Çocuğunuza yemek yedirmeye çalışırken soğuk terler mi döküyorsunuz? Eğer çocuğunuza bir türlü ıspanak yediremiyorsanız bunun çevreden ziyade genlerinden kaynaklandığını söylemiş olalım.

Özellikle 80’li ve 90’lı yıllarda büyüdüyseniz ve yemek seçen biriyseniz evde yemek saatlerinde mutlaka savaşlar  olmuştur. Ya babanız “Bizim zamanımızda böyle miydi?” diye laf sokar ya da anneniz “Arkandan ağlar bak” diye ağzınıza kaşığı tıkıştırmayı kendini görev bilir. Yani aslında bu hem sizin hem de aileniz için stresli bir süreçtir. Peki yemek seçmenin bile bilimsel bir açıklaması olduğunu biliyor muydunuz? Yeni bir çalışma çocuklardaki yemek seçiciliğinin neredeyse tamamının genetikle ilgili olduğunu gösteriyor. Gelin araştırmanın detaylarını inceleyelim.

Araştırmacıların sadece tek ve çift yumurta ikizi ailelere odaklandığı bu çalışmada 2007 yılında İngiltere ve Galler’de doğan bebekler gözlemlendi. Çocukların 16 aylık, üç, beş, yedi ve 13 yaşındayken toplanan verileri incelendi. Bu veriler ebeveynlerin cevapladığı Çocuk Yeme Davranışı Anketi’nden alınmıştı. Anket hem yemek seçiciliğini hem de yeni yemekleri deneme korkusunu gösterir nitelikteydi.

Genetiğin belli bir özellik üstündeki etkisini saptamaya çalışırken tek ve çift yumurta ikizlerini karşılaştırmak daha doğru sonuçlar almak için faydalı oluyor. İkizler aynı yaşta ve çoğunlukla aynı şekilde yetiştirilse de tek yumurta ikizlerini çift yumurta ikizlerinden ayıran şey genetik benzerlik.

The Journal of Child Psychology and Psychiatry dergisinde yayınlanan çalışmada çift yumurta ikizlerinin yemek seçiciliği konusunda tek yumurta ikizlerine göre benzerliklerinin çok daha az olduğunu gördü. Bu da yemek seçiciliğinde genetiğin çevreden daha büyük rol oynadığını gösteriyor.

Araştırmacılar genetiğin 16 aylıkken yemek seçiciliğindeki farklılıkların yüzde 60’ından sorumlu olduğunu gördü. Bu oran üç ila 13 yaşları arasında en az yüzde 74 yükseliyordu. Çocuklar büyüdükçe ve kardeşlerinin dahil olmadığı arkadaş gruplarıyla daha uzun zaman harcamaya başladığındaysa çevrenin rolü artıyordu. Bunun da yedi ila 13 yaşları arasında yaklaşık yüzde 25’lik bir artış olduğunu not düşelim.

Çalışmanın yazarlarından Clare Llewellyn “Yemeği ailece yemek gibi ortak çevresel faktörler yalnızca küçük çocukluk döneminde önemli olabilir. Yani çocukların düzenli olarak aynı gıdalara maruz bırakılması ve çeşitli meyve-sebzelerin önlerine konması gibi daha çeşitli yiyecekleri tüketmelerine yardımcı olacak müdahaleler sadece ilk yıllarda etkili olabilir” diyor.

Ama çalışmanın verdiği esas mesaj, çocuklardaki bu yemek seçiciliğinin “kötü ebeveynlik”ten ziyade doğuştan geliyor olması. Şu anda yeni yeni yürümeye başlamış bir bebeğiniz varsa ve yemek konusunda başınız dertteyse çocuğunuzun gelecekte de yemek seçen biri olacağını bilmelisiniz. Tabii bu seçicilik ömür boyu sabit kalmayacak, şartlara göre hafifleyebileceği gibi ağırlaşabilir de.

Taliban çocuk felci aşılamasını durdurdu: Göç dalgası bekleyen Türkiye ne derece tehlikede?