Bölüm açıklaması: Bu köşede, belki vakitsizlikten, belki ilgisizlikten, pek bakamadığınız alanlarda, aslında görseydiniz hoşunuza gidecek şeyleri paylaşıyorum.
Gerçek zenginlerin -gerçek zengin derken çok parası olan normal insanlardan bahsetmiyoruz- nasıl yaşadıklarını her bölümünü ağzımız açık izlediğimiz bir evren yaratarak gösteren Succession, destansı bir bölüm sundu bu hafta bize. Detay vermeyeyim dizinin fanatiklerini The Guardian’ın hazırladığı bu sınava davet edeyim. Succession, ilk etapta Rupert Murdoch ve onun imparatorluğunu anlatmak için yola çıkan ama başka dev medya şirketlerinin değişik yöneticilerinin huylarını da içeren bir senaryoya sahip. The Guardian sormuş, hangisini Logan Roy, hangisini Rupert Murdoch söylemiştir, diye. Ben 21’de 16 yaptım sıramı savdım. Sonuçlarınızı beklerim.
Succession, zengin dünyasını yansıtabilmek için Servet Danışmanı çalıştıran bir yapım. Senaryo ekibini sık sık “Gerçek zenginler böyle yapmaz” diye diye hırpalasalar da günün sonunda dizinin mükemmelliğine önemli katkıları var. Siz bu kadar zenginlerin özel jetlerinden inip arabalarına binerek hayatlarını geçirdikleri için gündelik yaşamda hiç palto giymediklerini biliyor muydunuz mesela? GQ dergisinin Britanya edisyonu, dizide kullanılan araçları incelemiş. Yine her yerde mesaj var.
Bir de diziden yola çıkıp dinleme / izleme tavsiyesi. Baş karakter Logan Roy’a hayat veren Brian Cox, sesiyle de insanı alıp başka diyarlara götüren bir hatip. Olur da kendisinden bir ders dinlemek istersiniz, şuraya Rus eğitim sitesi Arzamas için seslendirdiği ‘Antik Roma nedir?’ konulu müthiş videoyu iliştiriyorum. Seveceğinize eminim.
İzlemişken şunu kaçırmayın: Netflix yapımı BEEF. Bir otopark çıkışı iki aracın çarpışma tehlikesiyle çalınan korna, işleri ne kadar karmaşık hale getirebilir? Başladığınızda bir solukta 10 bölümü izleyeceksiniz, sonra da gelinen noktaya çok şaşıracaksınız. Bir de itiraf: Dizinin, ne kadar tehlikeli olduğu, bizi günden güne tükettiği ortaya serilen Toxic Positivity (‘Dans ederek gitmediğiniz işi bırakın’cılık diyebiliriz) akımıyla alttan alta dalga geçen haline ayrıca içimin yağları eridi.
Diziyi bitirmiş olanlara: Her bölümün adı ve ona özel hazırlanmış kapak resimlerinin ne anlama geldiğine dair güzel bir inceleme şuradan izlenebilir. Dizideki sanatı da birinci ağızdan okumak için, buraya.
Sanattan devam edelim. Mimariye geçelim. Bu hafta keşfettiğim bir Instagram sayfasını paylaşmak istiyorum: African Brutalism. Le Corbusier’nın öncülerinden olduğu akımın, Afrika’daki örnekleri de dünyanın geri kalanındakiler gibi çarpıcı. İncelemenizi öneririm. Bir de bilgi, bu paylaştığım fotoğraftaki Tunus’taki Hotel du Lac, Star Wars’ta görülen Sandcrawler adı verilen kum tarayıcılarına ilham olmuş. Atlas Obscura’nın yalancısıyım.
Sihirbazlar, bizi kandırıyorlar, tamam. Peki birbirlerini kandırabiliyorlar mı? “Bir sihirbaz, başka bir sihirbazı nasıl kandırır?” sorusunun peşine düşüp sihir olimpiyatlarının yoluna düşmüş, National Geographic. Arjantin’den Güney Kore’ye, dünyadan 2000 sihirbaz, Kanada, Quebec’te buluşmuş. Yazıdan kısa bir izlenim bölümü: “Bu özünde bir yarışma olsa da, sahnedeki numaralar cazibenin sadece bir kısmını oluşturuyor: Katılımcılar sırların peşinde. Her gece saat 2’ye kadar düzinelerce sihirbaz kongre merkezinin bodrum katında toplanıyor. Burası sihirbazların ipuçlarını paylaştığı ve en son numaralarını denediği serbest bir ‘jam session’a dönüşüyordu.”
