Uyuşturucuların, psikoaktif maddelerin ve alkolün kullanımı geleneksel olarak yaratıcılıkla ilişkilendirilir. Öyle ki sanat, müzik ve hatta bilim dünyasından çok sayıda ünlünün, başarılarını ve yaratıcı çalışmalarını uyuşturucu tüketimine bağladığına şahit oluyoruz. Fakat yeni yapılan bir çalışma bu iddianın sadece bir mit olduğunu ortaya koyuyor.
The Guardian’da yer alan habere göre Essex Üniversitesi ve Berlin Humboldt Üniversitesi’nden araştırmacılar, bu sonuçlara ulaşmak için yüzlerce makaleyi inceledi. Bu incelemenin ardından yayımlanan bir başka makale, Silikon Vadisi’nde halüsinatif etkileriyle meşhur olan psilosibin alan kişilerin uyuşturucu etkisindeyken daha yaratıcı olduklarını hissettiklerini, ancak aslında ayık hallerine kıyasla daha düşük performans gösterdiklerini ortaya koyuyor. Humboldt Üniversitesi’nden makalenin ortak yazarlarından Jennifer Haase şöyle diyor:
“Uyuşturucu etkisi altındayken üretilen fikirler daha sonra genellikle birbirinden kopuk görünür. Uyuşturucu kullanımıyla ilişkili çok sayıda yan etki göz önüne alındığında, daha fazla yaratıcı çıktı elde etmek amacıyla uyuşturucu tüketimini tavsiye etmek bilimsel olarak sağlıklı değil.”
‘Bağımlı sanatçılara yönelik romantik bakış açısı, mazide kaldı’
Bu çalışmaların sonuçlarına bazı sanatçılar ise katılmıyor. Harry Styles’ın son albümü Fine Line’ın büyük bir kısmı, “eğlenceli ve yaratıcı” olmasına yardımcı olduğunu söylediği mantarların etkisindeyken yapıldı. Kanadalı şarkıcı-söz yazarı Lights ise ‘tüm ‘uyuşturucuları aynı sepete koymamanın ve bunun yerine yararlı veya zararlı olabileceği durumları dikkatlice araştırmanın daha yapıcı olduğunu’ söylüyor.
Birmingham Üniversitesi’nde Amerikan edebiyatı profesörü olan Rona Cran da, bağımlı sanatçılara yönelik romantik bakış açısının, savaş sonrası dönemin muhafazakar kültürüne bir tepkiden kaynaklandığını ve gün geçtikçe mazide kaldığını söylüyor.