Avrupa Birliği (AB) liderleri çarşamba günü Brüksel’de başlayan ve bugün sonlanacak zirvede sonuç bildirgesini yayınladı ve bu bildirgede Türkiye ile ilgili bir bölüm de yer alıyor. Sonuç bildirisinden günler önce sızan taslak metin Avrupa’nın son yıllarda otoriterleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uymaması gerekçesiyle arasına mesafe koyduğu Türkiye ile ilişkileri biraz olsun yumuşatmayı amaçladığına işaret ediyordu. Avrupa’nın Türkiye ile neden yakınlaşmak istediği sonuç bildirgesinde geçen bir ifadeyle özetlenebilir: “Avrupa Birliği’nin Doğu Akdeniz’de istikrarlı ve güvenli bir ortamda ve Türkiye ile işbirliğine ve karşılıklı yarara dayalı bir ilişkinin geliştirilmesinde stratejik çıkarı vardır.” Ama AB bunu yaparken tedbiri elden bırakmak istemiyor olacak ki birtakım önlemleri almayı ihmal etmemiş.
Türkiye-AB ilişkilerinin AB’nin Dış İlişkiler Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve AB’nin genişlemeden sorumlu yetkilisi Oliver Varhelyi 17 sayfalık raporlarında Türkiye ve AB arasında ekonomi, enerji alanlarında yüksek düzeyli diyalog mekanizması oluşturulmasını, Türkiye ile AB arasında bakanlar düzeyinde siyasi diyalog toplantılarının düzenlenmesi gibi konularda işbirliği yapılmasını öneriyordu. Rapor geçen yıl 29 Kasım’da yayınlanmıştı, ancak AB gündemi Ukrayna ve Gazze’deki savaşlar ile genişleme konusu nedeniyle dolu olduğu için liderler çok sık toplansalar da Türkiye ile ilgili bir karar çıkmamıştı.
Bildiride neler var?
Bildiride Borrell’in Kasım 2023’te sunduğu ortak raporda yer alan önerilere uygun şekilde ilerlenmesine karar verildiği belirtiliyor. Tabii burada “aşamalı, orantılı ve tersine çevrilebilir” ifadeleri öne çıkıyor. “Tersine çevrilebilirlik”ten Ankara’ya gözdağı anlamı da çıkarılabilir. Zira bu ifadeyle Türkiye’nin atacağı yanlış bir adımda uzun zamandır konuşulan gümrük birliği modernizasyonu ve vize kolaylığı gibi ilişkiler için olumlu adımlar iptal edilebilir. İlişkiler aşamalı ilerleyeceği için ilk etapta Türkiye ve AB arasındaki yüksek siyasi diyaloğun başlatılması için yeşil ışığın yakılması olası görülüyor.
Türkiye’nin önem verdiği konuların başında gümrük birliğinin güncellenmesi ve vize kolaylığı sağlanması yer alıyor. Bildiride bu konuyla ilgili olarak olumlu tavsiyelere yer verilmiş. Borrell Gümrük Birliği’nin yenilenmesi için öncelikli şartın Doğu Akdeniz’de istikrar sağlamak ve Karadeniz’de Rusya’ya yaptırımların delinmemesi olduğunu belirtiyor. Doğu Akdeniz’deki petrol çalışmaları Yunanistan, Mısır ve Libya’nın da dahil olduğu uluslararası bir kriz yaratmıştı. Yunanistan ve Mısır ile ilişkilerde normalleşme sağlansa da Doğu Akdeniz konusu henüz tam olarak çözümlenmiş sayılmaz. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan verdiği mesajlarda Doğu Akdeniz için herkesin çıkarına olacak bir orta yol bulunabileceği sinyallerini vermişti.
Ayrıca bildiride 2015’te Suriye’den Avrupa’ya göçmen akınından bir yıl sonra Türkiye ve AB arasında imzalanan göç anlaşmasının her iki tarafın da yararına olacak şekilde uygulanması gerektiği belirtiliyor. Bildirideki bir diğer madde de Avrupa Yatırım Bankası’nın 2019’da askıya aldığı Türkiye’yle ilgili faaliyetin yeniden canlandırılması tavsiyesi de var.
