PKK'nın silahlı mücadeleyi bırakma ve kendisini feshetme kararını MHP Genel Başkanı Bahçeli, AK Parti Sözcüsü Çelik, AK Parti Genel Başkan Vekili Efkan Ala, Adalet Bakanı Tunç olumlu ve önemli bulurken İyi Parti Genel Başkanı Dervişoğlu "bu bir kalkışmadır ve faili ülkeyi yönetenlerdir" dedi.
PKK’nın silahlı mücadeleyi bırakma ve kendisini feshetme kararı genellikle olumlu bulundu. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli karar için “Barış tohumları nihayet çiçek açmıştır” dedi. AK Parti yöneticileri ve bakanlar kararı olumlu bulduklarını açıklarken İyi Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu sert tepki gösterdi: Bu bir kalkışmadır.”
PKK lideri Abdullah Öcalan’a yaptığı “Terörist başının tecridi kaldırılırsa gelsin TBMM’de terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın” sözleriyle yeni çözüm sürecini başlatan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, PKK’nın kendini feshettiğini ve silahları bıraktığını açıklamasının ardından yaptığı ilk açıklamada, “Türk vatanının her yöresine emek, sabır ve fedakârlıkla ekilen barış tohumları umutla sulanmış, nihayet tomurcuklanmış ve çiçek açmıştır. 47 yıldır ihanetle yazılan kanlı sayfa ümit ve temenni ediyorum ki, bir daha açılmamak üzere kapanacaktır” dedi. Bahçeli, Öcalan’a da teşekkür ettiği ve şükranlarını sunduğu konuşmasında, Öcalan’ın “27 Şubat barış ve demokratik toplum çağrısıyla tarihsel sorumluğu üzerine aldığını” belirtti.
MHP lideri Devlet Bahçeli, bundan sonraki süreçte daha temkinli, dikkatli, serinkanlı ve sağduyulu hareket edilmesinin vazgeçilmez önemde olduğunu söyledi.
“Kırlarımızda çiçekler toplanacak, dağlarımızda kaderdaşlığın ve kardeşliğin hiç kesilmeyecek esintileri hâkim olacaktır” diyen Bahçeli, “Kim ne derse desin, statükocu ve ezbere dayalı marjinal iddialara kimler bel bağlarsa bağlasın terörsüz Türkiye’nin meşalesi yakılmıştır. Bugün kazanan barış ve kardeşliktir. Bugün kazanan siyaset ve demokrasidir” ifadesini kullandı.
Bahçeli’nin açıklaması şöyle:
“Türkiye Cumhuriyeti Devleti açık talihiyle, ortak aklı çalıştıran milli birlik ve dayanışma tablosuyla, aynı zamanda mülkün temeli olan adalet tabanıyla, elbette asırlara sari ahlak müktesebatının tasarruf ve taahhüdüyle tarihi bir eşiktedir.
Türk vatanının her yöresine emek, sabır ve fedakârlıkla ekilen barış tohumları umutla sulanmış, nihayet tomurcuklanmış ve çiçek açmıştır.
Bugüne kadar çekilen çileler, katlanılan badireler, karşılaşılan belalar, ödenen bedeller, dökülen tertemiz şehit kanları milli yüreklere ateş gibi düşse de milli birlik ve kardeşliğimizi heba ve heder edecek siyasi ve sosyolojik kırılma hiç yaşanmamıştır.
Türk’ün Kürt’e, Kürt’ün Türk’e hürmet, muhabbet ve bağlılığı aziz Türk milleti varlığında tezahür ve temerküz etmiş, bununla mündemiç olmak suretiyle hiçbir kopma, parçalanma veya zayıflama emaresine tesadüf edilmemiştir.
Dünya çapında zincirleme reaksiyon gösteren savaş ve çatışmalar silsilesinin karanlık gölgesi beşeriyet ve coğrafyaları pek çok yönden tahakküm ve tesirine almışken, Türkiye Yüzyılı’nın barış ve huzur uyanışıyla tahkim, taltif ve tarifi muazzam bir atılımın, muhteşem bir tarihsel akışın tescilidir.
27 Kasım 1978 tarihinde Diyarbakır’ın Lice ilçesi Fis Köyü’nde kurulan, ilk silahlı eylemini 15 Ağustos 1984 akşamı Siirt’in Eruh ve Hakkari’nin Şemdinli ilçelerinde gerçekleştiren bölücü terör örgütü PKK, 12.Kongresi’ni 5-7 Mayıs 2025 tarihlerinde toplayarak 27 Şubat İmralı çağrısına müzahir kararlar almıştır.
