Türk televizyon tarihinin unutulmaz anlarından biridir. Esra Ceyhan’ın programına ‘havada durduğu ve şahitleri olduğu’ gerekçesiyle davet edilen Sabri Bey, stüdyoda bir uçma denemesi yapar. Hayli alçak irtifadan gerçekleşen bu uçuş izleyenleri tatmin etmez. Sunucu Esra Ceyhan’ın gayet sakin tonlamasıyla (Tarık Mengüç’ün topuklamasının aksine) meme’leşen (miim) “Sabri Bey ne yapıyorsunuz?” sorusu akabinde Sabri Bey stüdyo dışına alınır ve bu olay “Uçan Adam Sabri Rezaleti” diye tarihe geçer.
X’in tarihi
Nasıl Sabri Bey’in canlı yayındaki uçuş denemesi şaşırttıysa, Elon Musk’ın Twitter operasyonu da her adımda yeni bir ‘Elon Bey ne yapıyorsunuz?’ şaşkınlığına neden oluyor.
O dönem Cem Yılmaz’ın bu olayla ilgili yaptığı “adamı uçacağı beklentisiyle programa çıkardıysanız o da uçar” yorumu misali, Elon Musk da aslında kendisinden beklenmeyen şeyleri yapmıyor. Bilakis en azından kendisiyle tutarlı bir şekilde yıllardır kurduğu hayallerin peşinden gidiyor.
Twitter’ın yeni adı olan X meselesi de öyle. Filmi 1999’a kadar geriye sararsak, bu tutarlılığa şapka çıkaracağımız bir örnek karşımıza çıkabilir.
Şöyle ki, Musk 1999 yılında bir şehir rehberi olan Zip2 adlı ilk girişimini yeni satmıştır. Bu satıştan eline geçen 22 milyon doların 18 milyonunu da x.com isimli bir girişime yatırır. Bu, sonradan ilk büyük başarıları arasında sayılan PayPal’e dönüşecek olan ödeme platformuna giden ilk adımdır.
X.com, Peter Thiel ve arkadaşları tarafından kurulan Confinity adlı şirketle 2000 yılı Mart ayında birleşir. Ancak daha o dönemde bile X harfinin yaptığı porno sitesi çağrışımı tartışma konusudur. 2000 yılı Eylül ayına gelindiğinde Elon Musk, x.com’un yönetim kurulu başkanlığını Peter Thiel’e kaptırır. Akla uygun bir şekilde, bu ödeme platformu adını 2001 yılında PayPal olarak değiştirir. Aynı zamanda marka, 2002’de ebay’e satılır ve bu satıştan eline geçen para, Elon Musk’ın asıl büyük sermayesi olur.
Musk, arada birçok başarılı iş yaptıktan sonra, 2017 yılında eski takıntısı olan X.com ismini PayPal’den yeniden satın alır. Öyle ya, daha sonra kurduğu SpaceX, xAI gibi şirketlerde hep o X’in izleri vardır.
Bugün de işte, Twitter’ın ikonik kuş logosundan ismine kadar tüm marka değerinin yok olduğu bir X dönüşümüyle karşı karşıyayız. İnsan 44 milyar dolar ödeyerek satın aldığı bir markayı nasıl adım adım öldürür onu da görüyoruz.
SuperApp fikri
Peki Elon Musk bunu niye yapıyor?
Birçok yerden okumuş olmanız olası: Çünkü Twitter’ı X ismiyle bir SuperApp (süper uygulama)’e yani her şey uygulamasına dönüştürmek istiyor.
Bu yeni bir fikir de değil. Daha Twitter’ı satın alması resmi olarak tamamlanmadan, Mayıs 2022’de ilan ettiği bir fikirdi. Tabii böyle hızlı ve ani bir isim değişikliği tahmin edilmiyordu. SuperApp tabiri, basitçe tarif etmek gerekirse, içerisinde mesajlaşmadan alışverişe, ödemeden temel bankacılık işlemlerine, taksi çağırmaktan araba kiralamaya kadar her şeyi yapabileceğiniz uygulamalar için kullanılıyor. Yani bir süper uygulama, belki binlerce mini uygulamadan oluşuyor.
Bunun Uzakdoğu’da, başta WeChat olmak üzere başarılı örnekleri var. Ancak Batı’da tam anlamıyla başarı kazanmış bir SuperApp örneği yok. Elon Musk, işte bunu ilk başaran Batılı girişimci olma hayaliyle yanıp tutuşuyor.
SuperApp’ler Batıda niye başarısız?