Taslak metinde olmayan COREPER detayı
Borrell Türkiye raporundaki tedbirlere uygun şekilde hareket edileceğinden emin olmak için AB Daimi Temsilciler Komitesi’ni (COREPER) görevlendirdi ki taslak metinde böyle bir şeyden bahsedilmiyordu. Sonuç bildirisinde dikkat çeken konulardan biri Türkiye başlığı altındaki Kıbrıs sorunuydu. Bu konunun Türkiye ile ilgili paragrafın hemen altına iliştirilmesi AB liderlerinin Türkiye ile ilişkilerle Kıbrıs sorununun çözümü arasında bağlantı kurması açısından önem taşıyor.
Sonuç bildirisinde AB-Türkiye işbirliğinin daha da gelişebilmesi için Kıbrıs’ta barış görüşmelerinin tekrar başlaması ve ilerleme kaydedilmesinin önemli olduğu vurgulandı. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres’in Kıbrıs’a atadığı BM temsilcisi María Angela Holguín Cuéllar kısa süre önce adadaki temaslarını tamamlayarak Kıbrıs raporunu hazırlamıştı. Raporda Kıbrıs Türklerinin artık ambargo ve izolasyon koşullarında yaşamak istemedikleri belirtiliyordu. Kıbrıs Türkleri Kofi Annan’ın BM’ye önerdiği plana göre yapılan 2004 referandumunda olumlu yönde oy kullanmalarına rağmen cezalandırıldıklarını, Kıbrıs Rumlarının ise hayır oyu kullanmalarına rağmen AB’ye üye yapılıp ödüllendirildiklerini düşünüyor.
Holguin’in raporunda bu sebeplerden dolayı adadaki Kuzey Kıbrıs yönetiminin artık adada federal yapıdan ziyade iki devletli çözümün tartışılması gerektiğini düşündüğü belirtiliyordu. Avrupa ise iki kesimin federal bir yönetimle bağlı olduğu bir barış süreci istiyor. Türkiye ise BM’nin bölgeye temsilci atamasını memnuniyetle karşılamakla birlikte Kıbrıs sorununda öne çıkması gereken esas kavramların Kıbrıs Türklerinin Rumlarla hem egemenlik konusunda hem de uluslararası alanda eşit olması gerektiğini, müzakerelerin ancak bu çerçevede başlayabileceğini söylüyor.
İlişkilerin ilerleme hızını AP seçimi ve Kıbrıs meselesi belirleyecek
AB Konseyi Başkanı Charles Michel zirveden sonra Türkiye ile olumlu ve istikrarlı ilişkiler yürütmek istediklerini belirterek Kıbrıs sorununun çözümü için müzakerelerin başlatılmasına ayrıca önem verdiklerinin altını çizdi.
The EU has a strategic interest in a stable and secure environment in the Eastern Mediterranean and in the development of a cooperative and mutually beneficial relationship with Türkiye.
It is important to resume the Cyprus settlement talks and make progress. The EU is ready to…
— Charles Michel (@CharlesMichel) April 17, 2024
İlişkilerin ilerleme hızını Avrupa Parlamentosu seçimlerinin sonuçları, sonuçlar açıklandıktan sonra yeni AB yönetiminin şekillenmesi gibi Avrupa’nın kendi içindeki siyaseti belirleyecek. Tabii Kıbrıs müzakerelerinin devamı için yürütülecek diplomasi trafiğinin nasıl sonuçlanacağı da belirleyici olabilir.
Dışişleri’nin tepkisi gecikmedi
Dışişleri Bakanlığı ise yaklaşık beş aydır görüşülmesi beklenen rapor sonucunda ilişkilerde ilerlemeye işaret edecek bir karar alınmamasına tepki gösterdi. Bakanlık AB Komisyonu’nun tavsiyesine rağmen somut karar alınmamasını “ciddi bir tutarsızlık” ve “stratejik vizyon eksikliği” olarak niteledi.
Türkiye-AB ilişkilerinde Kıbrıs’ın öne sürülmesine de tepki gösteren bakanlık iki konunun bağlantılı olmadığını vurgulayarak böyle bir anlayıştan vazgeçilmesi gerektiğini savundu. “Böyle bir zihniyet Kıbrıs sorununa veya diğer bölgesel ve küresel meselelere olumlu ve yapıcı bir katkı sunamaz” diyen bakanlık Türkiye’nin aday ülke olarak üyelik konusunda kararlılığını sürdürdüğünü belirtmekle beraber işbirliğinin “seçici bir anlayışa bazı alanlarla sınırlandırılmasına” tepki gösterdi.