Uzaktan çalışmanın iş hayatının orta yerine masa atıp mekânın sahibi konumuna gelmesi pandemi sayesinde çok hızlı gerçekleşti. En çok etkilenen sektör teknoloji. Silikon Vadisi’nden göç edenleri konu alan bu yazı, teknoloji çalışanlarının nereye gittiğini sorgularken bir noktada şunu söylüyor: “Pandemi öncesinde, San Francisco’da değilseniz, bazı açılardan fırsatlar ve terfiler açısından dezavantajlı durumdaydınız. Ama şimdi, hiçbir şeyi kaçırıyormuşsunuz gibi hissetmiyorsunuz.”
Türkiye gibi bir ülkede yaşadığımız için mevcut koşullarda bir işte çalışıyor olmamızdan dolayı gece gündüz dua etmemiz bekleniyor ama başka diyarlarda bu tablo böyle şükürle izlenmiyor. Bakın ABD’liler maaş pazarlığı konusuna nasıl hazırlanıyor. Eğer siz de böyle tartışmalara açık şirketlerde çalışıyorsanız, bu tavsiyeler işinize yarar. Yok çalışmıyorsanız, bilgi olsun, günün birinde belki böyle bir çalışma ortamı yakalanır.
Bazı hayvanlar neden oyun oynuyorlar? Ya da neden biz onu oyun zannediyoruz? Buna kafa yoran bilim insanları var. Bu yazı da bunu inceliyor. Diyor ki, “Evrim normalde bir türün hayatta kalmasına ve çoğalmasına yardımcı olan davranışları teşvik eder. Sırf eğlence olsun diye eğlenceyi desteklemez. Oyun yemek yemek ya da seks gibi bir şey değil. Neden bazı soylarda ortaya çıktığını ama diğerlerinde çıkmadığını açıklamamız gerekiyor.” Yazıyı okuduktan sonra kedinize farklı gözle bakacakasınız. New York Times’ın, üzerlerindeki kameralarla neler yaptıkları kayıt altına alınan kedileri içeren haberi de bonus olsun.
Bir gün hepimiz elimizdeki işi yavaşça yere bırakıp Yapay Zekâ’ya teslim edeceğiz bunu biliyoruz. Fakat ben bu iş kolları arasında avukatlığın daha güçlü olacağını düşünürdüm. Fütürist olmadığıma göre yanılmamda bir sorun yok. Zira yanılmışım. Wired’daki makaleye göre ‘uyumadan çalışan avukat robotlar’ yakında adliye koridorlarının boşalmasına yol açabilirmiş. Makalede avukatlarımıza yönelik bir şaka da var. Ayıp ama güldüm: “Avukatlar basit komutlardan ikna edici kelime dizileri üreten ilkel insan sohbet robotlarından başka nedir ki?”
15 Mart 2004’te, Londra’daki Ritz Club Casino’ya Niko Tosa adında bir Hırvat, yanında Sırbistan’dan Nenad Marjanovic ve Macaristan’dan Livia Pilisi’yle geliyor. Rulet oynuyorlar ve 1.3 milyon sterlinden fazla para kazanıyorlar. İngiliz basını bu kazacın, lazerli bir hile sonucu elde edildiğini bile öne sürüyor. Bu üçlü sadece, rulet dönmeye başladıktan 6 saniye sonra bahislerini oynuyorlardı. Peki nasıl kazandılar? O insanlar neredeler? Onların yaptıkları kumarhaneleri nasıl değiştirdi? Bloomberg Businessweek, bu muhteşem kazancın detaylarını araştırıp, ruletin nasıl alt edilebileceğini yazıyor. Polisiye halt etmiş, öyle bir yazı.
Kapanışı çok sevdiğim ve uzun bir aranın ardından geri dönen bir podcastle yapayım: Mirgün Cabas ve Can Kozanoğlu’nun, kendi meraklarının peşine düşüp araştırdıkları konulardaki uzmanları ağırladıkları Nereden Başlasam? Bana ‘Peki bu podcaste nereden başlasam’ diye soracak olursanız, yayınlanan son bölümü söylerim. Prof. Dr. Utku Perktaş’ın konuk olduğu Doğa Tarihi konulu bölümü şiddetle tavsiye ediyorum.