İki haftadır süren dünyanın en büyük iklim zirvesi COP29 nihayet sona erdi. Ancak yapılan anlaşma gelişmekte olan ülkeleri mutlu etmedi. Çünkü 2030'a kadar yılda 1,3 trilyon bütçe ayrılmasını istiyorlardı, 2035'e kadar 300 milyar dolar alabildiler.

ABD, Avrupa ve diğer zengin ülkeler dünyanın geri kalanında iklim krizinden en çok etkilenen ülkeleri korumak için tasarlanan projelere sağladıkları finansmanı üç katına çıkarmayı kabul etti. Yani 2035’e kadar finansmanları yılda en az 300 milyar doları bulmak zorunda. Bu görüşmelerin önündeki Donald Trump gölgesine rağmen anlaşmaya varan ülkeler Paris Anlaşması’na bağlılık sinyalini verdi.

Trump’ın görüşmelere karabasan gibi çökmesinin nedeni seçim kampanyası sırasında Biden döneminde yeniden girdikleri Paris Anlaşması’ndan çıkacağı sözünü vermesiydi. Trump döneminde hem Senato hem de Temsilciler Meclisi’nde çoğunluk Cumhuriyetçilerde. Trump’ın iklim krizine inanmadığı hesaba katılırsa bu süreçte iklim finansmanına ayrılan bütçede kesinti olabilir. Bu da zaten Bakü’de yapılan anlaşmanın ABD’nin üstüne düşen payının en azından yakın vadede gerçekleşmeyeceği şeklinde şüpheleri harlandırıyor. ABD’nin üstüne düşeni yapmaması demek, bir yandan Ukrayna’ya silah yetiştirip diğer yandan kendi savunmasını güçlendirmeye çalışan Avrupa’nın üstüne daha fazla yük bindirmek demek.

Gelişmekte olan ülkelerin içindeki Çin ve petrol zengini Körfez ülkeleri gibi bazıları, ABD’ni yaratacağı boşluğu dolduracak bazı adımlar atmayı kabul etti. Nihai anlaşmaya göre gelişmekte olan ülkeler Dünya Bankası ve diğer çok taraflı kalkınma bankaları aracılığıyla sağlanan yeni iklim finansmanına kendi katkılarının da bir parçası olarak gösterilmesini kabul etti. Bunu yaparken de katkıyı sağlama konusunda herhangi bir zorunluluk altına girmediklerini, bu katkının dikkate alınmasına gönüllü olarak razı olduklarını beyan ettiler. Yani yeni finansman zengin ülkelerin katkısıyla oluşacak olsa da gelişmekte olan zengin ülkeler de katkılarını bu finansman içinde gönüllü olarak gösterebilecekler.

İşlerine geldiği kadar ‘gelişmiş’

Görüşmeler çok hararetli geçmiş olsa da son gün imzalar atılırken ortalık sakindi. Ancak imzalar atıldıktan sonra anlaşmaya itirazlar yükseldi. Çünkü burada yapılan anlaşma 2035’e kadar bütçeyi 300 milyar dolarda tutmak. Oysa gelişmekte olan ülkelerin hedefi 2030’a kadar yılda bir trilyon doların üstünde finansman elde etmekti.

Hindistan delegesi zirveye ev sahipliği yapan Azeri yetkili Muhtar Babayev’in görüşmeleri sonlandırmadan önce açıklama yapma talebini görmezden geldiğini söyledi. Hindistan Çevre Bakanlığı’ndan Leena Nandan “Gelişmiş ülkelerin sorumluluklarını yerine getirmekteki isteksizliklerini ortaya koyan sonuçtan dolayı hayal kırıklığına uğradık. Hindistan belirlenen hedefin mevcut halini kabul etmiyor. Hedef çok az, çok uzak… 2035 çok uzak” dedi.

Bu görüşmeler sırasında gelişmiş ülkeler gelişmekte olanlar bloğundaki daha zengin ülkelerden finansmana yardım konusunda kendilerine katılmasını istedi. Tabii bu talepleri hoş karşılanmadı. Çünkü Birleşmiş Milletler’in 1992 tarihli iklim anlaşması ile Paris Anlaşması’na göre iklim finansmanına katkı sağlaması gerekenler sadece gelişmiş ülkeler. Batı ülkeleri ise artık bu ayrımın bir anlam ifade etmediği görüşünde.