Bu kapsamda PKK silahları bıraktığını, örgütsel varlığını feshettiğini bugün sabah saatlerinde açıklamıştır. Böylelikle PKK musibeti son bulacak, 47 yıldır ihanetle yazılan kanlı sayfa ümit ve temenni ediyorum ki, bir daha açılmamak üzere kapanacaktır.
Mevzu bahis tarihi gelişmenin kuşkusuz çok mühim ve münhasır sonuçları olacak, siyaset ve demokrasinin sivrilip serpilmesiyle miadı dolan silahlı çatışma dönemi acı hatıralarıyla ve alınmış ibretlik dersleriyle geride kalacaktır.
Milliyetçi Hareket Partisi 22 Ekim 2024 tarihinden itibaren terörsüz Türkiye hedefini kararlılıkla savunmuş, cesamet ve cüreti günbegün tahrik edilen istismar ortamının ve hamasi söylemlerin bubi tuzağına düşmemiştir.
Partimiz ve Cumhur İttifakı hiçbir şekilde geri adım atmamış, özellikle İmralı ile DEM Parti ülkemizi kapsamına alan risk ve tehditleri isabetle ve itinayla okumuşlardır.
El birliği, güç birliği, inanç birliği, eylem birliği ve ortak kader birliği mucibince; Türkiye’nin sırtında on yıllardır taşınması gittikçe ağırlaşan terör ve bölücülük kamburuna müdahale edilmiş ve hamd olsun sonuç alınmıştır. Şahsen, milletine ve ülkesine feda edilmiş hayatımın en mümtaz ve müstesna anını iliklerime kadar hissetmenin müftehir ruh haliyle dolup taştığımı herkesin bilmesinde yarar görüyor, bundan sonrası için daha temkinli, daha dikkatli, daha serinkanlı ve sağduyulu hareket edilmesini vazgeçilmez önemde değerlendiriyorum.
-Silahların ne zaman, nerelere, hangi şartlar dahilinde, hangi sınır ve ölçekte bırakılacağı,
-Bunun zaman ve mekan parametrelerini analiz ederek teknik takip ve gözetiminin kimler tarafından ve nasıl sağlanacağı,
-Feshedilen PKK’dan PYD/YPG’ye muhtemel geçiş ve intikallerin denetim ve kontrolünün eşzamanlı ve eşgüdüm halinde nasıl ve ne şekilde temin edilip edilmeyeceği,
-Silah bırakan örgüt militanlarından suça bulaşmış ya da bulaşmamış olanların tasnif ve tefrikinin nasıl yapılacağı, PKK terör örgütünün lider kadrosuyla ilgili alınacak tedbirlerin kapsam ve hududunun ne olacağı,
-Siyasi ve hukuki reformlarla demokrasi ve sivil siyasetin güçlendirilmesinin yanı sıra bin yıllık kardeşliği ve birlikte yaşama iradesini pekiştirip ileriye taşıyacak stratejik ve yasal adımların çatı ve çerçevesinin nasıl belirleneceği ayrıca ele alınmalı, müştereken ve maşeri vicdana muvafık halde tatbik edilmelidir.
Barış havası, güvenlik ortamı mutlak surette kalıcı ve gerçekçi olmalıdır.
Önyargıların bataklığı kurutulmalı, uyduruk kayıkçı kavgaları sonlandırılmalı, ucuz polemiklerin sahne aldığı sipariş gerginlikler bitirilmeli, ideolojik, ilkesiz ve ilkel takıntıların parantezi kapatılmalıdır.
Kararmış kalplerin, katılaşmış vicdanların, küçük hesapların, kötürüm heveslerin hoşgörü ve uzlaşma çabalarını boşa düşüreceği, barış ve kardeşlik fidelerini solduracağı unutulmamalıdır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin, hiçbir zaman inkar, imha, asimilasyon ve soykırım yanlışıyla hükmü şahsiyetine leke düşürmediği açıktır. Türk milletinin hiçbir mensubu yaban ve yabancı addedilmediği de tarihi vakıa ve vesikalarla ortadadır.
Bu ülke hepimizindir, bu vatan üzerinde yaşayan herkesin namus ve şeref mevzuudur.
Türk ile Kürt ezelden ebede bir ve beraberdir.
Hiçbir iç ve dış melanet ve ihanet senaryo bu beraberliği bozamayacak, bunalım kapanına hapsedemeyecektir.
Kim ne derse desin, statükocu ve ezbere dayalı marjinal iddialara kimler bel bağlarsa bağlasın terörsüz Türkiye’nin meşalesi yakılmıştır. Bugün kazanan barış ve kardeşliktir.
