Joe, 2019 yılının yaz aylarında, İngiltere’deki üniversitesinin rugby takımıyla Amerika’da, California’da bir turnuvadaydı. O sırada 21 yaşındaydı, bir gece takım arkadaşlarıyla birlikte marihuanadan yapılmış bazı şekerlemeler yediler.
Bir süre sonra uyuşturucu etkisini gösterdiğinde Joe cehenneme düştü. Zebaniler vardı, her yer alev alevdi. Tam bir kâbus.
Sabah uyandığında uyuşturucunun etkisi sona ermişti ama Joe hala aynı cehennemi yaşıyordu. Bu kez halüsinasyonlar yoktu ama içinde bir ses ona ‘Sen aslında öldün’ diyordu. Bu ses hep kaldı Joe’nun içinde. İngiltere’ye döndüğünde ailesi onu doktora götürdü, psikiyatristler ona depresyon ve anksiyete bozukluğu tanısı koydu önce ama bu tanı yanlıştı. O ‘akut psikoz’dan muzdaripti.
Her 100 kişiden 2 veya 3’ünde ‘akut psikoz’ görülebiliyor. Bu genellikle bir veya daha fazla iç sesin eşlik ettiği son derece rahatsız edici bir hastalık. Türlü çeşitli şeylerle ansızın tetiklenebiliyor; işte Joe’nun vakasında yenebilir uyuşturucularla tetiklenmiş.
Sadece akut psikoz da değil; şizofreni hastalarının yüzde 70’inin böyle iç sesler duydukları biliniyor. Bu sesler ve onların yaptığı telkinlerle mücadele, hastalığın en önemli boyutu.
Ama şimdi araştırmacılar psikoz tedavisinde yeni bir yaklaşım geliştirdi: Kişinin kafasındaki çoğu zaman rahatsız edici sesler için “avatar” yaratmak ve bu avatarlarla gerçek insanlarmış gibi konuşmak.
İngiliz gazetesi The Guardian’a göre bu “avatar terapisi”nin gücünü gösteren çok sayıda klinik çalışma yapıldı. Nature Medicine dergisinde yayınlanan bir makalede kafalarındaki seslerden rahatsız insanların, kafalarının içindeki karanlık güçlere ses ve yüz vermenin umut verici bir tedavi stratejisi olabileceği anlatılıyor.
Bir video oyunundaki karakteri kişiselleştirmeye benzetebilirsiniz bunu. Deneye katılan insanlar duydukları seslere uygun olduğunu düşündükleri ya da onları sembolize edecek dijital avatarlar yaratıyor. Bu şekilde oluşturulan avatarlar katılımcıları hor görüyor ya da tehdit ediyor. Artık bu ses sadece hastanın kafasında olmadığı, dışarıya aktarıldığı için terapistin kontrolü altında bu sesleri kontrol etmek mümkün oluyor.
Sağlanan dijital destek, kafalarının içinde sesler duyan insanların daha sakin ve daha az intihara meyilli hissetmelerine yardımcı olmakla kalmıyor, kimi zaman şizofreni ve psikozda sık görülen bu seslerin tamamen ortadan kaldırılması bile sağlanıyor.
İlk olarak ünlü İngiliz psikiyatrist Julian Leff tarafından kavramsallaştırılan terapinin adı yanlış anlaşılmaya müsait. Avustralya’nın Melbourne kentindeki Voices kliniğinin yöneticisi ve avatar terapisinin baş araştırmacılarından Neil Thomas, “Buna avatar tedavisi dendiği için akla ilk görsel temsille ilgiliymiş gibi geliyor ama herkes sesle uyumlu görüntüler görmüyor” diyor. Burada önemli olan duyulan sesi dışarı aktarabilmek.
İngiltere’deki Avatar 2 deneyine katılmadan önce 40 yılı aşkın süre sesler duyduğunu söyleyen Claire de tedavinin etkili olduğu kanaatinde. Çocukluğunda istismara uğrayan Claire, ilk kez 10 yaşındayken sesler duymaya başlamış. Duyduğu erkek sesi ona camdan aşağı atlamasını söylüyormuş. Yıllarını birçok intihar girişimiyle geçiren Claire en sonunda kendini avatar terapisi görürken bulmuş.
Tedavinin psikozunu daha da kötüleştirebileceğinden endişe duymasına rağmen 12 seansın dördüncüsünde seslerin tamamen kaybolduğunu fark etmiş. The Guardian’a konuşan Claire, “Amacım onlardan kurtulmak değil, sadece iyi geçinmekti. Onlardan kurtulmak istediğimden bile emin değildim. Daha önce hiç tek başıma kalmamıştım. Her ne kadar istismara açık da olsa aramızda bir bağ vardı” diyor.
Birleşik Krallık, Avustralya ve Danimarka’daki araştırmacılar tedaviyle ilgili araştırmalarını sürdürüyor, ABD’deki araştırmacılar ise bu konunun dışında kalmış. STAT News’in haberine göre avatar terapisi almak isteyen Amerikalılar bu tedavi için yıllarca beklemek zorunda kalabilir.