27-04-2023
İsmet Berkan

Normal ve ‘yeni normal’

Normal ve ‘yeni normal’

Geçen gün yolda yine dev bir Tayyip Erdoğan afişi gördüm, afişte Türkiye Yüzyılı logosu da vardı.

‘Türkiye Yüzyılı’ devlete ait resmi bir kampanyanın adı mı, yoksa zaten bizzat kendisi devlet olan Tayyip Erdoğan’ın seçim kampanyasının sloganı mı?

Benim bildiğim bu seçim kampanyasına ait bir slogan. Nitekim Tayyip Erdoğan bunu Ak Parti tarafından düzenlenen bir toplantıda duyurdu.

Ama gelin görün ki, İstanbul’da İstanbul Havaalanı yolunda devlet ormanına ağaç ve çiçeklerle yazılmış bir ‘Türkiye Yüzyılı’ logosu da var. Normalde siyasi bir partinin ve siyasi bir adayın seçim sloganının devlet tarafından kullanılmaması gerekir.

Ama ‘normalde’ bu böyle. Ülkemizde ise ‘yeni normal’ denen bir dizi yeni kural (norm) geçerli, biliyorsunuz.

‘Yeni normal’ çoğunlukla geçmişte son derece yadırgatıcı gelecek, yapılmaya kalkışılırsa günlerce tartışılacak, hatta belki mahkemeler tarafından engellenecek bir dizi davranışın artık ‘normal’ kabul edilmesi anlamına geliyor.

Verdiğim Türkiye Yüzyılı logosu örneği başka örneklerle kıyaslanınca ‘masum’ aslında.

Alın Erdoğan’ın adaylığını. 2014’te halk tarafından seçildi, 2018’de bir kez daha seçildi. Evet arada anayasa değişti, başkanlık sistemine geçildi vs ama nedense Anayasa değiştirici otorite Cumhurbaşkanlığı seçim maddesine dokunmadı, ‘Biz bu sistemle taksimetreyi sıfırladık, her seçilen ilk kez seçilecek’ gibi bir geçici madde eklemeyi, geçici maddeyi bırakın madde gerekçelerine böyle bir metin eklemeyi bile düşünmedi.

Ama biz Erdoğan’ın üçüncü kez aday olmasını ‘normal’ kabul ettik; kısaca konuyu tartıştık, YSK gerekçesini açıklamadığı bir karar verdiğinde de kolayca bunu kabullendik. Yeni normal tam olarak bu işte.

‘Emir demiri keser’ derler ya, gücü elinde tutan her şeyi yapabilir. Yeni normal bu. Onun her yaptığı yeni ‘normal’i oluşturur.

Osman Kavala’nın 2 bin günü aşkındır hapiste olması ‘normal’ mi? Hayır değil. Ceza yargılamasına ilişkin evrensel standartların yarısını uygulayan herhangi bir ülke mahkemesinde Osman Kavala için bu iddianame ile dava bile açılamazdı. Ama o yargılandı, hapse mahkum edildi, dosyası şimdi temyizde.

Sadece Osman Kavala da değil. Yanına konuyla ilgisi bile olmayan bir grup insan daha eklendi, onlar da hapiste. İçlerinde yakından tanıdıklarım da var. Örneğin Hakan Altınay nasıl olur da hapse atılır, aklım almıyor.

Bugün 10 Haber’de Çiğdem Mater’le ilgili haber var işte, çekmediği bir filmden ötürü hapiste olan Mater, çektiği filmlerden ödüller almaya devam ediyor.

Osman Kavala’nın kendisi hapiste bir çeşit bilge filozofa dönüşmüş durumda. Bugün T24’e bir yazı yazmış, Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘helalleşme’ söylemini uzun uzun değerlendirmiş, okumanızı öneririm.

İşin fenası şu: Bazılarımız bu ‘yeni normal’i artık kolayca içine sindirmeye, fazla ses çıkarmamaya, itiraz etmemeye başladı. Yani ‘yeni normal’ giderek normalleşmeye başladı.

Bakın depremde 50 binden fazla vatandaşımız resmen öldü, kaç tanesinin kayıp olduğunu hala bilmiyoruz. Peki bunca ölümün sorumlusu kim? 200 tane müteahhit mi? Tek bir kamu yöneticisi veya siyasetçi suçlanmadığı gibi görevinden istifa eden de olmadı. Ve biz bu durumu ‘normal’ kabul ediyoruz, öyle mi?

Hadi yıkılan binalarla ilgili müteahhitlerden başka sorumlu bulamamış olalım, yıkıntıların içinde yardım çığlığı ata ata ölenlerin de mi sorumlusu yok?

Böyle sayacak çok şeyim var, ‘yeni normal’le ilgili.

Siz siz olun, ‘yeni normal’e karşı direnin.

Yıllardır söylüyorum, bu ülkede normali, olağanı, olması gerekeni dile getirmek bile artık bir çeşit devrimci eylem.

ATAK ve ANKA’ya övgü

ATAK ve ANKA’ya övgü

Türk Savunma Sanayii, Amerika tarafından konan ambargolar sayesinde bugün geldiği seviyeye geldi desek yalan olmaz.