Bugün kazanan siyaset ve demokrasidir.
Bugün kazanan doğudan batıya, güneyden kuzeye Türk milleti, Türkiye Cumhuriyeti, hatta mücavir coğrafyalardaki dost ve kardeş halklardır. Bilindiği üzere terörizm; Toplumu dönüştürecek veya bir yapıyı değiştirecek kadar köklü ve nihai sonuca ulaşmak için; Birden çok kişiye ve ortama tesir edebilmek amacıyla,
Bu etkinin en yüksek olabileceği niyetiyle seçilmiş özel hedeflere yöneltilen, Saldıran ile saldırılan arasında doğrudan illiyetin olmadığı, sürekli korku ve tahribat yaratma tehdidinin veya uygulamasının sistematiğidir.
Bu sistematik şiddetin uygulaması terör, uygulayıcısı terörist, mağduru ise insanlık ve insani değerlerdir. Ve bu insanlık dışı kırım ve yıkım süreci ülkemizde inşallah son bulacaktır.
Kırlarımızda çiçekler toplanacak, dağlarımızda kaderdaşlığın ve kardeşliğin hiç kesilmeyecek esintileri hakim olacaktır.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Türkiye Cumhuriyeti’nin üçüncü evresidir.
Terör örgütünün feshi ise yeni yüzyılın ulaşılan ve gerçekleşen ilk hedefidir.
Bundan sonra milli ülkülerimizin ve nihai hedefimizin peşinden el ele ve hep birlikte yürümek bölge ve dünya genelinde hayranlık uyandıracak müteyakkız ve muktedir hayat, siyaset ve milli varlık gerçeği olarak anılacaktır.
Bu vesileyle 3 Mayıs 2025’te hayata veda eden, terörsüz Türkiye gayesine samimiyetle hizmet eden merhum Sırrı Süreyya Önder’i rahmetle anıyor, mekanı cennet olsun diyorum.
Terörsüz Türkiye hedefini bir devlet politikası haline getiren, özverili bir şekilde tavrını ve duruşunu gösteren Sayın Cumhurbaşkanımıza, partisinde ve devlet bürokrasinde mücadele edip terörsüz geleceğin mimarisine destek veren mesai arkadaşlarına, 27 Şubat barış ve demokratik toplum çağrısıyla tarihsel sorumluğu üzerine alan PKK’nın kurucu önderi Abdullah Öcalan’a, İmralı-DEM Parti-Kandil arasında temas ve görüşme trafiğini yürüten heyetlere, DEM Parti’nin eş genel başkanlarına, yönetici ve milletvekillerine, Türk ve Kürt kardeşliğine sahip çıkan her vatan evladına, elbette Türk Silahlı Kuvvetleri’nin komuta kademesiyle hiyerarşik zincir içindeki tüm kahramanlarımıza teşekkür ediyor şükranlarımı sunuyorum.
Aziz şehitlerimizi rahmetle yad ediyor, gazilerimize uzun ve sağlıklı bir ömür diliyorum.
Büyük Türk milletini saygıyla selamlıyor, terörsüz Türkiye’yle ilgili tarihi gelişme ve kararların hayırlı olmasını Rabbim’den niyaz ediyorum.”
Edirne Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, PKK’nın kendini feshettiğini açıklaması sonrası mesaj gönderdi.
DEM Parti milletvekili ve İmralı heyeti üyesi Pervin Buldan, Demirtaş’ı cezaevinde ziyaret etti. DEM Parti, Demirtaş’ın Buldan aracılığıyla gönderdiği mesajı paylaştı.
Demirtaş, mesajında şunları kaydetti:
“Herkese selam ve sevgilerimi iletirim.
Sırrı Bey’in acısı ve hatırasıyla beraber barış için atılan adımların umudunu bir arada yaşıyoruz.
PKK’nin kongre sonuçları vesilesiyle, bu kararı alan PKK yönetimine, emeği geçen başta Sn. Öcalan olmak üzere Sn. Cumhurbaşkanına, Sn. Bahçeli’ye, Sn. Özel’e ve DEM Parti yönetimine, tüm siyasi parti genel başkanlarına, özellikle de Sn. Ahmet Türk’e ve Sn. Pervin Buldan’a teşekkür ediyoruz. Bu tarihî adımı Sırrı Bey’in hatırası doğrultusunda atılmış büyük bir adım olarak coşkuyla karşılıyoruz.
