çeken bir roman.

Ezgi Tanergeç

İLAYDA DEMİROK

Akrebin gözleri her an üstümde sanki
Akrebin gözleri öyle yaman ki
Öylece bakıyor hiç göz kırpmadan
Bekliyor beni kımıldamadan
Erkin Koray, ‘Akrebin Gözleri’

İlk romanı ‘Devridaim’le 2022 Turgut Özakman İlk Roman Ödülü’nün ve 2024 Orhan Kemal Roman Armağanı’nı kazanan Ezgi Tanergeç’in ‘Geç Kalanlar Kümesi’ adlı yeni romanı, modern edebiyatın önemli eserlerinden biri olarak dikkat çekiyor. Yazar, hayatın gerçeği ile edebî kurmacayı ustalıkla harmanlayarak geçmiş ve şimdinin arasında sıkışmış karakterlerin yaşam yolculuklarını anlatıyor. Vicdan muhasebesi ve geçmişle hesaplaşma, romanın başlıca temaları arasında yer alırken karakterler psikolojik çözümlemeler eşliğinde kendi geçmişleriyle yüzleşirler.

Tanergeç romanını, zamanın farklı katmanları arasında bir yolculuk olarak kurgular. ‘Şimdiki Zamanın Hâlleri’ ve ‘Di’li Geçmiş Zamanın Hikâyesi’ başlıkları altında, karakterlerin hayatlarına dair kesitler sunarken bu kesitlerin onları bugünkü noktalarına nasıl getirdiğini ustaca resmediyor.

Erkin Koray’a ithaf

Roman, lise yıllarında fizik öğretmenleri Recep Sivri’nin oluşturduğu küme sayesinde bir araya gelen dört arkadaşı merkeze alıyor. Aradan geçen yıllar, onları birbirlerinden uzaklaştırsa da bir gün tekrar bir araya gelirler. Ana karakter Yasemin’in gözünden anlatılan hikâye, yalnızlık, güven arayışı ve vicdan hesaplaşmaları etrafında şekilleniyor.

Erkin Koray’a ithaf edilen bu romanda, yazar Koray’ın ‘Akrebin Gözleri’ şarkısını bir metafor olarak kullanarak karakterlerin karşı karşıya kaldığı tehditleri anlatır. Kahramanlar, gençlik yıllarından getirdikleri bu şarkıyı yıllar sonra yeniden dinlediklerinde akıllarına çılgınca bir fikir gelir ve olayların merkezine yerleşen siber suçları ve dijital dünyanın tehlikelerini derinlemesine ele alır. Bu bağlamda yazar; teknolojinin insan hayatı üzerindeki yadsınamaz etkilerini de siber tehditler ve dijital paranoya üzerinden işler.

Mekân, aidiyet ve aile: Evlerin duygusal dünyası

Mekân, Tanergeç’in romanında karakterlerin psikolojik çözümlemeleri için güçlü bir araç olarak kullanılır. Yasemin, mekânlar ile yaşanmışlıklar arasında bağ kurma yeteneğine sahiptir. Karakterin, Anıl ve Simge’nin aile evleri üzerinden gerçekleştirdiği analizler, onların geçmişlerine ışık tutar. Yasemin’in bu mekânsal çözümlemeleri, onu kendi aidiyetini ve ailesiyle olan ilişkisini de sorgulamaya iter. Bu sorgulama, karakterin kendine ve çevresine yabancılaşma sürecini açığa çıkarır. Böylece mekânların insanlar üzerinde bıraktığı etki, romanın atmosferini derinleştirir.

Tanergeç, romanında ebeveyn-çocuk ilişkilerini, özellikle anne-kız ve baba-oğul çatışmalarına da dikkat çeker. Yasemin’in annesinin onun üzerindeki baskısı, hayatının her yönüne sızar. Bu çatışma, karakterin içsel dünyasındaki fırtınaların temelini oluşturur. Diğer yandan Simge’nin, babasının aileyi terk etmesini sıradan bir olay gibi anlatması, okuyucunun dikkatini çekerek, bu kaybın karakter üzerindeki derin etkisini açığa çıkarır. Anıl’ın babası ise otoriter bir figür olarak tanımlanır. Roman boyunca, karakterlerin aileleriyle olan ilişkileri, onların hayatlarına yön veren bir motif olarak sürekli karşımıza çıkar. Tanergeç, bu ilişkileri narin bir psikolojik çözümlemeyle ele alarak okuruna, toplumun en küçük birimi olan ailenin bireyin kimliği üzerindeki önemini hatırlatır.

Kadınların mücadelesi: İstismar ve yalnızlık

Romanın kadın karakterleri, toplumsal cinsiyet rollerinin baskısı altında hayatlarını sürdürmek zorundadır. Tacizler ve farklı açılardan kadınların trajedileri, romanın önemli yapı taşlar arasında yer alır. Tanergeç, bu kadınların hayatlarındaki zorlukları, güçlü bir gerçeklikle işler. Eylül’ün kocasıyla yaşadığı ikircikli ilişki, bu acı dolu gerçekliğe daha fazla vurgu yapar. Yasemin’in apartman komşusu Nesrin Hanım aracılığıyla da yazar, toplumdaki kadının rolünü sorgulayan bir perspektif sunar.

Romanın merkezinde yer alan kadın motifi; karakterlerin birbiriyle olan ilişkileri, yazarın kadına yönelik psikolojik şiddet ve istismar temalarını da ele almasına imkân verir. Simge, Eylül ve Yasemin arasındaki gerilimli diyaloglar ve hesaplaşmalar, karakterlerin iç dünyalarının karmaşıklığını ortaya koyar. Tanergeç, bu hesaplaşmaları güçlü bir başkaldırı duygusuyla işleyerek, karakterlerini zamanla çözüp yeniden inşa eder.

‘Geç Kalanlar Kümesi’nde Ezgi Tanergeç, dört arkadaşın hayat yolculuklarını anlatırken okur, hem duygusal bir yolculuğa çıkar hem teknolojinin hem de toplumsal cinsiyet rollerinin etkilerini sorgular. Romanda karakterlerin geçmişleriyle yüzleşmeleri, bunun getirdiği travmalarla başa çıkma çabaları, kabulleri ve kendi hayat hikâyelerini yeniden oluşturmaları okuyucuya derin bir düşünme fırsatı sunar.

Sıradan bir yaşam öyküsünün sıra dışılığında buluşalım: ‘Geç Kalanlar Kümesi’

Geç Kalanlar Kümesi
Ezgi Tanergeç
İthaki Yayınları, 2024
roman, 248 sayfa.

Devridaim
Ezgi Tanergeç
Bilgi Yayınları, 2023
240 sayfa.

  • 1

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.