1964’te Kıbrıs’a müdahalenin meşhur ‘Johnson Mektubu’yla engellenmesi üzerine Türkiye kendi çıkartma gemilerini yapmaya başladı. 1974’teki Kıbrıs müdahale sonrası Afyon ekimi bahanesiyle konan Amerikan silah ambargosu ise bugünkü savunma sanayisinin temelini attı.

80’lerdeki F-16 üretim programı, Yunanistan’ın NATO’ya dönüşünü kabul etmemiz sayesinde mümkün oldu; bu program ciddi bir bilgi birikimini sağladı.

90’larda PKK ile mücadele yüzünden uygulanan örtülü ve açık ambargolar ise bizi bugüne getirdi.

ABD’den Cobra saldırı helikopterlerinin geldiği zamanı hatırlıyorum. Bu helikopterler PKK ile savaşta çok büyük bir avantaj yaratmıştı ama Amerikan Kongresi yeni partileri onaylamadı.

Bu örtülü ambargonun cevabı bugün Türkiye’nin yürüttüğü ve adına ‘Atak’ dediği saldırı helikopterleri. Bugün 10 Haber’de haberi var, Atak’ın yeni versiyonu da hazır durumda.

Aynı haberin içinde gördünüz, Aselsan’ın insansız hava aracı Anka’nın da jet motorlu ve hayalet versiyonu piste çıkmış durumda. Özel sektör üretimi Kızılelma uçmaya başladı bile.

Bunlar hep mecburiyetlerin ortaya çıkardığı gelişmeler. Türkiye eğer bu alanda hız kesmezse, ciddi bir yüksek teknolojili savunma sanayi ülkesine dönüşme yolunda.

Daha da iyisi, bugünün savunma sanayii eko sistemindeki şirketlerin pek çoğunun sivil işler de üretmeye başlaması.

Seçim öncesi ekonomik tedirginlik büyürken

Seçim öncesi ekonomik tedirginlik büyürken

Gerek seçim sonrasına ilişkin belirsizlik ve gerekse zaten Merkez Bankası rezervlerinin tükenmekte olması, yaratılan olağanüstü bütçe açığı vs nedenlerle Türkiye’de ekonomik piyasalar epey büyük bir tedirginliğin içinde.

Bu tedirginlik dövizde resmi kur-karaborsa kuru oluşması ve bu iki kur arasındaki bakasın yüzde 5’e kadar artmasıyla para piyasalarında kendini gösteriyor.

Şimdi epeydir zaten zorla tutulan borsa çöküşü de başlamış gibi duruyor. Aslında borsa yılın başından beri tedirgin. Bu tedirginliği baskılamak için Türkiye Varlık Fonu üstüne vazife olmayan bir işe kalkışıp piyasadan yoğun alım yaparak borsa endeksini destekliyordu. Şimdi gelen haber TVF’nin parasının bittiği ve borsa müdahalelerini yapamaz hale geldiği. İki gündür her gün borsa yüzde 2’nin üzerinde değer kaybediyor.

‘Normal’ bir ülkede TVF’nin gerçekten borsaya alım yönünde müdahale yaptığı ortaya çıkarsa o fonun yöneticileri yargılanır. Sonuçta harcadıkları para kamu parası ve onların borsada şirket hissesi almak gibi bir görevleri yok.

Türkiye bir duvara doğru ilerliyor. Çarpışma kaçınılmaz gibi gözüküyor.

Futbolun sanat hali

Futbolun sanat hali

Türkiye’de İngiliz Premier Lig’inin ciddi miktarda seyircisi var. Nasıl olmasın ki, bu ligde oynanan futbol bir çeşit ‘sanat dalı’ artık, spordan çok.

Dün gece lig şampiyonluğu yolunda çok önemli bir maç vardı, Manchester City lider Arsenal’i 4-1 gibi ezici bir skorla yendi.

Ama bundan da önemlisi sahada oynanan futboldu. Atılan gol kadar çok golün kaçtığı maç, dünyada futbolun eriştiği yeni üst seviyeyi mükemmelen sergileyen çok müthiş bir şeydi. Seyretmeyenler çok şey kaçırdı.

Erdoğan’ın hastalığı üzerine spekülasyon

Erdoğan’ın hastalığı üzerine spekülasyon

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan önceki gece bir TV’deki canlı yayın sırasında rahatsızlandı, yayını tamamlayamadı.

Erdoğan, ‘Midemi üşüttüm’ dedi. Dün yazdım, bu bir viral enfeksiyon, büyük ihtimalle bozuk bir gıdadan kaynaklandı. Canlı yayın sırasında öğürtü sesi duyanlar var.

Bu da hastalıkla tutarlı. Kusma ve ishal hastalığın en önemli belirtileri.

Erdoğan’ın rahatsızlığı üzerine komplo teorileri ve spekülasyonlar bekliyordum ama Çin’den değil. Dün gece Çin devlet televizyonunun twitter adresinden Erdoğan’ın kalp krizi geçirip hastaneye kaldırıldığı haberi geçildi. Ne bir kaynak belirtiyordu haber ne başka bir şey.

Bu yalan haberi Çin devlet televizyonunun neden durduk yerde yaptığı ciddi bir merakın konusu.