Teleskoplarını uzaktaki Güneş benzeri bir yıldıza doğrultan gökbilimciler, iki devasa gezegen arasında meydana gelen çarpışmanın görüntüsüne ilk kez şahit oldular. Asteroitleri izleyen NASA uzay aracının verilerini inceleyen bilim insanları, gezegenlerin çarpışması sonucu ortaya çıkan ve sistemin ana yıldızının önünden geçerek onu büyük ölçüde karartan toz bulutunu tespit etti.
Aslında bu yıldız sisteminde bir farklılık olduğunu ilk fark eden kişi NASA için gönüllü bir vatandaş Arttu Sainio’ydu. Sainio, NASA’nın NEOWISE uzay aracının topladığı verileri incelerken tesadüfi bir şekilde bu görüntüye rastladı. Bu meraklı gökbilimci ASASSN-21qj denilen ve Dünya’dan yaklaşık 3600 ışık yılı uzakta bulunan bu yıldızın üç yıl sonra solmadan önce kızılötesi ışıkta yoğunluğu iki katına çıkan garip bir ışık yaydığını fark edince çarpışmadan haberdar olabildik.
Leiden Üniversitesi’nde araştırmacı olan Matthew Kenworthy bu durumu, “Sosyal medyadaki bir gökbilimci, yıldızın ışığının solmasından önce bin gün boyunca kızılötesi bir parıltı yaydığına dikkat çekti. O zaman bunun olağandışı bir olay olduğunu anladım. Dürüst olmak gerekirse bu gözlem benim için de tam bir sürpriz oldu” sözleriyle anlatıyor.
Daha sonra araştırmacılar ASASSN-21qj’yi iki yıl boyunca incelemeye devam ederek parlaklığının zaman içinde nasıl değiştiğini gözlemlediler. Elde ettikleri bulguları da Nature dergisinde yayınladılar.
Bu bulgulardan biri iki buz devinin çarpması üzerine ASASSN-21qj’nin kızılötesi dalga boylarındaki parlaklığının iki katına çıkmasına neden olduğunu buldu. Diğeri ise cismin yaklaşık üç yıl boyunca 700 dereceden daha yüksek bir sıcaklığa sahip olmasıydı. Bir noktada soğuyacak olan bu cismin yıldızın etrafında yeni bir gezegen oluşturacağı düşünülüyor.
Araştırmacılar böyle bir çarpışmanın nasıl meydana gelebileceğini ele aldıkları bir simülasyon gerçekleştirerek ilk çarpışmayı ve ardından çarpışmayla fırlayan parçacıkların dağılışını modellediler. Bu da ASASSN-21qj gezegenlerinin çarpışmadan sonra tek bir gövde haline geldiğini gözler önüne serdi.
Simülasyon, ekibin enkaz bulutunun çarpışma bölgesinden dışarıya doğru nasıl genişleyeceğini belirlemesini sağladı. Dünya’dan da görüldüğü üzere ASASSN-21qj’yi kaplayacak kadar uzaklaşması üç yıl sürerek kararmasına neden oldu.
Bristol Üniversitesi’nden araştırmacı Simon Lock, “Hesaplamalarımız ve bilgisayar modellerimiz, parlayan malzemenin sıcaklığı ve boyutunun yanı sıra parlamanın süresi, iki buz devi dış gezegenin çarpışmasıyla tutarlı olduğunu gösteriyor” dedi.
Gezegen enkazının sıcaklığının belirlenmesi, ekibin bu şiddetli olayın yarattığı kızılötesi parıltının neye benzeyeceğini anlamasına da yardımcı oldu. Bilim insanları ASASSN-21qj ve gezegen enkazını gözlemlemeyi daha tamamlamadı. Zira gelecek yıllarda yıldız sistemini izleyerek enkaz bulutunun yok olan gezegenlerin yörüngesinde dağılmasını bekleyecekler. James Webb Uzay Teleskobu burada da devreye sokulabilir. Böylelikle toz bulutundan yayılan ışığı yakalamaya çalışabiliriz.
Bristol Üniversitesi’nde Astrofizik doçenti ve çalışmanın da ortak yazarlarından olan Zoe Leinhardt, “Bundan sonraki gelişmeleri gözlemlemek ilginç olacak. Nihayetinde kalıntıların etrafındaki malzeme kütlesi yoğunlaşarak bu yeni gezegenin etrafında yörüngeye girerek bir uydular silsilesi oluşturabilir” dedi.