Covid-19 pandemisinin ilk zamanlarını hatırlıyor musunuz? Sokaklarda kimse yoktu, herkes her akşam sağlık çalışanlarına moral olsun diye ya alkış tutuyor ya da tencere tava çınlatıyordu. İşin bir de çevre boyutu vardı. Venedik kanalları çamurumsu yeşilden yarı saydam sedefe dönüştü, kanolara binen olmadığından tekne trafiği durdu. Tüm dünyada karbon salımı kısa süreliğine de olsa rekor miktarda düştü. Doğa insansız iyileşiyordu. Peki ya gerçekten iyileşiyor muydu?
Nature Ecology&Evolution dergisinde yayınlanan bir çalışmaya göre Covid-19 kısıtlamalarının insan faaliyeti üstündeki etkisiyle yaban hayatına etkisi birbirinden nüanslarla ayrılıyordu. British Columbia Üniversitesi’nde koruma biyolojisi üzerine çalışan ve çalışmanın eş yazarları arasında yer alan Cole Burton’a göre “Doğa iyileşiyor” anlatısının pandeminin ilk zamanlarında yaşananları tam olarak tanımlayabilmek için çok basit olduğunu söylüyor.
Burton ve meslektaşları bu noktada aradaki ince farkları ve eğilimleri ortaya çıkardı. Pandeminin sağladığı nadir, deney fırsatından faydalanan bilim insanları 21 ülkede karantina öncesi ve sırasında toplanan 5400 fotokapandan memelilerin aktivitesini analiz etti. Ortaya beklenmedik örüntüler çıktı.
İnsan faaliyetlerinde değişim olmadı
Bir kere öncelikle şu konuda anlaşalım. Sokağa çıkma yasağına rağmen özellikle fotokapan olan parklar ve diğer yeşil alanlar dahil hiçbir yerde insan varlığı azalmadı. Araştırmacılara göre insanlar bu alanlarda çeşit çeşit aktiviteler yapıyor, sonuç olarak bu açık alanları çok fazla kullanıyordu. Örneğin Burton’un yaşadığı yer Vancouver ve milli parklar açık olduğu için insanlar boş vakit geçirmek ve sosyalleşme ihtiyacını karşılamak için bu parklara akın ediyordu. Yani insanlar teselliyi parklarda arıyordu.
İnsanların varlığının azaldığı yerlerde ise memelilerin faaliyetinde aynı oranda artış olmadı. Hayvanların insan varlığına ya da yokluğuna verdiği tepki türüne göre değişiyordu. Örneğin daha büyük etoburlar insan varlığına daha duyarlıydı. Bu nedenle insan varlığının yüksek olduğu yerlerde daha az kurt ve porsuk görüldü. Kentleşmiş bölgelerde ve insanların yoğun olarak yaşadığı yerlerde büyük etoburların bazıları tamamen ortadan kayboldu.
Halbuki büyük otoburlar insanlarla birlikte varlıklarını artırdı. Burton iki durumun birbirinin neden-sonucu olabileceğini belirtiyor. Sonuç olarak insanlar otçullara kalkan oluyordu, öbür türlü av hayvanlarının etoburlardan kaçınması gerekirdi.
Yer ve zamana göre de değişiklik oluyordu
Bir diğer bulgu ise hayvanların insan faaliyetlerindeki değişikliklere verdikleri tepkilerin yer ve zamana göre değişmesiydi. Vahşi hayvanların sözünün geçtiği yerlerde hayvanlar insanlara karşı daha temkinli davranıyor ve insan faaliyeti arttığında kendilerini geri çekme olasılıkları artıyordu. Daha gelişmiş ortamlarda ise vahşi hayvanlar insanlara daha alışkın görünüyordu. Genellikle ya insanlarla birlikte aktivite seviyelerini değiştirmiyor ya da insanlarla birlikte daha aktif hale geliyorlardı.
Bilim insanları durumun neden böyle olduğunu kesin olarak söyleyemiyor ama Burton’a göre olası hipotezlerden biri daha gelişmiş bölgelerde vahşi hayvanların örneğin yiyecek için çöp kutularını karıştırarak insan kaynaklarından faydalanıyor olabileceğini öne sürüyor. Ama bir rakip teori daha var. Belki de insanların ve gelişmişliğin daha yaygın olduğu yerlerde hayvanlar kaynaklara ulaşmak için daha fazla çaba sarf etmek zorunda kalıyor, daha uzağa seyahat ediyor ve kamerada daha çok görünüyor. Ama bu gözlemleri anlamlandırabilmek için daha fazla çalışma yapılması şart. Çünkü her bölge kendine göre farklı bir hikaye anlatıyor olabilir.
Çalışmanın verdiği bazı ipuçları da yok değil. Örneğin bazı durumlarda fotokapanlar insanların varlığının hayvanları daha çok gecelemeye ittiğini ve gece aktivitelerinin arttığını gösteriyor ki daha önceki çalışmalar insanlarla bir arada yaşamanın memelilerin programını değiştirdiğini göstermişti.
Bu gözlemler belli yerlerde canlıların nasıl korunabileceği konusunda yetkililere rehber olabilir. Örneğin vahşi doğaya yakın ortamlarda park yöneticileri stratejik kapanmalara gidebilir. Daha kentsel alanlarda ise canlıları koruma çabaları daha ziyade ışık ve gürültü kirliliğini azaltmaya odaklanarak gerçekleştirilebilir.