SuperApp’lerin Batı’da başarısız olmalarının pek çok nedeni var. Bunların ilki yasal düzenlemeler. Gerek ABD’de gerekse AB’de yasal şartlar, böyle her şeyi yapabilen tröst uygulamalarına kolay geçit vermiyor. Hatta Türkiye’yi baz alırsak, PayPal gibi dünyanın en yaygın ödeme platformlarından biri bile bizde kullanılamıyor. Son dönemde tartışma yaratan e-ticaret yasası da zaten bir nevi süper uygulama tarzı oluşumlara karşı alınmış bir tedbirdi.
Diğer yandan, WeChat gibi uygulamaların Asya kıtasındaki başarısında bankacılık sistemine henüz dahil olmamış nüfusun yoğunluğu da etkili olmuştu. Bir kredi kartına bile sahip olmayan insanlar, bu uygulama yardımıyla finansal sisteme girmişti.
Oysa bu durum Türkiye dahil Batı’da hiç böyle değil ve ödeme işini X veya başka bir uygulamaya devretme durumu pek öyle kolay olmayabilir.
Eski adıyla Twitter ya da yeni adıyla X üzerinden ödeme yapma fikri bana hiç cazip gelmiyor örneğin.
Bu noktada Musk’ın çabası biraz Sabri Bey’in uçma çabasına benziyor ama yine de büyük konuşmamak lazım. Çünkü Musk’ın oyun planını da isim değişikliği hariç henüz görmüş değiliz.
Ayrıca ünlü pazarlama profesörü Scott Galloway, Metaverse’in de içinde olduğu tüm değişim çabalarının Batı’ya uygun bir SuperApp yaratma gayretiyle ilgili olduğunu ve bunun kaçınılmaz olduğunu düşünüyor.
Veri hakları bilincinin gelişmesi ve Apple örneğinde olduğu gibi uygulamaların birbiriyle veri paylaşmasının izne tabi olması, yani zorlaşması, her şeye sahip olan bir SuperApp yaratma çabasını daha anlaşılır yapıyor.
Elindeyim işte, oyuncak gibi
SuperApp’lerin başarısı veya başarısızlığıyla ilgili tartışmalar bir yazıya sığmaz. Daha fazlasını merak edenler Can Öz ile birlikte hazırladığımız Yeni Medya 451 podcastin ilgili bölümüne de kulak verebilir.
Benim bu yazıda asıl ulaşmak istediğim nokta şu: Elon Musk, 44 milyar dolar vererek satın aldığı bu dev markayı, nasıl böyle bir anda, sil baştan yeni bir şeye dönüştürme cesareti gösteriyor?
Çünkü aslolanın Twitter markası değil, buradaki katılım olduğunu biliyor. Tıpkı Meta’nın Threads diye yeni bir platform kurup Instagram’ın insan sermayesini oraya da aktarma ve böylelikle Twitter’ın pastasından pay alma çabasında olduğu gibi.
İnsanların ve onlara ait verilerin bu platformlara ait birer ürün haline geldiğinin bunlardan daha iyi bir göstergesi olamaz.
Hem varlığımız hem de dijital emeğimiz, bu dev platformları var ediyor ve böyle insanların kaç yıllık alışkanlıklarıyla oynayan süper zenginler yaratıyor.
Şimdi geleneksel diye andığımız medyada, örneğin televizyon karşısında edilgin olsak da kumanda elimizdeydi. İstersek kapatıyor, beğenmezsek kanal değiştiriyor, sosyal varlığımızla televizyon kanallarının malı olmuyorduk.
Oysa şimdi takipçilerimiz, arkadaşlarımız, sosyal bağlarımızla bu uygulamaların elindeyiz. Threads’in ve Mastodon’un vaat ettiği takip ettiklerimizi ve takipçilerimizi yani sosyal varlığımızı platformdan platforma taşıma protokolü henüz aktif değil.
Ne kadar kızsak da tweetlemeye, post atmaya, paylaşımlar yapmaya devam ediyoruz.
Bu yazıya belki de Twitter üzerinden 10 Haber linkine tıklayarak ulaşıyorsunuz örneğin.
Bu böyle olduğu için ben de yazıyı Twitter dahil tüm platformlardan tek tek paylaşmak zorundayım.
Şunu tekrar tekrar hatırlamak gerek: İnternet başlangıçta böyle değildi. Eğer haber okunacaksa, bu site veya başka bir haber sitesinin adresi pencereye yazılır, oradan ulaşılırdı.
Şimdi haber siteleri dahil herkes bu platformlara mecbur hale geldi. Onlar da daha fazlasını istiyor. Twitter’a kızsak bile bir başkasına gitmekle tehdit ediyoruz örneğin. Onlarsız bir internet düşünemiyoruz.
Bu böyle olmayabilirdi. Bu böyle olmasaydı, yazının fonunda da Güllü’nün ‘Oyuncak Gibi’ şarkısı çalmayabilirdi: Nasıl da kendine bağladın beni / Elindeyim işte oyuncak gibi / artık yerden yere atsan da beni / elindeyim işte oyuncak gibi…