Artık huzurun, refahın, demokrasinin, özgürlüklerin hayata geçmesi, Türkiye’nin her açıdan büyümesi için el birliğiyle, samimiyetle çalışma zamanıdır. Hepimize hayırlı uğurlu olsun.”
Ömer Çelik Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Terörsüz Türkiye” için ortaya koyduğu yüksek siyasi irade ve sürecin koordinatlarını “devlet politikası” olarak çizen kapsayıcı ve net yaklaşımı ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin tarihi çağrısının, gelişmelere dönük duruşunun ve yönlendirmelerinin topyekun “iç cephe”nin güçlendirilmesinin başlıklarını oluşturduğunu belirtti.
Siyasi partiler arasındaki etkili ve verimli görüşme trafiğinin, istişare ve diyaloğun, demokratik siyasetin “meşru adres” olarak sorumluluk almasını ve inisiyatif üretmesini sağladığını belirten Çelik şunları kaydetti:
“İmralı’dan yapılan çağrı sonrasında PKK’nın kendini feshetme ve silah bırakma kararı alması ‘Terörsüz Türkiye’ hedefi açısından önemli bir aşamadır. Terörün tamamen bitmesi halinde yeni bir dönemin kapısı açılacaktır. Bu kararın fiilen uygulanması ve tüm boyutlarıyla gerçekleşmesi gerekmektedir. ‘Fesih’ ve ‘silahları teslim etme’ kararının, PKK’nın tüm şube ve uzantıları ile illegal yapılarını kapayacak şekilde, somut olarak ve eksiksiz hayata geçmesi bir dönüm noktası olacaktır. Bu süreç devlet kurumlarımız tarafından sahada titizlikle takip edilecektir. Ulaşılan aşamalar Sayın Cumhurbaşkanımıza arz edilecektir.”
AK Parti Sözcüsü Çelik PKK’nın fesih ve silah bırakma kararının “içerde” ve “dışarıda” tüm boyutlarıyla ve somut olarak hayata geçmesi gerektiğini vurgulayarak, şu değerlendirmede bulundu:
“Böylece, yakın bölgemizde terör örgütlerinin vekalet savaşları için kullanıldığı emperyalist planların önünün kesilmesine dönük olumlu bir dalga oluşacaktır. Ayrıca ‘Terörsüz Türkiye’ hedefine somut olarak ulaşılması, tüm dünyada siyasetin siyasetsizleşmeye boğulduğu bir dönemde, Türkiye’nin siyasi tüm kanalları daha etkili şekilde işletebilmesine imkan verecek, demokrasimizi, siyasi hayatımızı ve milli birliğimizi daha da güçlendirecektir. Siyasi diyalog kanallarının, TBMM başta olmak üzere siyasetin tüm meşru adreslerinde en güçlü şekilde çalışmasını sağlayacaktır. Cumhuriyetimizin hepimizin ‘çatı’sı olduğu bilinci, demokrasimizin her türlü sorunun çözümü için temel ‘zemin’ olduğu anlayışı daha güçlenecek ve siyasi olarak kökleşecektir.”
Tarihdaşlık, kaderdaşlık ve vatandaşlık bilinciyle geleceğin en sağlam ve meşru zeminlerde şekillenmeye devam edeceğinin altını çizen Çelik, her olumlu aşamanın yeni bir olumlu aşamanın davetiyesi olacağını belirtti. Çelik, şu ifadeleri kullandı:
“Terörsüz Türkiye’ye sahada tüm boyutlarıyla, eksiksiz ve somut hedefleriyle ulaşılması gerekir. Buna ulaşılması demek, bütün kültürel, etnik ve mezhepsel unsurlarıyla tüm vatandaşlarımızın kazanması demektir. Kazanan tüm vatandaşlarımız olacaktır. Temel prensibimiz şudur: Adlarımız farklı olsa da hepimizin soyadı Türkiye Cumhuriyeti’dir. Devletimizin nitelikleri ve milletimizin değerleri konusunda hiçbir tartışma yoktur, bu değerleri zedeleyecek ve hiçbir adım söz konusu değildir, olamaz. Cumhurbaşkanımızın ilan ettiği Türkiye Yüzyılı’nı kucaklayacak büyük stratejik adımlardan önde geleni ‘Terörsüz Türkiye’ olacaktır. Milletimiz müsterih olsun, Türkiye Cumhuriyeti gündemine hakimdir.”
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ise sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, ülkenin kalkınmasının, birlik ve beraberliğinin önündeki en büyük engellerden biri olan terör belasından kurtulma yolunda önemli bir dönüm noktasına gelindiğini vurguladı.