Gelişmiş ülkelerin sorumluluğu kısması

Gelişmekte olan ülkeler içindeki yüksek gelirli ülkeler teoride bu finansmandan yararlanabilir ama onlar da şu anda daha fakir ülkelerde yeşil enerjiye yatırım yapacak konumdalar. Mesela Çin 2016’dan beri daha fakir ülkelerin iklim krizi bütçesine 25 milyar dolar yatırım yapmadığını söylüyor. Bu arada gelişmekte olan ülkelerin içindeki daha zenginler kategorisinde yer alan Körfez ülkeleriyle Çin’in dünyayı kirletmede rol oynadıklarını unutmamak gerekiyor. Bugün Avrupa yüzünü yeşil enerjiye dönmüş olsa da nihayetinde tüm krizi başlatan da onlar. Kendileri bu yöntemle zengin olmalarına rağmen, benzer şekilde ekonomilerini düzeltmeye çalışan gelişmekte olan ülkelere baskı uyguluyorlar. İşte bu noktada iklim finansmanına yapacakları yardımlar, söz konusu ülkelerde yatırımların daha da çeşitlenmesine yarayabilecekken sorumluluk almayı reddediyorlar. Esasında yaptıkları şey gelişmekte olan ülkelere “Dünyayı kirletme, ekonomini de nasıl kurtarıyorsan kurtar” demekten başka bir şey değil.

Oysa bu önlemler alınmadığı müddetçe dünya iklim değişikliğinin neden olduğu afetler nedeniyle çok daha maliyetli bilançolarla karşılaşıyor. Bu yıl muhtemelen kayıtlara geçen en sıcak yıl olacak. Avrupa Birliği’ndeki iklimbilimcilere göre Paris Anlaşması’nda belirlenen “Küresel ısınmayı sanayi öncesi dönemin ortalama 1,5 derece üstüne çıkarmayalım” hedefine rağmen 1,5 dereceyi aştığımız ilk yıl olacak. Bilim insanları geçen yılki sıcaklığın ABD’yi vuran kasırgalardan Avrupa’daki sağanak yağışlara kadar dünyanın dört bir yanında hava durumlarını daha da şiddetlendirdiğini, bazı yerlerde de kuraklığı artırdığını söylüyor. Bakü’deki anlaşma aslında yoksul ülkelerin iklim değişikliğine uyum sağlama ve temiz enerjiye geçme maliyetinin yalnızca bir kısmını karşılayabilecek. Yetkililer 2030’dan sonra faturanın yılda trilyon dolarları bulacağını tahmin ediyor.

Anlaşmaya varmak yeterli olacak mı ki?

Gelişmiş ülkeler 2009’da belirlenen “2020’ye kadar finansmanı 100 milyar dolara çıkarma” hedefini tutturmakta zorlandı. Bu hedefe ancak iki yıl gecikmeyle 2022’de ulaştılar ve gelişmekte olan ülkelere 115 milyar dolar verdiler. Bu finansmanın içinde hükümet desteğinin yanı sıra özel sektör finansmanı da vardı.

Müzakereciler görüşmelerin son saatlerinde yeni finansman hedefinin büyüklüğü konusunda işinden çıkılmaz bir anlaşmazlığa düştü. Gelişmiş ülkeler 2035 yılına kadar yıllık 300 milyar dolar önerirken, gelişmekte olan ülkeler 500 milyar dolar talep etti.

Biraz önce de bahsettiğimiz Trump engeli nedeniyle gelecek yılki görüşmelerin nasıl geçeceği de merak konusu. Gelecek yılki zirveye ev sahipliği yapması beklenen Brezilya’nın iklim müzakerecisi Ana Toni bu konudaki düşüncelerini “Jeopolitik durum nedeniyle elecek yıl daha iyi bir konumda olacağımızdan emin değilim” diyerek açıkladı.

COP29 öksüz kaldı: Taliban var, Avrupalı liderler yok