Evrenimiz 13.8 milyar yaşında. Şimdi bazı astronot fizikçiler, evrende artık geçmişe göre çok daha az yeni yıldızın ortaya çıktığını söylüyor ve "Evrenin en parlak dönemi geride kaldı" diyor. Onlarda göre evrende bundan sonra daha az yeni yıldız doğacak, evren daha soğuk ve daha karanlık bir yer haline gelecek.

Elimizdeki en geçerli teoriye göre içinde yaşadığımız evren bundan 13.8 milyar yıl kadar önce bir büyük patlama ile başladı. Patlamanın ardından başlangıçta çok sıcak olan evren milyonlarca yıl içinde soğumaya başladı. Soğuma sayesinde ortaya atomlar, en başta da hidrojen atomları çıktı.

Bu hidrojenler birleşip ilk yıldızları, ilk yıldızlar bir araya gelip ilk galaksileri oluşturdu. Hepsi soğuma sayesinde oldu.

Yani evrenin bir numaralı kuralı, çok sıcaktan çok soğuğa doğru ilerlemesi. Zamanın akışını bu soğuma olarak ölçüyoruz biz.

Evrende oluşan madde (hidrojen) başka yüksek enerjili parçacıklarla bir araya geliyor ve önce Nebulaları veya bulutsu yapıları oluşturuyor, ardından bu bulutların içinde yeterli kütle bir araya geliyor ve yıldızlar doğuyor. Doğan yıldızlar zamanla ölebiliyor. Bazıları devasa patlamalarla yeniden nebulalar yaratabiliyor.

Geçen yıl James Webb Uzay Teleskobu, galaksimiz Samanyolu’nda 13 milyar yıldan daha yaşlı olduğu değerlendirilen üç yıldız keşfetti.

Yıldızlar devasa uzay tozu ve gaz bulutlarından oluşuyor. Yerçekimi gaz kümelerini bir araya getiriyor ve bu kümeler sonunda ısınarak genç bir yıldız veya önyıldız (protoyıldız) haline geliyor.

Işık ve ısı yayan yıldızlar ‘cüce yıldız’ olarak biliniyor. Güneş dahil cüce yıldızlar tüm yıldızların yüzde 90’ı.

Ömürlerinin sonunda bu yıldızların yakacak yakıtı tükeniyor ve ölüyorlar.

Güneş gibi düşük kütleli yıldızların sönme süreci milyarlarca yılı buluyor.

Güneş’ten sekiz kat büyük yıldızlarsa ‘Süpernova’ adı verilen devasa bir patlamayla yok oluyor.

2013’te birçok ülkeden araştırmacının katıldığı bir çalışma evrende olası bütün yıldızların yüzde 95’inin bugüne kadar zaten doğduğunu öne sürdü.

Çalışmanın baş yazarı David Sobral, “Görüldüğü üzere, eski yıldızların hakim olduğu bir evrende yaşıyoruz” dedi.

Prof. Douglas Scott, Avrupa Uzay Ajansı’nın Euclid ve Herschel teleskoplarından elde edilen verileri analiz eden bir çalışmanın ortak yazarı.

Scott, bu çalışmanın sonucuna göre şunu söyledi:

“Yıldız oluşumunun azami süresini çoktan geride bıraktık ve her yıldız oluşum neslinde giderek daha az yeni yıldız doğacak. Her yeni nesil yıldızın yakacak yakıtı azalıyor ve sonunda hiç yıldız oluşturacak kadar yakıt kalmayacak.”

Bilim insanları nasıl olacağını kestirmese de evrenin sonunun geleceğini öngörüyor.

En çok kabul gören teorilerden biri ısı ölümü teorisi. Bu olay ‘büyük donma’ olarak da adlandırılıyor.

Evren genişlemeye devam ettikçe enerjinin yayılacağı ve sonunda yaşamı sürdüremeyecek kadar soğuyacağı öngörülüyor.

Yıldızlar birbirinden uzaklaşacak, yakıtları tükenecek ve yenileri oluşmayacak.

Buna karşın profesör Scott, Güneş yok olduktan sonra bile önümüzdeki 10 ila 100 trilyon yıl boyunca yeni yıldızların oluşacağını tahmin ediyor.

‘Büyük donma’ ise daha uzun sürebilir: Hollanda’daki Radboud Üniversitesi’nden gökbilimcilerin bu yılın başında yayınladığı bir araştırmada, nihai sonun yaklaşık bir kenvigintilyon yılda geleceği tahmin edilmişti.

Kenvigintilyon 78 sıfırlı bir sayı.