İlk Türk astronot Alper Gezeravcı Uluslararası Uzay İstasyonu’na gittiğinden bu yana hem diğer astronot arkadaşlarıyla keyifli vakit geçiriyor, hem de 14 günlük süresini üstlendiği deneyleri tamamlamaya çalışarak değerlendiriyor. Görevi olan 13 deneyden dün itibariyle dokuzunu etkinleştiren Gezeravcı bu ana kadarki deneyimlerini, neleri özlediğini gazetecilere anlattı.
Gezeravcı yaklaşık 17 yıl savaş pilotluğu yaptığı gibi yedi yıl da THY pilotluğu deneyimi var. Ancak Gezeravcı “aklından bile geçmeyen” bir alan olan Milli Uzay Programı’nın parçası olmanın “hayallerinin bile çok ötesinde” olduğunu söylüyor. Öyle ki fırlatma anındaki hislerini şöyle anlatıyor Gezeravcı: “Kendimi çimdiklemek isterdim ama ne yazık ki astronot kıyafetiyle mümkün değildi.”
Atatürk’ün “İstikbal göklerdedir!” sözüyle yola çıktığında neler hissettiğini anlatan Gezeravcı uzaya çıkışının tüm ülke tarafından meydanlarda, televizyon başında ve internetteki canlı yayınlardan nefesler tutularak takip edildiğinin farkında olduğunu söylüyor: “Olağanüstü bir mutluluk ve gurur bu. Duygular insanın kalbine bile sığmıyor. Beni buraya taşıyan şanlı bayrağımızın istasyonda asılı olduğu yerden her geçişimde irade ve kararlılığıyla buraya adım atan devletimizin milletimize yaşattığı mutluluk, gurur ve heyecanı hissediyor ve ürperiyorum. Ülkemin yanımda olduğunu bilmek, desteğini hissetmek çok değerli, bana yaşattığı gurur çok büyük” diyor.
Gezeravcı kalkış sırasında o zamana kadar kendisine öğretilen acil durum senaryolarında nasıl davranması gerektiğini geçirip durmuş aklından. “Her an hazır olmak çok önemliydi” diye anlatıyor.
Vücuduna dağılması gereken sıvının yerçekimi olmadığı için üst kısımlarda birikmesi nedeniyle yüzünün dünyadakinden daha şişkin göründüğüne işaret eden Gezeravcı kemik yoğunluğu ve kas kütlesinin azalmasını engellemek için özel egzersiz uyguladıklarını söylüyor. Ama şimdiye kadar görme bozukluğu ve bağışıklık sisteminde herhangi bir sorun yaşamadığını belirtiyor Gezeravcı.
Bir gününü nasıl geçiriyor?
Gezeravcı yolculuğa Axiom’un projesiyle çıktı ve şirket astronotları ne kadar maliyetle uzaya çıkardığını açıklamasa da bilindiği kadarıyla bu yolculuğun bedeli 55 milyon dolar kadar. Gezeravcı’nın yolculuğunun “turistik ziyaretten öte” olmadığını söyleyenler de oldu ama 14 gününü bilim insanlarının işine yarayacak deneylerle geçiren Gezeravcı bir gününü şöyle anlatıyor:
“ISS’deki yaşamım buraya gelmeden çok önce geniş katılımlı bir ekip tarafından tüm detaylarıyla planlandı. Günlük işlerime görev kontrol merkeziyle planlama toplantısı yaparak başlıyorum. Her biri farklı uzunluk ve içerikte günde ortalama 12-15 farklı görevi yerine getiriyorum. Bu görevler içinde ülkemizden getirdiğimiz bilimsel deneyler başta olmak üzere dünya üzerinde belirlediğimiz gözlem noktalarının takibi, istasyon içinde bana tanımlanmış sorumlulukların yerine getirilmesi, sizlerle yaptığımız gibi farklı yayın bağlantılarının gerçekleştirilmesi, sağlık testleri, medikal numunelerin alınması gibi gerçekten aşırı dikkat ve enerji isteyen görevler var. Bu kısıtlı zamanda Türk bilim insanları adına gerçekleştirmem gereken birçok bilimsel deney ve çalışma var. Zamanımı çok iyi kullanmak ve planlı tüm faaliyetleri aylardır hazırlandığımız şekilde eksiksiz tamamlamak zorundayım.”
Peki ya en çok özlediği yemek?
Uluslararası Uzay İstasyonu’nun 25 yıllık tarihinde ilk kez bu kadar çok ülke astronotunun yan yana olduğunu belirten Gezeravcı şu anda yedi ülkeden dokuz farklı milliyetten astronotun istasyonda görev yaptığını belirtiyor. “Bu arkadaşlarımızın tamamıyla birlikte zaman geçiriyoruz ve bazı faaliyetleri de birlikte yürütüyoruz. Örneğin deney çalışmalarımızı yalnız yapıyoruz ama dünyaya göndereceğimiz video ve fotoğraf çekimlerinde birlikte çalışıyor, yardımlaşıyoruz. Planlanmış faaliyetlerimiz nedeniyle farklı bir yerde olmamız gerekmiyorsa yemeklerde de bir araya geliyoruz.”
Gezeravcı geçen gün sosyal medyada eski NASA astronotu Michael López-Alegría ile yemek yediği bir fotoğrafı paylaşmış, binden fazla kişi paylaşıma yorum yaparken 40 binden fazla beğeni almıştı.
