Karşınızda birisi ağladığında nasıl hissedersiniz? Bazıları karşısındakiyle empati kurar, bazıları ağlayan kişi için üzülür. Ama gözyaşı dökmenin biyolojik nedenleri belki de karşındaki kişide merhamet duygusu uyandırmanın da ötesine geçiyordur. Yeni bir araştırma, gözyaşının kadın ve erkekler arasında “arabulucu rolü” üstlendiğini ortaya koyuyor.
PLOS Biology’de yayınlanan çalışma, kadınların döktüğü gözyaşların, gözyaşının kokusunu alabilecek kadar yakınlarında olan erkeklerin saldırganlığını azalttığını iddia ediyor. Sadece kadınların değil, erkeklerin de döktüğü gözyaşları benzer bir etkiye sahip olabilir ama bu henüz test edilmediğinden net bir şey söylemek mümkün değil.
İsrail’deki Weizmann Bilim Enstitüsü’nde nörobiyoloji alanında çalışmalar yürüten Shani Agron, kadınların duygusal nedenlerle gözyaşı dökmesinin temel nedeninin “saldırganlığı azaltıcı kimyasal sinyal yollamak” olduğunu öne sürüyor. Agron’a göre bu sadece insanlara özel değil, pek çok memelinin ortak özelliği.
Agron’un danışmanlığını yapan nörobiyolog Noam Sobel, gözyaşının insana özgü bir davranış olmadığını, mesela köpeklerin de bir süre ayrı kaldıkları sahiplerine kavuştuklarında gözyaşı döktüklerini söylüyor. Dişi farelerin gözyaşlarındaki feromonlar, erkeklerin birbiriyle kavga etmeyi bırakıp dişiyle çiftleşmesine çağrıdır örneğin. Toprakkazangiller de sürülerindeki baskın üyelerin saldırganlığından kendilerini korumak için gözyaşı dökecek kadar ileri giderler.
İnsanlar da diğer memeliler gibi vücut kokuları ile karşılarındakilere bilgi iletirler. Gözyaşlarının insan davranışları üzerinde kokusal bir etki yaratıp yaratmadığı belli değildi çünkü insanlar gözyaşının kokusunu algılayamıyor. Çoğu memelide feromonları algılamak için gerekli ikinci bir koku alma organı varken insanlarda bu organın köreldiği düşünülüyor.
En büyük zorluk gözyaşlarını toplamak
Gözyaşlarının insan davranışını kimyasal olarak etkileyebileceğini gösteren ilk kanıt, 2011 yılında Science dergisinde yayınlanan bir çalışmada kanıtlandı. Bu çalışmaya göre kadınların gözyaşları erkeklerdeki testosteron seviyesini ve cinsel uyarılmayı azaltıyordu. Ne var ki çalışma cevapladığından daha fazla soru doğurdu. Daha başka ne özelliği vardı gözyaşının?
Donörlerden gözyaşı toplamak zor olduğu için daha kapsamlı takip yapmak yıllar süren bir çaba gerektirdi. Zira katılımcıların hepsinden en az bir mililitre gözyaşı alınması lazımdı ve bu da sanıldığından çok daha fazla gözyaşı demek. Aklınıza “Aman canım onlar da soğan kullansalarmış ya” diye gelebilir ama burada deneyin amacı duygusal sebeplerden dolayı ağlamak ve soğan doğrarken ağlamanın duygusal bir yanı olmadığı kesin.
Katılımcı erkeklerden hiçbiri yeterince gözyaşı üretemezken 100 kadar kadından yalnızca altısı yeteri miktarda gözyaşı akıtabilmiş. Bu sırada neler neler yapılmamış ki! Kâh hüzünlü müzik dinletilmiş kâh hüzünlü bir mektup okutulmuş katılımcılara. Ama en etkili olan hüzünlü filmlermiş.
Erkekler üzerinde nasıl bir deney yapıldı?
Daha sonra araştırmacılar 25 erkek katılımcıdan veri topladı. Bu katılımcılar saldırganlığı tetikleyen bir oyun oynuyordu. Katılımcılar oyundaki rakiplerinin gerçek bir insan olduğuna inandırılsa da karşılarındaki aslında bilgisayar algoritmasıydı. Rakip zaman zaman katılımcılardan para çalıyordu. Katılımcılar ya işi hiç uzatmadan intikam almayı tercih ediyordu ya da rakibini rahat bırakıp oyunlarına devam ediyordu.
Araştırmacılar saldırganlığı ölçmek için bir katılımcının kaç kez intikam almayı seçtiğiyle kışkırtılma sayılarını karşılaştırmış. Ekip aynı deneyi bu sefer oyunu manyetik rezonans görüntüleme cihazının içindeyken oynayan ve beyin aktivitelerinin toplanmasına izin veren 26 erkek gönüllüden oluşan ikinci grupla tekrarladı.
Katılımcıların hepsi oyunu iki kez oynadı ve her seanstan önce içinde “çeşitli kokular” olduğu söylenen ama sadece gözyaşı ya da tuzlu su solüsyonu bulunan bir kavanozu koklamaları istendi. Araştırmacılar, kadınların gözyaşlarını koklayan erkeklerin, tuzlu su solüsyonunu koklayanlara kıyasla oyunda yaklaşık yüzde 44 daha az agresif davrandığını görmüş.
Saldırganlıktaki azalma beyin verilerinde de görülmüş. Araştırmacılar erkeklerin gözyaşını kokladıktan sonra beyinlerinin saldırganlık ve karar verme ile ilgili bölgeleri prefrontal korteks ve sol anterior insulada daha az aktivite gözlemlemiş. Duygusal süreçten sorumlu ve aynı zamanda koku alma ağının parçası olan anterior insula ile amigdala arasındaki bağlantı da ise artma görülmüş.
Daha sonra gözyaşı ve tuzlu su solüsyonunun insanlardaki 62 koku alma reseptörü üzerindeki etkilerine bakılmış ve gözyaşına yanıt veren ama tuzlu suya yanıt vermeyen dört reseptör tespit edilmiş. Bu bulgu, feromon benzeri sinyallerin insanlarda nasıl işlendiğine dair önemli bir soruyu yanıtlamaya yardımcı olabilir.
Sırada ne var diye soracak olursanız, araştırmacılar kadınların hemcinslerinin gözyaşlarına, yetişkinlerin ise bebeklerin gözyaşlarına nasıl tepki verdiğini merak ediyor. Sobel, özellikle bebeklerin döktüğü gözyaşların, yetişkinler üzerinde saldırganlığı azaltıcı bir etkisi olduğunu varsayıyor. Sobel, “Bebekler bizimle dil yoluyla iletişim kuramaz. Evrim, onlara saldırganlığı azaltmak için bu imkânı vermiş olabilir” diyor.