Binlerce yıl kurtlarla yakın ilişki içinde olan köpek türü, kucağınıza kıvrılan, kendisini sevdiren ve avlanmaktansa kendisine verilen mamayı yemeyi seven bir canlıya dönüştü. Köpeklerdeki bu değişim sadece davranışsal değildi.
Daha kısa burun, sarkık kulak, daha az kıl gibi fiziksel değişiklikler birçok evcilleştirilmiş hayvanda ortak görülüyor. ‘Evcilleşme sendromu’ olarak da bilinen bu korkutucu olmaktan uzak özellikler, insan topluluklarında hoş karşılansa da vahşi doğada hayatta kalmalarına pek de yardımcı olacak bir durum değil.
Kendi kendini evcilleştirme hipotezi
Duke Üniversitesi’nden antropolog Brian Hare 2017 yılında evcilleştirme kavramını bir adım öteye taşıyarak, bunun biz insanlar için de geçerli olup olmayacağı konusuna odaklandı. Madem tiplerine ve davranışlarına göre hangi köpek, koyun ve ineklerin yavru sahibi olacağına karar verebiliyorsak, bunu neden kendimize de uygulamalıyım ki?
İnsanın Kendi Kendini Evcilleştirmesi Hipotezi olarak bilinen bu hipotez, evrimimizin orta Paleolitik dönemden geç Paleolitik döneme kadar giderek daha az agresif ve daha sosyal partnerler seçerek evrildiğini varsayıyor. Bunun sonucunda karmaşık dil becerilerini kolaylaştıran iletişim becerimiz üzerindeki baskılar da git gide arttı. Beynimizin işleyişindeki değişiklikler, kafatasımızın boyutu ve şekli üzerinde de değişikliğe yol açmış olabilir ki bu durum, evcilleştirilmiş hayvanların kafataslarının değişiminden pek de farklı sayılmaz.
Öte yandan vahşi bir varoluş yerine daha sakin bir yolu tercih eden tek primat biz olmayabiliriz. Yakın akrabamız bonobonun, şempanzeye kıyasla daha evcil olmasına dayanarak, bu türün kendi kendini evcilleştirmeye aday olduğunu söylüyor.
Filler de kendi kendini evcilleştirmiş olabilir
Uluslararası bir araştırma ekibi benzer özelliklerin fil popülasyonlarında da var olduğuna dikkat çekerek, onları kimin ya da neyin evcilleştirmiş olabileceği sorusunu gündeme getirdi. Araştırmacıların cevabı bir hayli şaşırtıcı: Filler kendi kendilerini evcilleştirmiş olabilir.
PNAS’ta yayımlanan yeni çalışmanın yazarları, ortak evcilleşme sürecinin kanıtı olarak görülen Afrika filleri, orman filleri ve Asya filleri olmak üzere üç fil grubu arasındaki benzerliklerin kapsamlı bir listesini çıkardı. Örneğin her üç durumda da çene ve kafatası yapısı değişmiş, çeneler kısalmış ve dişlerin sayısı azalmıştı.
Üç grubun da barışçıl etkileşimlere eğilimi olduğu ve her üç türdeki yavruların da sosyalleşmeyi ve bağ kurmayı kolaylaştıran sosyal oyunlara katılma eğiliminde olduğu gözlemlendi. Üstelik yavruların, doğrudan ataları olmayan yetişkinler tarafından bakılıp yönlendirildiği konusunda da önemli kanıtlara rastlandı.
Ekip, ayrıca evcilleşmeden kısmen sorumlu olduğu düşünülen embriyonik dokulardaki değişikliklere dahil olduğu tahmin edilen yüzlerce geni inceledi ve evrimin fillerdeki en az birkaç düzine gen dizisini desteklediğine dair bazı kanıtlar buldu. Bununla birlikte araştırmacılar söz konusu özelliklerin fillerin büyük kafataslarından kaynaklanabileceğini de düşünüyor. Dolayısıyla evcilleşme konusunda insanlar ve bonobolarla aynı kategoriye girmek için daha çok araştırma yapılması gerekecek.