Şöyle bir durum hayal edin: Bir kadın ve bir erkek, eşlerine ihanet ederek birlikte oluyor. Peki birbirlerine güvenmeliler mi? Güvenilirler mi? Araştırmacılar işte tam da bunu araştırdı ve çok ilginç sonuçlar buldu.

Vatana ihanet veye eşe/sevgiliye ihanet, doğurdukları sonuçlar çok farklı olsa da kategori olarak eşitler. Her iki durumda da size duyulan güveni boşa çıkartmış oluyorsunuz.

Peki geçmişinde ihanet olduğunu bildiğiniz birine güvenir misiniz?

İçgüdülerinizle peşin peşin “Asla güvenmem” demezden önce bu haberi okuyun; çünkü Amerika’da araştırmacılar tam da bu konu üzerine çalışmışlar ve çok ilginç bazı sonuçlara ulaşmışlar.

Önce bir hayali durum:

Bir kadın ve bir erkek düşünün. İkisi de birlikte oldukları kişiye ihanet etmiş ve birlikte olmuşlar. Sonra birlikte oldukları karı ve kocalarından ya da sevgililerinden ayrılıp beraber yaşamaya başlamışlar. Onlar birbirlerine güvenmeli mi? Bu ilişki karşılıklı güvene dayalı olarak yürür mü?

Aslında illa romantik aşk ilişkisi olması gerekmiyor. Hayatta kurduğumuz ilişkilerin tamamında karşılıklı güven önemli bir rol oynar. Bu güven bir kez ortadan kalktı mı da o ilişki krize girer, hatta ortadan kalkar.

Gerek bu konuda yapılmış geçmiş araştırmalar ve gerekse bizim içgüdülerimiz, bir insanın güvenirliğini onun geçmişine bakarak belirlediğimizi söyler. Yani geçmişte çok yalan söylediğini bildiğimiz birinin ağzından çıkan her şeye inanmayız, geçmişte ihanet olan bir insana her an ihanet edebilir gözüyle bakarız.

Trapezci birlikte hareket ettiği arkadaşlarına hayatını teslim ediyor.

Ama California Üniversitesi’nin Los Angeles kampüsünden (UCLA) ve Oklahoma Eyalet Üniversitesinden araştırmacılar, insanların her şeye rağmen bazı yalancılara ve hainlere yine de güvendiğini ortaya koyan bir araştırma yaptılar.

Araştırmacıların Evolution and Human Behavior adlı bilimsel dergide yayınlanan makalesine göre, eğer birisinin başkasına ihaneti bizim işimize geliyorsa, biz o ihanet eden kişiye güveniyoruz. Araştırmacıların uyguladıkları deneye göre, biz başkasına ihanet edenleri güvenilmez buluyor olsak bile, eğer o ihanetten bir fayda elde ediyorsak o zaman ihanet eden kişinin güvenimize layık olduğunu düşünüyoruz.

Araştırmanın yazarlarından UCLA’den Jaimie Krems, “Bir kişiye güvenip güvenemeyeceğimize karar vermenin en iyi yolu onun geçmişte başkalarına ihanet edip etmediğine bakmak olmayabilir” diyor. Krems’e göre hepimiz bu konularda göreli bir ahlaka sahibiz.

Krems şöyle bir örnek veriyor: “Bir arkadaşınız siz sürekli başka arkadaşlarınızla ilgili sırlar veriyor ama sizin sırlarınızı kimseyle paylaşmıyor. Bu arkadaş belki başkalarının sırlarını size aktararak onlara ihanet ediyor ama sizi de bilgiyle zenginleştiriyor.”

Yani bir daha bir arkadaşınız size gelip dedikodu anlattığında ona bu gözle bir daha bakın.

Şöyle bir senaryo hayal edin: 

Bir casus düşünün, başka bir ülkede yalan söyleyerek varoluyor, oradan elde ettiği sırları kendi ülkesine gönderiyor. Peki ama bu profesyonel yalancıya kendi ülkesi güvenmeli mi?

Her ihanet eden ‘hain’ olmayabilir yani. Kime ihanet ettiğinize göre değişebilir “hain”lik durumu, bazen de sırf başkasına ihanet ettiniz diye kahraman da olabilirsiniz.