Tunç şunları kaydetti:
“Ülkemizin geleceği, vatanımızın bölünmez bütünlüğü, bayrağımızın özgürce dalgalanması için binlerce vatan evladımızın canı pahasına sürdürdüğü onurlu mücadele, aziz milletimizin sarsılmaz iradesi, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın ortaya koyduğu güçlü liderlik ve Sayın Devlet Bahçeli’nin milli duruşu, Türkiye Yüzyılı’nın eşiğinde ülkemizin huzurlu, güvenli ve istikrarlı bir geleceğe emin adımlarla yürümesinin yolunu açmıştır.”
Terörle mücadelede canlarını feda eden kahraman şehitleri rahmetle ve minnetle yad eden, gazilere şükranlarını sunan Tunç, şehit ve gazilerin ailelerine de sabır ve başsağlığı diledi.
Bakan Tunç “Ülkemiz, terörün karanlığını ardında bırakıp ‘Terörsüz Türkiye’ hedefi doğrultusunda Cumhuriyetimizin temel değerlerini daima yaşatacak, hukuk devleti ilkesine bağlılıkla yüksek standartlı demokrasi yolunda emin adımlarla yürüyüşünü sürdürecek, kardeşliğin ve istikrarın aydınlığına kararlılıkla ilerlemeye devam edecektir” değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun da sosyal medya hesabından karara ilişkin açıklama yaptı.
Bunun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde yürütülen “Terörsüz Türkiye” sürecinin önemli bir aşamayı güçlenerek katettiğinin net bir göstergesi olduğunu vurgulayan Altun, “Türkiye, 40 yılı aşkın sürecin sonunda gelinen bu aşamaya kadar çeşitli bedeller ödemiş, sıkıntılar çekmiş ve en önemlisi evlatlarını vatan uğruna şehit vermiştir. Bugüne gelinmesinde emeklerin kıyas kabul etmeyecek derecede en büyüğünün sahibi olan aziz şehitlerimizin her birini rahmet ve minnetle anıyoruz” dedi.
“Terörsüz Türkiye” sürecinin, dünden bugüne gelişen kısa vadeli ve sığ bir süreç olmadığı gibi bugünden yarına da çok hızlı şekilde sonlanacak bir süreç olmadığına işaret eden Altun şunları kaydetti:
“Güzel ülkemiz Türkiye’nin ve aziz milletimizin terörden, şiddetten, kaostan uzak olduğu; huzurun, barışın ve istikrarın hakim kılındığı bir ortamın tesisi için Türkiye Cumhuriyeti Devleti tüm bilgisi, kapasitesi ve birikimiyle çalışmaya devam edecektir. Söz konusu sürecin sağlıklı ve akıcı bir şekilde ilerlemesi için gerekli önlemler alınacak, tüm adımlar hassas ve şeffaf bir şekilde, kararlılık ve titizlikle atılacaktır.
Aziz milletimiz de bu süreçte devletimizin, hükümetimizin ve Sayın Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu siyasi iradenin destekçisi olduğunu her fırsatta ortaya koymaktadır. Bu bilinçle; MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin çağrısı ile başlayan, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın iradesi ve liderliğiyle devam eden, millet ve devlet el ele yürüdüğümüz ‘Terörsüz Türkiye’ yürüyüşümüzün ülkemiz ve bölgemiz için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.”
AK Parti Genel Başkanvekili Efkan Ala ise sosyal medya hesabından Terörsüz Türkiye yolunda çok önemli bir eşiğin aşıldığını belirterek, şunları kaydetti:
“Terör örgütü silahları bırakma ve kendisini feshetme kararı almıştır. İllegal yapıların sonlandırılmasına ve tasfiyelerine ilişkin önemli bir aşamaya geçilmiştir. Gelinen bu önemli aşamada, yapılacak çalışmalara ve sürecin yönetimine ilişkin mekanizmalar gerektiği biçimde işletilecektir. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın ve Sayın Devlet Bahçeli’nin iradeleri ve dirayetleri ile ortaya koydukları Terörsüz Türkiye hedefine doğru kararlılıkla ilerliyoruz.”
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı, sosyal medya hesabından, PKK’nın fesih ve silah bırakma kararına ilişkin yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, ülkenin geleceği için ortaya koyduğu “Terörsüz Türkiye” hedefinde bugün önemli bir eşiğin geride bırakıldığını belirtti.
