Normal ve ‘yeni normal’
Geçen gün yolda yine dev bir Tayyip Erdoğan afişi gördüm, afişte Türkiye Yüzyılı logosu da vardı.
‘Türkiye Yüzyılı’ devlete ait resmi bir kampanyanın adı mı, yoksa zaten bizzat kendisi devlet olan Tayyip Erdoğan’ın seçim kampanyasının sloganı mı?
Benim bildiğim bu seçim kampanyasına ait bir slogan. Nitekim Tayyip Erdoğan bunu Ak Parti tarafından düzenlenen bir toplantıda duyurdu.
Ama gelin görün ki, İstanbul’da İstanbul Havaalanı yolunda devlet ormanına ağaç ve çiçeklerle yazılmış bir ‘Türkiye Yüzyılı’ logosu da var. Normalde siyasi bir partinin ve siyasi bir adayın seçim sloganının devlet tarafından kullanılmaması gerekir.
Ama ‘normalde’ bu böyle. Ülkemizde ise ‘yeni normal’ denen bir dizi yeni kural (norm) geçerli, biliyorsunuz.
‘Yeni normal’ çoğunlukla geçmişte son derece yadırgatıcı gelecek, yapılmaya kalkışılırsa günlerce tartışılacak, hatta belki mahkemeler tarafından engellenecek bir dizi davranışın artık ‘normal’ kabul edilmesi anlamına geliyor.
Verdiğim Türkiye Yüzyılı logosu örneği başka örneklerle kıyaslanınca ‘masum’ aslında.
Alın Erdoğan’ın adaylığını. 2014’te halk tarafından seçildi, 2018’de bir kez daha seçildi. Evet arada anayasa değişti, başkanlık sistemine geçildi vs ama nedense Anayasa değiştirici otorite Cumhurbaşkanlığı seçim maddesine dokunmadı, ‘Biz bu sistemle taksimetreyi sıfırladık, her seçilen ilk kez seçilecek’ gibi bir geçici madde eklemeyi, geçici maddeyi bırakın madde gerekçelerine böyle bir metin eklemeyi bile düşünmedi.
Ama biz Erdoğan’ın üçüncü kez aday olmasını ‘normal’ kabul ettik; kısaca konuyu tartıştık, YSK gerekçesini açıklamadığı bir karar verdiğinde de kolayca bunu kabullendik. Yeni normal tam olarak bu işte.
‘Emir demiri keser’ derler ya, gücü elinde tutan her şeyi yapabilir. Yeni normal bu. Onun her yaptığı yeni ‘normal’i oluşturur.
Osman Kavala’nın 2 bin günü aşkındır hapiste olması ‘normal’ mi? Hayır değil. Ceza yargılamasına ilişkin evrensel standartların yarısını uygulayan herhangi bir ülke mahkemesinde Osman Kavala için bu iddianame ile dava bile açılamazdı. Ama o yargılandı, hapse mahkum edildi, dosyası şimdi temyizde.
Sadece Osman Kavala da değil. Yanına konuyla ilgisi bile olmayan bir grup insan daha eklendi, onlar da hapiste. İçlerinde yakından tanıdıklarım da var. Örneğin Hakan Altınay nasıl olur da hapse atılır, aklım almıyor.
Bugün 10 Haber’de Çiğdem Mater’le ilgili haber var işte, çekmediği bir filmden ötürü hapiste olan Mater, çektiği filmlerden ödüller almaya devam ediyor.
Osman Kavala’nın kendisi hapiste bir çeşit bilge filozofa dönüşmüş durumda. Bugün T24’e bir yazı yazmış, Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘helalleşme’ söylemini uzun uzun değerlendirmiş, okumanızı öneririm.
İşin fenası şu: Bazılarımız bu ‘yeni normal’i artık kolayca içine sindirmeye, fazla ses çıkarmamaya, itiraz etmemeye başladı. Yani ‘yeni normal’ giderek normalleşmeye başladı.
Bakın depremde 50 binden fazla vatandaşımız resmen öldü, kaç tanesinin kayıp olduğunu hala bilmiyoruz. Peki bunca ölümün sorumlusu kim? 200 tane müteahhit mi? Tek bir kamu yöneticisi veya siyasetçi suçlanmadığı gibi görevinden istifa eden de olmadı. Ve biz bu durumu ‘normal’ kabul ediyoruz, öyle mi?
Hadi yıkılan binalarla ilgili müteahhitlerden başka sorumlu bulamamış olalım, yıkıntıların içinde yardım çığlığı ata ata ölenlerin de mi sorumlusu yok?
Böyle sayacak çok şeyim var, ‘yeni normal’le ilgili.
Siz siz olun, ‘yeni normal’e karşı direnin.
Yıllardır söylüyorum, bu ülkede normali, olağanı, olması gerekeni dile getirmek bile artık bir çeşit devrimci eylem.