Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Deniz Bilimleri Enstitüsü “Bilim 2” gemisi ile sekiz bilim insanının katıldığı ve dört gün süren 2024 Marmara Denizi seferlerinin ilk bölümünü geçenlerde tamamladı.
Isınma, kirlilik, oksijen değerleri, akıntı yönleri gibi birçok parametrenin incelendiği seferden sonra gemide AA’ya konuşan ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdür Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Yücel özellikle müsilaj krizinden beri artan sıklıktaki deniz seferleriyle Marmara Denizi’nin oşinografik durumunu takip ettiklerini söyledi.
Düzenledikleri son seferde özellikle Doğu Marmara’ya odaklandıklarını anlatan Yücel “İlk bulgularımızda özellikle oksijende durum hiç ama hiç iç açıcı değil, Marmara ilk 30 metresi hariç ciddi oksijen azlığı çeken, komada bir yer. Oksijen özellikle ilk 30 metreden sonra ‘hipoksi eşiği’ dediğimiz, bir balığın giremeyeceği seviyede düşük. Ardından 150-200 metreye eriştiğinizde neredeyse ölçmekte zorlandığımız, çok çok az seviyelerde oksijen var” dedi.
Daha önce özellikle Doğu Marmara’da 600 ila 800 metre bandındaki Akdeniz suyunun Marmara’ya nefes verdiğini ve oksijen değerlerini bir nebze de olsa artırdığını belirten Yücel son seferde buna rastlamadıklarını, denizlerdeki ısınmanın bu sonucu doğurmuş olabileceğini ifade etti.
Önceki yıllara göre Marmara Denizi’nin çok fazla ısınıp yorulduğunu, mayıs sonu itibarıyla da alg patlamalarıyla sistemin hırpalandığını dile getiren Yücel şunları anlattı: “Geçen yılki seferimizde eylül ayında ölçtüğümüz yaz sonu değerlerini şimdiden ölçmüşüz ve geçmişiz bile. Yaz süresince bunun artacağını düşünüyoruz. Deniz suyu sıcaklıkları bu yıl rekorlar kırdı. Temmuz, ağustos, eylül aylarında bu rekorların yenilenmesi olası. Şimdiden Doğu Marmara’da deniz suyu sıcaklığını 26, İzmit Körfezi’nde 27 derece ölçtük ki bu bölgelerde son 40 yılın ortalaması 24-25 derece.”
Deniz suyu sıcaklığındaki artışın daha az oksijen çözülebilmesine ve kirlilik artışına neden olduğunu aktaran Yücel sıcaklık, oksijensizleşme ve kirliliğin kısır bir döngü içinde birbirini beslediğini söylüyor: “Özellikle son yıllarda çok yoğun veri topladığımız için çok net konuşabilirim. Marmara’da azot, fosfor kirliliği artarak devam ediyor, birikim devam ediyor, trendlerde azalmayı bırakın herhangi bir durma gözlemlemedik. Marmara’da çok ciddi bir biyolojik üretim hali sürmekte. Üretim değerleri Karadeniz’in üç-dört katı. Marmara çok üretken, aşırı azot ve fosfor yüklü.”
Marmara için yeni tehdit: Hidrojen sülfür
Doğu Marmara’da da 200 metreden sonra nitrat seviyelerinin düştüğüne ve oksijen azaldıkça nitratın da azalmaya başladığına değinen Yücel termodinamik teoriye göre oksijen ve nitrat tükendiğinde mikrobiyal yaşamın sülfat soluyarak hidrojen sülfür gazı ortaya çıkaracağını işaret etti.
Böyle bir trendi Doğu Marmara’da tespit ettiklerini vurgulayan Yücel şu uyarıyı yaptı: “Bu bir felaket anlamına geliyor. Bu bütün besin sisteminin, besin ağının çökmesi demek. Hidrojen sülfürlü sular dipte birikmeye başladığı anda yavaş yavaş kötüleşmeyle beraber önlem alınmazsa yukarı doğru çıkacak. Bu, koku yapması, hidrojen sülfürlü suların kıyıya vurması demek. Üstteki 30 metrelik oksijenli suyla birleştiği zaman yeni müsilajımsı, halk sağlığı açısından müthiş tehdit oluşturan, balıkçılık için bambaşka tehdit oluşturan, turizmi çökertecek bir fenomen olacak. Hidrojen sülfür İzmit Körfezi dışında, Marmara’da henüz yok, henüz oluşuma başlamadı ama son üç yıldaki gidişat sürerse önümüzdeki dört ya da beş yıl içinde Doğu Marmara’daki nitratın tükeneceğini görüyoruz.”
Marmara’nın sorununun azot ve fosfor yükü olduğunu hatırlatan Yücel bu yükün önemli bir kısmının tarımsal girdiler ve şehirlerin arıtılmamış, az arıtılmış atık sularının Marmara ile buluşmasından kaynaklandığını, acil olarak harekete geçilmesi gereken konuların başında bu iki sorunun geldiğini söyledi.