Ülke ve millet için yeni bir dönemin kapısının aralandığını vurgulayan Yazıcı, şunları kaydetti:
“Terör örgütünün silah bırakma ve fesih kararı, uzun yıllardır terör, kaos, çatışma, şiddet ve istikrarsızlık sarmalında ülkemizin ayağına pranga olan terörün bitirilmesi noktasında çok kıymetlidir. Bugün açıklanan terör örgütünün fesih ve silah bırakma kararı, milletimizin yıllarca özlemini çektiği ‘Terörsüz Türkiye’ hedefinin hayata geçirilmesinde önemli bir dönemeç noktasıdır.”
Cumhur İttifakı olarak terörü tamamen ortadan kaldırmak, gelecek nesillere terörsüz bir Türkiye bırakmak ve huzuru ülkede kalıcı hale getirmek için çok güçlü bir iradeye sahip olduklarının altını çizen Yazıcı, şu görüşleri paylaştı:
“Milletimizin sırtından bu yükü atmak için devlet-millet kaynaşmasıyla el ele, omuz omuza çalışacağız. Bu topraklarda büyük bir medeniyet inşa eden bu milletin barış ve huzur içinde yaşayabileceğini tüm dünyaya göstermeliyiz. Artık enerjimizi, kaynaklarımızı ülkemizin kalkınması ve kardeşliğimizi güçlendirmek için harcamalıyız. Huzur ve barış ortamını kalıcı hale getirecek her adımın arkasında durmak, devlet-millet kaynaşmasıyla ‘Terörsüz Türkiye’ sürecine sahip çıkmak hepimizin görevidir. ‘Terörsüz Türkiye’ sürecinin sağlıklı ve istikrarlı bir şekilde ilerlemesi en büyük temennimiz. Bu süreci sekteye uğratmak isteyen hiçbir anlayışa asla müsaade etmeyeceğiz. Devletimiz tüm birimleriyle süreci titizlikle takip edecektir. Bu karar, yalnızca ülkemiz için değil aynı zamanda bölgemizde barış, istikrar ve huzurun tesis edilmesi adına da hayati önemdedir.”
PKK’nın fesih açıklamalarından sonra Müsavat Dervişoğlu “Terör örgütü Lozan’a karşı zafer ilan ediyorsa, Türk Devleti’ni yönetenler bu kalkışmanın faili olmaktan kaçamaz” diyerek iktidara sert tepki gösterdi.
PKK’nın fesih kararının ardından İyi Parti Lideri Müsavat Dervişoğlu ve parti yetkilileri “Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı baş veren kalkışmaya dair” başlığıyla açıklamada bulundu.
PKK açıklamasında Lozan Antlaşması’nı hedef alan ifadelere dikkat çeken Dervişoğlu, “Lozan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tapusudur. Terör örgütü, Lozan’a karşı başarı kazandığını iddia ederken bu söylemi meşrulaştıranlar da bu kalkışmanın parçasıdır. Kazanan PKK ise, kaybeden Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk milletidir,” diye konuştu.
Müsavat Dervişoğlu, İyi Parti’nin bu haftaki grup toplantısını TBMM yerine Ankara Çankaya’daki Lozan Parkı’nda yapacaklarını duyurarak şu çağrıyı yaptı:
“Tapusu delinmek istenen Türkiye Cumhuriyeti’nin hak ve hukukunu savunmak için bütün milletimizi yarın, çarşamba günü saat 12.00’de Lozan Parkı’na bekliyoruz.”
Dervişoğlu’nun açıklamalarının tamamı şu şekilde:
“Beştepe – Balgat ve küresel ortakları bölücü terör örgütünün sözde kongresinin 4 gözle bekledikleri sonuç bildirgesine nihayet bugün kavuşmuşlardır.
Varoluşunu ve eylemlerini Türk devletini- Türk milletini- Türk bayrağını Türkiye Cumhuriyeti’ni inkar ve büyük Türk milletini aziz yurttaşlarını, toplumsal huzurunu imha üzerine inşa etmiş hain terör örgütü, cumhuriyet tarihimizde örneğine rastlanmayan ihanet ve kalkışmasının cüretini bu iktidar ve ortaklarından almıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve büyük Türk milleti bu ihanet açıklamasını kabul etmez edemez. Aksi durum Türk devletinin hain terör örgütüyle mütekabil hale getirilmesi ve teröre teslim olmasıdır. Devleti yöneten iktidar ve ortakları için de bunun adı artık açıkça ihanettir.
Kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, emniyet güçlerimizin, bölgede korucularımızın, mücadelesiyle bitme noktasına getirilen terör örgütü; maalesef, iktidar ve yerel ortaklarının ömür boyu başkanlık ve siyasi hesapları, küresel ortaklarının talimatları ve stratejileri ile PKK terör örgütü olmayan bir savaşın galibi, olmayan bir barışın aktörü haline getirilmiştir.
