Aile kurmaktan uzaklaşan Güney Koreliler aradıkları sevgiyi evcil hayvanlarda buluyor. Ülkede evcil hayvanlara ilgi artarken yeni bir sektör de doğuşun ortasında. Değişimin ortasındaki ülke bunu istismar etmeye çalışanlara karşı sert önlemler alıyor.

“Merhum, beyaz güller ve ortancalar, melek figürleri, yanan mumlar ve tütsülerle çevrili pamuklu bir battaniyeye sarılmış olarak yatıyordu. Duvara monte edilmiş bir ekranda fotoğrafları gösteriliyordu. 71 yaşındaki refakatçisi Kim Seon-ae veda ederken gözyaşlarına boğuldu, başını ve yüzünü okşadı. Yan tarafta, genç üniformalı cenaze levazımatçıları onun yakılması için hazırlık yapıyordu.”

Bu özenli ve duygusal ritüel, gözleri hala açık bir şekilde söğüt bir tabuta yerleştirilmiş olan Dalkong adlı beyaz bir kaniş içindi.

Kalp hastalığına yenik düşene kadar 13 yıl boyunca Dalkong ile birlikte yaşayan Bayan Kim, New York Times’a “O bana mutluluk bulaştıran bir virüs gibiydi. Biz bir aileydik” diyor.

Yalnızlık insanları hayvan sahiplenmeye yöneltiyor

Kısa bir süre öncesine kadar Güney Kore, et için köpek yetiştirme geleneği nedeniyle sık sık dünya manşetlerine çıkıyor ve hayvan hakları gruplarının tepkisini çekiyordu. Ancak son yıllarda Güney Koreliler evcil hayvanlara, özellikle de köpeklere yöneldi. Ülkedeki tüm hanelerin beşte ikisinden fazlası artık sadece bir kişiden oluşuyor. Daha fazla Güney Korelinin bekar, çocuksuz ya da her ikisini birden tercih ettiği bir dönemde, bu insanlar “hayatlarını tamamlayacak” bir şeyler arıyor. Pandemi de evlere evcil hayvanların girmesine de yol açan etkenlerden biri.

Hükümete göre, Güney Kore’deki her dört aileden birinin evcil hayvanı var. Pew Araştırma Merkezi tarafından geçen yıl yapılan bir ankete göre, evlerin yaklaşık yüzde 62’sinde evcil hayvan bulunan Amerika Birleşik Devletleri ile karşılaştırıldığında Kore’deki rakamlar hala düşük.

“Bu güvensizlik ve yalnızlık çağında, köpekler size koşulsuz sevginin ne olduğunu gösteriyor,” diyor Bayan Kim’in 41 yaşındaki kızı Kim Su Hyeon. Su Hyeon iki köpeğe bakıyor fakat çocuğu yok. Anne ve kız köpekleriyle kurduğu ilişkiyi şöyle tanımlıyor: “Bir insanın çocuğu ters konuşabilir ve isyan edebilir ama köpekler size kendinizi evrenin merkeziymişsiniz gibi hissettirir.”

18 yaşındaki köpeği Kangyi, Dalkong ile aynı gün yakılan 63 yaşındaki Kim Kyeong Sook da aynı fikirde. “Evden çıktığımda, kapı arkamdan kapanana kadar beni kapıda beklerdi. Döndüğümde hep oradaydı, sanki savaştan eve dönüyormuşum gibi çıldırıyordu” diyor köpeğini anlatırken.

Hayvanlara olan ilgi siyaseti de değiştiriyor

Evcil hayvanlara duyulan ilgideki patlama ülkenin kentsel manzarasını da değiştirdi. Evcil hayvanlara hizmet veren hastaneler ve dükkanlar her yerde bulunur hale gelirken Güney Kore’nin doğum oranı dünyanın en düşük ülkesi haline geldiği için doğum klinikleri neredeyse yok oldu. Parklarda ve mahallelerde bebek arabaları çoğu zaman bebek değil köpek taşıyor. Online alışveriş platformları, bebeklerden çok köpekler için bebek arabası sattıklarını söylüyor.

İnanmak belki zor ama, köpekler giderek kutuplaşan bir ülkede nadir görülen bir iki taraflılığa yol açtı. Ocak ayında milletvekilleri, ülkede yüzyıllardır süregelen köpek yetiştiriciliği ve yemek için kesme uygulamasını yasaklayan bir yasayı kabul etti.

Hayvan sevgisi bir yandan da hayvan sömürüsünü yarattı

Ko Jee Ahn, Seul’de gündüz bakım uzmanları, eğitmenler, doktorlar ve kuaförlerden oluşan bir  “köpek bakım merkezi” olan Dogkingabout’u işletiyor. “İnsanlar eskiden evcil köpeklere sahip oldukları ve gösteriş yaptıkları, kötü davrandıklarında da atabilecekleri bir şeymiş gibi davranırlardı” diyen Ko, “Şimdi onlara aile üyeleri gibi davranıyorlar. Eğer saldırganlaşırlarsa, onları değiştirmeyi düşünmüyorlar. Aksine sorunun ne olduğunu ve bunu düzeltmek için ne yapabileceklerini düşünüyorlar” diyor.

Evcil hayvanlarla ilgili büyüyen endüstrinin bir iç yüzü de var elbette. Bu “iç yüz” bazen zorla çiftleştirmeleri, bazen de hayvanların bu süreçte maruz kaldıkları kötü koşulları gözler önüne seriyor. Geçen yıl hayvan hakları aktivistlerinin dikkat çekmesiyle bir yavru köpek imalathanesine baskın düzenleyen yetkililer orada acımasız koşullar altında tutulan 1.400 köpeği kurtarmıştı. Aynı baskında  dondurucularda saklanmış düzinelerce köpek ölüsü de bulunmuştu.

Bu olay bir yönüyle “dehşet verici” olsa da diğer bir yönüyle hükümetin köpekleri kurtarma ve onlara barınak bulma konusundaki rolü ve ülkenin hayvan haklarına yönelik değişen tutumunu da yansıtıyordu. Belki de bu değişen tutumun en iyi örneklerinden biri hükümetin yavru köpeklerin açık artırmayla satılmasını yasaklayacak ve köpek yetiştiricilerine yönelik diğer düzenlemeleri sıkılaştıracak yeni bir yasa teklifinde bulunması oldu.

Gebze’de hayvan katliamı: Belediyeden çelişkili açıklama geldi