İklim krizinin etkisini en fazla gösterdiği yerlerden biri Doğu Karadeniz. Ani, lokal ve şiddetli yağışlar nedeniyle su baskınları, heyelan gibi afetlerle karşı karşıya gelen Karadeniz Bölgesi’nde can pazarı yaşandığı da oluyor. Öyle ki 2021 yılının yaz aylarında Kastamonu’da 62, Sinop’ta 15, Bartın’da bir kişi ölmüştü. Toplam 78 kişinin öldüğü sel o dönem Batı Karadeniz’de yıkıma neden olmuştu. Doğu Karadeniz’deyse Rize metrekareye 155,5 kilogram yağışla Türkiye’nin en fazla yağış alan ili olma özelliğini koruyor. Üstelik kentteki ağaç kesimi, eğimli arazi yapısı, yanlış yapılaşma, dere yataklarındaki değişiklikler afetlere davetiye çıkarıyor.
İklim krizinin en bariz belirtilerinden biri, ‘aşırı iklim olayları’ adı verilen ve kolayca doğal afete dönüşebilen olayları. AFAD verilerine göre 2022’te yaşanan 650 doğal afet vakası 2023’te katlanarak arttı ve 1,250’ye ulaştı.
Bölgede can ve mal kayıplarıyla da sonuçlanan afetlerden sonra arazilerinde risk analizi yaptırmak için üniversiteler ve ilgili uzman meslek gruplarına başvuranların sayısı da arttı. Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi (RTEÜ) Heyelan Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ayberk Kaya son üç dört yıla bakıldığında iklim değişikliğine bağlı ani yağışların doğa olaylarını tetiklediğini söyledi. “2023 yılını da dikkate alırsak ilimizde temmuz, ağustos ve ekim ayları içinde doğa olaylarının sayısını önceki yıl 650 ile telaffuz ederken bu rakamlar 2023’te 1250’li rakamlara ulaştı” diyen Prof. Dr. Kaya önceki yıllara göre bu rakamların iki kat arttığını belirtti.
Afetlerin artmasıyla arazilerinde risk analizi yaptırmak isteyenlerin sayısının da arttığını söyleyen Prof. Dr. Kaya “2023 yılı içinde vatandaşların bize başvuru yapıp yardım talep sayısına bakacak olursak hem bana hem de afetlerle ilgili çalışan hocalarımıza ve özel sektörde çalışan diğer meslektaşlarımıza yapılan toplam başvuru sayısı senede bir ikiydi. Bu sayı şimdi yaklaşık 50’ye çıktı” dedi. Bu artışın afetlerin artışıyla alakalı olduğunu söyleyen Prof. Dr. Kaya halkın bilinç seviyesinin yükseldiğine dikkat çekti.
“Çay tarımı yapılan bütün sahalar için ‘heyelan potansiyeli taşıyor’ diye bir tanımlama yapmak doğru olmaz. Ancak heyelan riski taşıyan sahaların çay arazisine dönüştürülmesi heyelanı tetikler” diyen Prof. Dr. Kaya bu sahalarda rehabilitasyon çalışması yapılmasını ve çay bitkisinin kök uzunluğu olmadığı için bu tür sahaların su seven kök boyu uzun kavak, okaliptüs gibi bitki türleri arazilere eklenerek heyelanlı arazinin rehabilite edilmesi gerektiğini de belirtti.