Uzun ve sağlıklı yaşamak, hatta sonsuza kadar hayatta kalmak insanın insan olalı beri hayalini kurduğu bir şey. O kadar ki, bilinen en eski yazılı uygarlıklardan biri olan Sümerler’in Gılgamış destanı bile bu ölümsüzlük veren sihirli iksir hakkında.
Elbette bundan yıllar önce varolmuş Sümer uygarlığı bugünün ne bilimine ne de teknolojisine sahipti. Modern bilim uzun zamandan beri ölümsüzlüğü değilse de, uzun ve sağlıklı ömrü sağlamaya çalışıyor.
Baktığınızda modern tıp aslında bu konuda çok da başarılı. 120 yıl öncesiyle kıyaslandığında ortalama ömür iki kat uzadı. Yani büyük büyük dedelerimize göre artık daha uzun yaşıyoruz.
Ama bu bize yetmiyor. 100 yaşına, 120 yaşına kadar hayatta kalmak, üstelik de aktif olarak hayatta kalmak istiyoruz.
O yüzden dünyanın dört bir yanında yükselen yeni moda sağlık akımı “longevity” adını taşıyor. Yani uzun ömür.
Bununla ilgili klinikler, özel longevity merkezleri ardı ardına açılıyor.
Amerika’da bazı teknoloji milyarderlerinin ceplerindeki paranın da gücüyle uzun ömür elde etme peşinde oldukları, bunu bir çılgınlığa çevirdikleri de biliniyor.
Bu konuda yazılmış kitaplar, çok iddialı bazı bilim insanlarının yaptığı belgeseller vs büyük bir endüstri de var.
Ancak bütün bu gösterişli devasa tıp dalının henüz kesin, herkes için çalışabilir ve sadece önleyici tıptan ibaret olmayan bir çare söylediği de yok.
Bilim uzun ömrün sırrını bulmaya çalışıyor ve aslında çok uzun yıllardan beri bilinen bir ‘sır’ var: Bazı canlılar ihtiyaçlarından daha az kalori aldıklarında onların ömrü şaşırtıcı derecede uzuyor.
Sağlık bilimleri on yıllardır bu mekanizmanın sırrını çözmeye çalışıyor ve şu soruyu soruyor: Acaba aynı mekanizma insanda da çalışır mı? Yani sahiden günlük ihtiyacımızdan daha az yesek ömrümüz uzar mı?
Yalnız mesele şu: Bunu deneyecek kadar zamanımız yok, sabrımız olduğu da şüpheli.
O yüzden bilimin bize bir kerede cevap vermesini istiyoruz, eğer kesinse yemeyi azaltacak ömrümüzü uzatmaya bakacağız, yok kesin değilse bir de aç kalmanın anlamı yok.
Ama 18 Aralık günü ünlü bilim dergisi Nature’da yayınlanan iki ayrı araştırma sonucu, dünyanın dört bir yanında uzun ömür konusunda çalışan bilim insanlarını ümitlendirdi.
Araştırmacılar, bir solucanda ve meyve sineğinde düşük kalorinin ömrü uzatma mekanizmasında önemli rol oynayan bir molekülü teşhis etmeyi başarmışlardı. Bu, bağırsaklarda yaşayan ve yağları sindirmeye yardımcı olan bir bakteri tarafından üretilen ‘lithocholic acid’ adlı bir moleküldü.
Bu aslında bilinmeyen bir molekül değil. Baktığınızda ABD’nin ünlü Ulusal Sağlık Enstitüsü’nün (NIH) tıp kütüphanesinde bu moleküle ayrılmış bir sayfa bile var.
Geçmişte bazı bileşiklerin veya moleküllerin ömrü uzattığına dair iddialarla ortaya çıkan başka araştırmalar da olmuştu ama bu kez araştırmacılar elde ettikleri sonuçtan çok emin gözüküyorlar.
Yine de geçmişten dersler çıkarmakta ve ihtiyatlı olmakta fayda var. Öteden beri bilinen bir şey, AMPK diye bilinen bir proteinin kalori kısıtlamasında anahtar rolü oynadığı.
O yüzden bu proteine yönelen, onu açıp kapatmayı başarmaya çalışan bir şey çok arandı, hatta bazıları bunu bulduğunu da söyledi ama hiçbiri gerçek değildi. Bulduk denen bileşimlerin bazı feci metabolik reaksiyonları oldu.
En sonunda Çin’deki Xiamen Üniversitesinden bir grup araştırmacı 200’den fazla böyle bileşimi AMPK üzerinde denemeye başlamış ve bunlardan 6 tanesini “ümit verici” bulmuş. Bunlardan biri de işte lithocholic acid idi.
Bu ekip solucanları, meyve sineklerini ve fareleri lithocholic acid ile beslemiş. Meyve sinekleri ve solucanlar belirgin biçimde daha uzun yaşamış.