Bu hafta, tam da bayram arifesinde torunlarının ilgisini sorgulayan bir dedenin sorusu var karşımızda. Bir yıl beklenen bu ziyaret üzerinde paranın ne kadar etkili olduğu sorusu okurumuzun zihnini meşgul ediyormuş. Bu ülkemizde sık rastlanan bir durum. Etikçimizin cevabını biz de merak ediyoruz.

Soru okurumuz Tahsin K.’den geliyor. Okurumuz bayram arifesinde kritik bir konuyu deşiyor:

Torunlarını çok seven bir dedeyim. Ama beni sadece bayramda ziyarete gelmelerinden mustaripim. Bu görüşmelerde ben imkânlarımı zorlayıp verebileceğim en iyi bayram harçlığını veriyorum onlara ama yılın kalanında sanki ben yokmuşum gibi hayatlarını sürdürüyorlar. Benimle para üzerinden bir ilişki kurduklarına dair şüphem var. Haksız mıyım?

Yanıtlayan:

Doç. Dr. Sinan Alper
(Sosyal Psikoloji, Yaşar Üniversitesi)

Belirttiğiniz sorun, bireylerin geniş ailelerine (çekirdek aile dışında kalan akrabalarına) olan tutumun değişmesinin bir sonucu. Tüm dünyada, kültürlerin zamanla daha da bireycileştiği biliniyor. Bireyci kültürlerin avantajı, bireylerin kendi hayatlarına ve geleceklerine kendilerinin karar vermesi ve dışarıdan gelecek baskıları çok fazla dikkate almamalarıdır. Ancak dezavantajı, en azından sizin için, aynı bireylerin geniş aile ağlarına karşı duydukları ‘karşılıklı bağımlı’ (“Ben sana bağlıyım, sen de bana”) ilişkinin zayıflaması, bireylerin hayatlarını akrabalarından izole etmeleridir.

Bahsedilen trend Türkiye’yi de etkiliyor. 2021 yılında İstanbul Ticaret Üniversitesi ve AREDA Araştırma’nın yürüttüğü bir araştırmaya göre, 18-34 yaş arası gençlerin sadece yüzde 50’si yaşlı aile üyelerini bayramlarda düzenli olarak ziyaret ediyor. İlerleyen yaşlarda ise bu oran biraz daha düşüyor. Dolayısıyla torunlarınızla ilgili yaşadığınız sorun, size veya torunlarınıza özel değil ve oldukça yaygın bir durum.

Yaşlı insanların gençlere göre sosyal etkileşimlerinin azaldığı ve bundan olumsuz etkilendiği de biliniyor. Dolayısıyla, kendinizi yakın gördüğünüz akrabalarınızdan aynı yakın ilgi ve alakayı göremiyor olmaktan şikâyetçi olmanız son derece anlaşılır bir durum. Ancak yaşlılarla ilgili kalıpyargılar, bu sorununu gündeme getirilmesini engelliyor. İngiltere’de yapılan bir araştırmada, 18-24 yaş arası gençlerin yüzde 25’i, tüm katılımcıların ise yüzde 15’i yaşlıların mutsuz ve depresif olmasının normal bir durum olduğunu söylemiş. Yaşlıların normal halinin mutsuz olduğunu varsaymak, onları mutsuz eden faktörlerle ilgili düşünmeyi de engelliyor.

Sizin durumunuzla daha doğrudan ilgili ilginç başka bir çalışmada, karşı tarafın sosyoekonomik seviyesi düşük birisi olacağı bilindiğinde, insanların daha genç insanlarla iletişim kurmayı tercih ettiği; ancak karşı tarafın sosyoekonomik seviyesi yüksekse yaşlı biriyle de iletişim kurmaya meyilli olmaya başladıkları görülüyor. Bu da gerçekten elinizdeki paranın ‘cazibenizi’ biraz artırdığı yönünde yorumlanabilir.

Bütün bunlara rağmen, torunlarınızın art niyetli olduğunu düşünmek biraz aşırıya kaçmak olurdu. Kültürün ve alışkanlıkların değiştiğini, insanların geniş aileleriyle kurdukları ilişkinin farklı bir biçime evrildiğini kabul edip; yeni neslin yaşam tarzıyla barışmak en sağlıklı tepki olacaktır.

Etik sorularınızı, etikci@10haber.net adresine bekliyoruz.

Etikçi buna ne diyor: Şirket en zor dönemini yaşıyor ve beni başa geçirecekler. Kadın olduğum için aklıma ‘cam uçurum’ geliyor, bana oyun mu oynanıyor?

Etikçi buna ne diyor: İşimden istifa ediyorum diye arkadaşlarımı yarı yolda bırakmak ve etik davranmamakla suçlanıyorum. Haklılar mı?

Etikçi buna ne diyor: ‘Çok çirkinim, herkesle dalga geçebilirim’ diyen kişinin gerçekten buna hakkı var mı?

Etikçi buna ne diyor: Birinin zengin olduğunu öğrenince ona sempatim artıyor. Neden böyleyim?

Etikçi buna ne diyor: İş arkadaşımın şirket sırrını sızdırdığını gördüm. Onu ihbar etmeli miyim?

Etikçi buna ne diyor: Flörtüm benimle aynı partiye oy vermeyecekmiş. Kutuplaşma hayatımı etkilemeye başladı. Bundan nasıl kurtulurum?

Etikçi buna ne diyor: Aşı karşıtı iş arkadaşım ben Covid olunca ‘Hani bu aşılar koruyucuydu’ demeye başladı. Ne yapmalıyım?