Uluslararası Uzay İstasyonu’nda Commander Michael ile yemek keyfi! 🥙 pic.twitter.com/FnKkd6vt6B
— Alper Gezeravcı (@TURKastro) January 25, 2024
Peki ya Gezeravcı orada nasıl besleniyor? İlk Türk astronot bu sorunun da cevabını veriyor:
“Beslenme rutinimiz dünyayla aynı. Nisan ayında ABD’ye gelir gelmez uzayda yiyeceğimiz gıda ve içecekleri seçtik. 70 civarında yemek ve 30 civarında içecek alternatifini gıda mühendisleri eşliğinde denedik, tercihlerimizi belirledik. Gıda ve içecekleri belirlerken ana kriter, günlük hedeflenen kalori miktarını tutturmak ve sağlıklı beslenmekti. Sonrasında belirlediğimiz gıda ve içecekler istasyonda kalacağımız süreye uygun olarak hazırlandı ve fırlatma öncesinde kargo olarak taşınmak üzere paketlendi. Hatta biz daha uzay istasyonuna gelmeden yiyeceklerimiz buraya gönderildi. Bu özel gıdaların hepsi üretim esnasında vakumlu paketler içinde hava almadan korundu. Böylece hem uzun süreler boyunca tazeliğini korudu ve bozulmadı. Ülkemize dışarıdan gelen misafirleri en çok mest eden yönlerinden biri Türk mutfağımız. En çok özlediğim yemeğimiz de güveç.”
Gezeravcı şimdiye kadar hangi deneyleri yaptı?
Gezeravcı’nın şimdiye kadar başladığı dokuz deneyin hepsi sürüyor.
📌PRANET deneyiyle propolis maddesinin mikro yerçekimi ortamındaki bakterilerde yerçekimli ortamdaki bakterilerle benzer sonuçlar verip vermeyecek karşılaştırılıyor. Bu deneyi özel kılan teklifi Muş’taki bir grup ortaokul öğrencisinin sunması.
📌gMETAL deneyiyle uzay araçlarının itki sistemlerinin daha verimli hale getirilmesi amaçlanıyor.
📌EXTREMOPHYTE deneyiyle de uzayda ve yeryüzünde yetiştirilen, tuz stresine maruz bırakılan glikofitik ve halofitik bitkilerin buna verdikleri fizyolojik ve moleküler yanıtların karşılaştırması yapılıyor.
📌Uzun süreli uzay görevlerinde sürdürülebilirlik sağlanamıyor çünkü vücutlarımız Dünya’daki yerçekimine alışkın. Hatırlayın, uzayda en uzun süre vakit geçiren ABD’li astronot rekoru kıran Frank Rubio ve ekibi Dünya’ya geri döndüğünde yürüyemez durumdaydı. Uzayda geçirilen vakit ne kadar uzun olursa kas kaybı, kemiklerin sağlamlığının azalması gibi durumlar yaşanabiliyor. O yüzden CRISPR-GEM deneyiyle bitkilerin uzay görevi sırasında meydana gelen biyolojik ve biyolojik olmayan stresler karşısında savunma mekanizmalarının anlaşılması için gen düzenleme yöntemi CRISPR’in mikro yerçekimi ortamında bitkiler üzerindeki etkisi araştırılıyor.
📌UZMAN deneyiyle dünyada zorlu koşullara adapte olan mikroalg türlerinin yerçekimsiz koşullar altında büyüme ve dayanıklılık testlerinin gerçekleştirilmesi, metabolik değişikliklerinin incelenmesi, karbondioksit yakalama performanslarının ve oksijen üretim kabiliyetlerinin belirlenmesi amaçlanıyor.
📌ALGALSPACE deneyiyle uzayda Antarktik ve ılıman bölge mikroalglerinin büyüme verileri karşılaştırılıyor. Böylece ilk kez uzayda kutup algleriyle ilgili bir çalışma yapılmış olacak. Peki neden diye soracak olursanız amaç alglerin uzayda karbondioksitten oksijen üretme, ek gıda sağlama gibi yaşam destek alanlarında nasıl kullanılabileceğini öğrenmek.
📌VOKALKORD deneyinde ise yapay zekadan da destek alarak seste meydana gelen frekans değişimlerinden rahatsızlıkların tespit edilmesi ve yerçekimsiz ortamın insan sesi üzerine etkileri araştırılıyor.
📌OKSİJEN SATÜRASYONU deneyiyle de yapay zeka desteğiyle verilen havanın oksijen seviyesini hesaplayarak düşük yer çekiminin sebep olduğu farklılıklar ve rahatsızlıkları tanımlamak amaçlanıyor.
📌Dün başlatılan MESSAGE deneyiyle de yerçekimsiz ortamdan etkilenen henüz işlevi keşfedilememiş genler ve bunların bağışıklık sistemiyle ilişkisi araştırılıyor. Bu etkilerin tespit edilebilmesi için Gezeravcı’dan kan örnekleri alınmaya başlamış, uzay istasyonuna vardığında da kan alma işlemlerinin devam ettiği tahmin ediliyor. Benzer şekilde Dünya’ya döndüğünde de bu işlem devam edecek.
Geriye kalan deneyler
📌TÜBİTAK MAM tarafından geliştirilen UYNA deneyiyle yüksek sıcaklıklara dayanıklı yüksek mukavemetli alaşımların üretilmesi çalışması yapılacak.
📌METABOLOM deneyiyle uzay koşullarının insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri incelenecek. Çalışmanın dünyadaki var olan hastalıklar için yeni tedaviler ve önleyici tedbirlerin geliştirilmesinde faydalı olabileceği düşünülüyor.
📌MİYELOİD deneyiyle radyasyona maruz kalmanın kansere neden olan baskılayıcı hücrelere etkisi incelenecek.
📌EXTREMOPHYTE deneyiyle de uzayda ve yeryüzünde yetiştirilen, tuz stresine maruz bırakılan glikofitik ve halofitik bitkilerin buna verdikleri fizyolojik ve moleküler yanıtların karşılaştırması yapılacak.