Denizanasını andıran hidralar yaşlanmayıp kendilerini yenileme özellikleriyle kıskandırsa da çok beslenince kanser olabiliyor. Üstelik bu kanserli yapıyı ürediklerinde yavrularına da bulaştırıyorlar.

Göl ve göletlerde biyolojinin en temel kurallarından yaşlanmaya meydan okuyan bir canlı yaşıyor: Hidralar. Bilimsel adı Hydra vulgaris olan bu küçük tatlı su organizmaları biyolojik olarak gerçekten de ölümsüz. Yani tipik yaşlanma belirtileri göstermezler. Kaybettikleri vücut parçalarını yenileyebilir, yaralarını iyileştirebilir ve yaşlılığın getirdiği performans düşüklüğü olmadan üreyebilirler.

Bu büyüleyici tatlı su canlılarını yakından incelemeye alan bilim insanları biyolojinin en tuhaf bulmacalarından birine cevap bulmuş olabilir: Bulaşıcı kanser.

Hidraları ölümsüz kılan ne?

Hidra’nın ebedi gençliğinin sırrı yenilenme yeteneğinde yatıyor. Çoğu organizmanın aksine hidralar sürekli bir yenilenme döngüsü içinde ve bilim insanları bu yenilenmenin hidranın yaşamı boyunca aktif kalan kök hücrelerin varlığıyla bağlantılı olduğuna inanıyor. Her 20 günde bir organizma kendisini tamamen yeniliyor. İnsanda çoğu kök hücre sadece embriyoyken aktif olduğu için bu yenilenme hızı bizde pek mümkün değil.

Biyoloji bilgilerimizi tazeleyelim: Çoğu organizmada kök hücreleri zamanla yavaşlar ya da yok olur. Bu hücresel tükenme, yaşlanmaya ve nihayetinde ölüme neden olur. Ancak hidralarda kök hücreler tükenmez, yıpranmış dokuların yerini alır. California Üniversitesi’nden gelişim biyoloğu Ali Murtazavi “Hidraları öldürmeye çalışmadığınız ya da aç bırakmadığınız müddetçe asla ölmeyecekleri düşünülüyor” diyor.

Hidraların bu kendini yenileme gücü, basit bir doku onarımıyla da sınırlı değil. Hidralar kafalarının tamamını bile yeniden büyütebilir.

Ölümsüzler ama bir kusurları var

Hidralar yaşlanmama konusunda bizden daha başarılı olsalar da kusursuz varlıklar değiller. Bilim insanları kısa süre önce hidraların kansere yatkın olduğunu keşfetti. Proceedings of the Royal Society B’de yayınlanan yeni bulgular bu kanserli hücrelerin bir hidra neslinden ötekine aktarılabileceğini gösterdi.

Kanserin bulaşıcı olması kulağa kabus gibi gelse de son derece nadir görülen bir şey. Peki kanser bir kişiden ötekine nasıl sıçrar? Ve neden bu kadar seyrek görülen bir şeydir bu?

Uluslararası araştırmacılardan oluşan bir ekip, yeni çalışmalarında bir grup hidrayı normalden üçte iki daha fazla yiyecekle besledi. Bunun sebebi esaret altındayken aşırı beslenen hidraların tümör geliştirdiğini görmeleriydi. Yeni çalışmada da buna benzer bir şey oldu. Burada esas dikkat çeken şey ise kanserli yapının yavrularına da geçmesiydi. Üstelik bilim insanları tüm bu süreci izleyebilmişti. Kanserli ebeveynden ortaya çıkan hidraların yaklaşık dörtte biri kansere sahip bir şekilde büyüyordu. Üstelik bu, tüm hayvanlar genetik olarak birbirinin tıpatıp aynı olmasına rağmen böyle oluyor. Bu da kanserin kendiliğinden ortaya çıkmadığını, nesilden nesile aktarıldığını gösteriyor.

Bilim insanları doğal olarak bu durum karşısında şaşkına uğradı. Normalde kanserin birçok faktörün bir araya gelmesiyle ortaya çıkan bir şey olması gerekirdi. Bu kadar kolay şekilde ortaya çıkabiliyorsa neden bu kadar seyrek görülüyordu?

Neden seyrek görülüyor?

Bilim insanlarına göre hidra kanserinin ortaya çıkışında başka faktörler de etkili. Araştırmacılar hastalıklı bireylerin sürüden sürüldüğünü ve böylece bulaşma zincirinin kesildiğini söylüyor. Ayrıca hidra kanserleri hiç öyle mücadele edilemeyecek gibi de değil. Gıda alımını azaltmak, dördünce nesilde kanserlerin bulaşıcılığını durduruyor.

Hidralar kanser araştırmaları için uygun bir seçenek olmasa da kansere ilginç bir pencere açıyorlar.

Kalp damarının üstündeki kanser kitlesi alındı: Genç mimar sağlığına kavuştu