Bilim insanları uzayda radyasyon altında bile hayatta kalabilen mikroskobik canlılar olan tardigradları inceliyor. 'Su ayısı' olarak da adlandırılan bu canlıların genlerinde çok uzun ömrün, kansere çarenin sırları var ve bunlar bir bir ortaya çıkıyor

Tardigradlar… İsmini ilk defa duymuş olmanız muhtemel. Bu mikroskobik canlılar ‘su ayısı’ olarak da biliniyor. Tatlı ve tuzlu sular, nemli bitkiler ve kumda yaşayan tardigradlar, aylarca sıfırın altında 190 derece soğukta ve uzayda hayatta kalabiliyor. Normal boyutları 0,5 ila 1,5 milimetre olan tardigradlar, ‘fıçı hali’ne girdiğinde 8 bacağını ve kafasını gövdesine gömüyor, vücutta depoladığı su miktarını azaltıyor ve metabolik faaliyetlerini normal düzeyin yüzde 1’ine düşürüyor.

Önemli olmalarının sebebi de bu çünkü olağanüstü bir dayanıklılık mekanizmasına sahipler. Bunun neden olduğunun anlaşılması ise insan sağlığı ve teknolojik ilerlemeler için yeni kapı açabilir.

Tardigradların radyasyona, aşırı sıcaklıklara ve susuzluğa karşı dirençli gen mekanizmaları, biyoloji ve tıp dünyasında büyük ilgi görüyor. Özellikle uzay keşfi ve astronotların uzay radyasyonundan korunması, bu keşiften yararlanabilecek potansiyel alanların başında geliyor. Uzay ortamı, yüksek dozda radyasyon içerdiğinden uzun süreli yolculuklarda astronotların radyasyona dayanıklı biyolojik koruma yöntemlerine ihtiyaç duyuluyor. Tardigradların bu mekanizmaları insan hücrelerine nasıl entegre edilebileceğine dair bulgular astronotların güvenliği için devrim yaratabilecek nitelikte.

Bunun yanı sıra bu genlerin kanser tedavisinde ve nükleer kirlilik temizliğinde de kullanılması umut ediliyor. Tardigradların kendilerini radyasyonun DNA üzerindeki zararlı etkilerinden koruyan savunma sistemleri, insan sağlığına yönelik yeni tedavi yöntemleri geliştirmeye yönelik ilham kaynağı olabilir. Ayrıca tardigradların dayanıklılığı sayesinde aşı gibi kırılgan maddelerin daha uzun süre dayanmasını sağlayabilecek uygulamalara da katkı sağlanabilir.

Çin’deki araştırmacılar da yaklaşık altı yıl önce ülkenin Henan eyaletindeki bir dağdan aldıkları yosun örneklerinde buldukları ve ‘Hypsibius henanensis’ adını verdikleri tardigrad türünün gen yapısını bu kapsamda inceliyordu.

İncelemeler sonucunda, radyasyona maruz kaldığında daha aktif hale gelen binlerce tardigrad geni tespit eden araştırmacılar, bu genlerin DNA’yı radyasyonun neden olduğu hasardan koruyan ve meydana gelen kırılmaları onaran bir savunma sistemi oluşturduğunu belirtiyor.

Tardigradların bu yeni türünü insanların hayatta kalamayacağı dozlarda radyasyona maruz bırakan araştırmacılar, DNA onarımı, hücre bölünmesi ve bağışıklıkla ilgili 2 bin 801 genin aktif hale geldiğini gözlemledi.

Genlerde ortaya çıkan pigmentlerin, radyasyonun insan hücrelerindeki zararlı etkilerinin yüzde 60 ila 70’ini oluşturan bazı zararlı reaktif kimyasalları temizleyebildiğini ortaya koyan araştırmacılar, elde ettikleri bulguların astronotların uzaydaki radyasyondan korunmasına, nükleer kirliliğin temizlenmesine ya da kanserin iyileştirilmesine yardımcı olabileceği konusunda umutlu olduklarını söyledi.

Tardigradların aşırı sıcaklıklar, dehidrasyon ve açlık gibi diğer zorlu koşullara karşı da dirençli olmasını sağlayan moleküler mekanizmalarının incelenmesinin, aşı gibi kırılgan maddelerin raf ömrünün artırılmasına katkı sağlayabileceğini belirten araştırmacılar, farklı tür tardigradlar hakkında henüz yeterli bilgiye sahip olmadıklarını ancak daha fazlasını keşfetmeyi istediklerini söyledi.

Araştırmanın sonuçları ‘Science’ dergisinde yayınlandı.