Yapılan açıklamadan anlıyoruz ki; PKK hedef ve amaçlarından geri adım atmamıştır.
Özellikle altını çizmek isterim ki; Lozan, Türkiye Cumhuriyeti’nin tapu senedidir.
Açıklamada; “Lozan’ın inkar politikalarına karşı verilen silahlı mücadelenin başarıya ulaştığı” iddia edilmektedir.
Böyle bir durumda, başarı ve müjdeden bahsedebilen iktidara ve çığırtkanlarına,
birinci vazifesi Türk istiklalini ve Türk Cumhuriyeti’ni daima koruma ve kollama olan Türk istikbalinin evlatları olarak soruyoruz; terör örgütüne Lozan’ın hangi maddesini delme sözü verdiniz de, “Lozan’a karşı başardık” denilmektedir.
Bir terör örgütü, Lozan’a karşı zafer ilan ediyorsa, Türk devletini ve bu süreci yönetenler, kalkışmanın failleri olmaktan kaçamazlar.
Görmüyor musunuz? Terör örgütü zaferini ilan ediyor. Okuduğunuzu anlamıyor musunuz?
Kazanan PKK’ysa, kaybeden Türk milleti ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir.
Bu bildiriden sonra kuyruğa giren iktidar sözcülerinin açıklamaları da akıllara ziyandır.
Cumhurbaşkanı’nın danışmanlarından birinin sözleri, aslında nasıl bir ihanetle karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir.
Terör örgütünün bildirisi için; “Kürtlerin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk milleti ile bütünleşmesinin tarihsel teyidi ve ilanıdır” demek, aklın ve vicdanın iflasıdır.
Çünkü, Kürt kardeşlerimizin, Cumhuriyetin onurlu yurttaşı oldukları, 29 Ekim 1923’te, Cumhuriyetle birlikte zaten teyid ve ilan edilmiştir.
Büyük Türk milleti;
Bir başka soru da, evlatlarımızın katiline özgürlük vaadidir. Yasadışı örgütün yasadışı kongresinde alınan kararlar için sarfedilen şu sözlerin üzerinde de düşünmek gerekir.
Teröristbaşının süreci yürütüp yönlendirmesi, demokratik siyaset hakkının tanınması ve hukuki güvence talep ediliyor. Bu aşamadan sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin rolünü oynaması isteniyor.
İktidara soruyorum; pazarlık yoksa bu ne demektir? Pazarlık yaptıysanız, bu alçağa özgürlük verip, elini kolunu sallayarak siyaset yapmasına müsaade mi edeceksiniz?
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin alacağı sorumluluk nedir? Yüce meclisi nasıl bir tuzağa çekme niyetindesiniz?
Türk-Kürt kardeşliği gibi ekran koruyucu sözlere bakmayın. Kardeşliğe 40 yıl kurşun sıkmış alçak bir örgüt, kardeşlikten bahsedemez. Çünkü kalleştir.
Geldiğimiz noktada uyanık olmak ve özellikle Suriye’nin kuzeyindeki gelişmeleri dikkatle izlemek, hatta müdahale etmek zorundayız.
İktidara açık açık soruyorum; içeride PKK üzerinden piar yaparken, KCK-PKK-YPG’nin, Suriye’de kurduğu ve 26 Nisan’da Kamışlı’da ilan ettiği özerk yapı ile ilgili olarak ne düşünüyorsunuz?
ABD, Fransa, PKK-YPG, SDG, DEM Parti ve Barzani ortaklığıyla 26 Nisan 2025 tarihinde Kamışlı’da alınan kararlar şunlardır:
Suriye ademi merkeziyetçi bir yapıya dönüştürülecektir. Federal yapılar oluşturulacak, devletin ismi, bayrağı, milli marşı değişecektir. PKK-YPG unsurlarının hakları yasal güvence altına alınacaktır.
Hani Suriye fatihiydiniz? Hani KCK-PKK-YPG Suriye’de silah bırakmıştı.
Bilakis, YPG, Suriye devleti içine entegre edilerek meşrulaştırılıyor! Bu bir teslimiyet değil, terör örgütünü devletleştirme operasyonudur!
KCK’nın alt örgütlerinden biri PKK’ysa, bir diğer unsur da YPG-PYD’dir. Cumhuriyet hükümeti olarak bu konuda hangi adımları atacaksınız?
PYD-YPG’nin Amerikan bayraklarının gölgesinde, Suriye’de kuruluşunu yürüttüğü teröristana karşı ne yapacaksınız?
