Bilim insanları uzun zamandır Atlantik Meridyen Devrilme Sirkülasyonu’nu (AMOC), dünyanın en hassas ‘devrilme sirkülasyonlardan’ biri olarak görüyor. Yeni bir araştırma ise sistemin çok kısa zaman içinde ani ve geri dönüşü olmayan bir değişime uğrayabileceğini ve bunun, dünyanın geri kalanı için istenmeyen sonuçları olabileceğini söylüyor.
Dünyanın mevcut iklimi altında bu su taşıma bandı, sıcak ve tuzlu suyu tropik bölgelerden Kuzey Atlantik’e taşıyor ve daha sonra soğuk suyu güneye geri gönderiyor. Ancak artan küresel sıcaklıklar, Kuzey Kutbu’ndaki buzları erittikçe ortaya çıkan soğuk tatlı su akışı sistemi bozdu. Gelecekte sistemin tamamen çöktüğünü de görebiliriz.
Nature Communications dergisinde salı günü yayımlanan çalışma, küresel ısınmanın AMOC’yi bu yüzyılın ortalarında ‘devrilme noktası’nın üzerine çıkaracağını iddia ediyor. Bilim insanlarına göre bu değişim elektriği kesmek kadar ani ve geri döndürülemez olacak ve Atlantik’in her iki yakasında hava durumunda büyük değişikliklere yol açabilir.
Peter Ditlevsen ve hem meslektaşı hem de kız kardeşi olan Kopenhag Üniversitesi’nde istatistikçi olan Susanne Ditlevsen analizleri için 1870 yılına kadar uzanan deniz yüzeyi sıcaklık kayıtlarını inceledi. Son yıllarda Atlantik’in kuzey sularındaki sıcaklıkların daha büyük dalgalanmalara uğradığını ve normale dönmesinin daha uzun sürdüğünü tespit etti. Bilim insanları bunların AMOC’un kritik derecede istikrarsız hale geldiğine dair ‘erken uyarı sinyalleri’ olduğunu söyledi. Ditlevsen durumu Jenga bloklarının oluşturduğu kulenin düşmeye başlamadan önce sallanmasın benzetti.
Susanne Ditlevsen daha sonra AMOC sisteminin daha ne kadar yalpalamayı kaldırabileceğini tahmin etmek için gelişmiş bir matematiksel model geliştirdi. Bu model bugün ile 2095 yılları arasında herhangi bir zamanda ama en erken 2025’te bir çöküntü yaşanabileceğini gösterdi. Peki bu ne anlama geliyor? Ditlevsen çöküşün yaşanması halinde Kuzey Avrupa’da sıcaklıkların düşeceğini, tropik bölgelerde ısınmanın artacağını ve Kuzey Amerika’nın doğu kısında güçlü fırtınaların yaşanabileceğini söylüyor.
Kopenhag Üniversitesi’nde iklim fizikçisi ve çalışmanın yazarlarından Peter Ditlevsen, “Bu gerçekten endişe verici bir sonuç. Sera gazı salınımları konusunda cidden frene basmamız gerektiğini gösteriyor” diyor. Ditlevsen’in analizi, Birleşmiş Milletler Hükümetlerararası İklim Değişikliği Paneli’nin çeşitli iklim modellerine dayanan ve AMOC’nin en azından bu yüzyılda tamamen çökmeyeceği konusunda orta derece veren son raporuyla çelişiyor.
AMOC üzerine çalışmalar yapan diğer uzmanlar da bu yeni çalışmanın okyanus sistemine yönelik yeni gözlemler sunmadığı, bunun yerine Atlantik’in sınırlı bir bölgesinden elde edilen geçmiş verilere dayanarak geleceğe ilişkin tahminlerde bulunduğu için vardığı sonuca ihtiyatla yaklaşılması gerektiği konusunda uyarıyor. Almanya’daki Potsdam İklim Etki Araştırmaları Enstitüsü’nden bilim insanı Niklas Boers, Washington Post’a verdiği demeçte, “Çalışmadaki tüm belirsizliklere rağmen AMOC’nin son yüzyılda istikrarını kaybettiğine dair nitel bir ifade çok da yanlış sayılmaz. Ancak yine bu belirsizlikler AMOC’un devrilme zamanının güvenilir bir şekilde tahmin edilebilmesi için çok fazla” yorumunda bulundu.
Yine de bu çalışma, önemli okyanus sisteminin tehlikede olduğuna dair giderek artan kanıtlara bir yenisini daha ekliyor. 2004 yılından bu yana, okyanus şamandıralarının oluşturduğu bir ağdan elde edilen gözlemler, AMOC’nin zayıfladığını gösteriyor ancak bu veri seti, zaman dilimini sınırlamayı zorlaştırıyor. Bilim insanları akıntının gücüne ilişkin mikroskobik organizmalar ve deniz tabanından elde edilen küçük tortular da dahil olmak üzere çok sayıda ‘vekil’ göstergeyi analiz ederek, sistemin 1000 yıldan uzun bir süredir en zayıf durumunda olduğunu gösterdi.