2001’de Pinatubo Dağı ve 1883’te Krakatoa gibi volkanların patlamasının ardından atmosfere bol miktarda kül saçılmış, dünyanın sıcaklığı bir süreliğine somut bir şekilde düşmüştü. Güneş jeomühendisliğinin bu prensipten hareketle iklim krizine tampon etkisi yaratabileceği düşünülüyor ya da en azından düşünülüyordu.
İsviçre ve Birleşik Krallık’tan bilim insanlarının oluşturduğu bir ekip, Nature Climate Change dergisinde yayınlanan çalışmalarında güneş jeomühendisliğinin, tek başına Antarktika’daki buzların erimesini geciktirme etkisinin çok sınırlı olacağını belirtiyor.
Bilim insanlarının temel bulgusu, iklim değişikliğinden kurtulmanın kolay bir yolu olmadığı ve küresel ısınmanın en kötü etkilerini önlemenin en iyi yolunun hâlâ hızlı bir şekilde karbonsuzlaşma yoluna gitmek.
Araştırma ekibi, güneş jeomühendisliğinin farklı iklim senaryolarında Batı Antarktika buz tabakasının erime hızı üzerindeki etkisini analiz etmek için bilgisayar modellemesinden faydalandı. Çalışmanın başyazarı ve Bern Üniversitesi’nde araştırmacı olan Johannes Sutter, “Batı Antarktika’daki buzların durumuna ilişkin gözlemlerimiz, yıkılma noktasına çok yakın olduğumuzu ya da sınırı çoktan geçtiğimizi gösteriyor. Bu nedenle çalışmamızla buz tabakasının çökmesinin teorik olarak güneş jeomühendisliği ile önlenip önlenemeyeceğini öğrenmek istedik” dedi.
Bilim insanları sera gazı salınımlarını azaltmaya yönelik hiçbir çabanın gösterilmediği bir senaryoda, atmosfere güneş ışınlarını azaltıcı partiküller püskürtmenin Batı Antarktika’daki buz tabakasının yok olmasını sadece geciktireceği sonucuna vardı. Bununla birlikte araştırmacılara göre ‘orta halli emisyon’ senaryosunda, sera gazı salınımları azaltılabilirse güneş jeomühendisliği buz tabakasının erimesini ‘geciktirecek’, hatta ‘tam olarak önüne geçebilecek’.
Ne var ki bilim insanları, bu senaryoda da güneş jeomühendisliğinin hava modellerini olumsuz yönde etkilemek gibi üzerinde tam olarak çalışılmamış beklenmeyen sonuçları olabileceği konusunda uyarıyor.