26 Nisan’da Suriye’de ilan edilen KCK-YPG-PKK otonom devlet yapısının devamı niteliğindeki toplantı 10 Mayıs tarihinde Diyarbakır’da yapılmıştır.
DEM Parti başta olmak üzere 301 etnik bölücü parti ve STK’nın katıldığı sözde Birlik İnsiyatifinin karar metninde aynen şu ifadeler yer almaktadır;
“Ulusal Birliğin önünü açan bu konferansa emek veren 4 parça Kürdistan’daki tüm örgütleri, liderleri, kurumları kutluyorlarmış”
4 parçalı Kürdistan’ın ulusal birliğinin önündeki engellerin aşılması beyanı, alenen Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin parçalanması hezeyanıdır.
Bu hezeyanlarla Cumhuriyet devletinin üniter ve milli devlet yapısını hedef alanları uyarıyorum; Türkiye Cumhuriyeti’nden ve Türk milletinden toprak talep edenlerin akıbeti bizim tarihi sicilimizde bellidir.
Terör örgütünün, Türkiye Cumhuriyeti’ni soykırım ile suçlayan açıklamasını, başarı ya da müjde olarak sunmak, artık gaflet ve dalalet de değil doğrudan hıyanettir.
Türk milletini ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni, soykırımcı olmakla isnat eden bu açıklamayı muhatap alan ve zımnen de olsa kabullenen her kim varsa, tarih ve millet nezdinde mutlaka hesap verecektir.
Büyük Türk milleti;
Tekraren ifade etmek isterim ki; AK Parti iktidarı ve ortağı tarafından, “Terörsüz Türkiye” başlığı ile başlatılan süreç, bugün terör örgütünün yaptığı açıklama ve “Demokratik Siyaset” ambalajıyla, Türk vatanı ve Türk milleti açısından tehlikeli bir kalkışmaya dönüşmüştür.
Cumhurbaşkanı ve paydaşlarının, “Terör örgütünün, hiçbir pazarlık yapılmadan silah bırakacağı” şeklinde savundukları sürecin geldiği noktada, Türkiye’nin bugünün ve istikbalinin pazarlık konusu olduğu ortaya çıkmıştır.
Üzülerek ifade ediyorum ki; düğmeye bastıkları günden bu yana yaptığımız uyarılarda, sorduğumuz sorularda haklı çıktık.
Pazarlık var dedik, arsızca yok dediler. Haklılarmış ortada bir pazarlık da yok doğrudan teslimiyet varmış.
Öcalan’a özgürlüğün ve siyasetin yolu açılacak. Bunu Türk milletine yapamazsınız dedik. “Yalan” dediler. Ancak, açıklamadan anlıyoruz ki, terör örgütü bu konuda talepkâr ve kararlı, iktidar ise terörist başına ikametgah arıyor.
“Türk Milleti tanımını değiştirmeye cüret ediyorlar” dedik. Yok öyle şey dediler. Ancak açıklamada, tapu senedimiz Lozan’a yapılan saldırılardan anlıyoruz ki, bu noktada da teslim olmuşlar.
“Lozan Anlaşması’na karşı verilen silahlı mücadele amacına ulaşmıştır” deniyor, görüyoruz ki burada da teslim olmuşlar.
Haklı çıkacağını bilse de, insanın “inşallah olmaz” dediği zamanlar vardır. O zamanlardayız. Haklı çıkacağımızı biliyorduk. Ve yine biliyoruz ki; iktidarın ve ortağının aylardır söylediği kapkara yalanlar, bugün gerçeğin aydınlığıyla gün gibi ortadadır.
Çünkü biz hem ağababalarını hem de terör örgütünü iyi tanıyoruz. Varlık sebeplerini iyi biliyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’nin tapu senedi Lozan Anlaşması’nı hedef alan ifadeler bize gösteriyor ki, iktidarın da aralarında olduğu güçler gemi azıya almıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tapu senedi Lozan’ı hedef alan açıklama gösteriyor ki hain terör örgütüyle iktidar ve ortaklarının hedefleri en başından beri zaten aynıymış.
Büyük Türk milletinin huzurunda bir kez daha ilan ediyorum; Türkiye Cumhuriyeti, onu idare ettiğini zannedenlerin değil, Cumhuriyeti koruma sevdasıyla donanmış büyük Türk milletinindir. Türkiye’nin cesur evlatları buradadır, İYİ Parti buradadır. Bu ihanete asla geçit vermeyecektir. Herkes müsterih olsun. Ey Vatan! Gözyaşların dinsin, yetiştik çünkü biz!”