İran ve İsrail arasındaki gerilim son günlerde yeni bir boyut kazandı. 31 Temmuz’da Tahran’da Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye’ye suikastın ardından İran’ın misilleme yapacağına dair beklenti giderek büyüyor.
İsrail son iki haftadır Haniye ve Hizbullah’ın üst düzey komutanlarından Fuad Şükür’ün öldürülmesine karşı İran ve Hizbullah’tan gelebilecek saldırılara odaklanmış durumda. 30 Temmuz’da Beyrut’ta İsrail’in düzenlediği bir saldırıda Şükür’ün hayatını kaybetmesi, hemen ardından 31 Temmuz’da Tahran’da Haniye’nin suikasta uğraması bölgedeki mevcut gerilimi tırmandırmıştı. İsrail yönetimi bu suikastlara karşı İran ve Lübnan Hizbullahı’ndan güçlü bir yanıt beklediğini açıkça dile getirmişti.
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Sözcüsü John Kirby konuyla ilgili yaptığı açıklamada İran’ın bu hafta içinde İsrail’e saldırabileceğini savundu. Kirby “Kaydadeğer saldırılar olabileceği işaretleri var. Hazırlıklı olmalıyız” dedi. Bu açıklama özellikle Avrupa’da da dikkatle izleniyor. Kirby Avrupalı liderlerin olası bir İran saldırısına nasıl yanıt vereceklerine dair karar vermeleri gerektiğini vurguladı ve saldırının Gazze’deki ateşkes müzakerelerini etkileyebileceğini söyledi.
İsrail istihbarat birimleri de Tahran’daki suikastın ardından İran’ın misilleme hazırlığında olduğunu bildiriyor. İstihbarat kaynaklarına göre, İran, füze ve silahlı insansız hava araçları (SİHA) gibi saldırı kapasitesini harekete geçirmiş durumda. İsrail yaklaşık iki haftadır İran’dan gelecek bir saldırıya karşı tetikte bekliyor.
Axios’un Ortadoğu muhabiri Barak Ravid X hesabından yaptığı paylaşımda İsrail ve ABD’nin saldırının zamanlamasına ilişkin bilgisinin olmadığını söyledi.
Ancak bölgedeki bu kritik gelişmeler Gazze’deki ateşkes görüşmeleri öncesinde gerilimin tırmanmasına neden oldu. Yeni istihbarat değerlendirmeleri İran’ın olası bir saldırısının bu hafta içerisinde gerçekleşebileceğini ve bu durumun müzakereleri tehlikeye atabileceğini gösteriyor.
Dünya bir yandan İran’ın vereceği yanıtı beklerken, diğer yandan Gazze’deki barış çabalarının bu gelişmelerden nasıl etkileneceğini izliyor.
Gallant’tan uyarı: İran ve Lübnan’dan gelen tehditler gerçeğe dönüşebilir
İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant da son dönemde artan tehditler karşısında ülkesinin teyakkuzda olduğunu belirterek her an gelebilecek bir saldırıya karşı hazırlandıklarını vurguladı. Bu açıklamalar Gallant’ın X sosyal medya platformu üzerinden yaptığı paylaşımlarla gün yüzüne çıktı.
İsrailli bakan İsrail Meclisi Dış İlişkiler ve Güvenlik Komitesi’ne verdiği bilgileri paylaşırken İran ve Lübnan’dan gelen “İsrail’i vurma” tehditlerinin ciddiyetine dikkat çekti. “Tahran ve Beyrut’tan gelen tehditlerin gerçekleşme ihtimalinin yüksek olduğu günlerden geçiyoruz” diyen Gallant bu nedenle İsrail’in her zamankinden daha dikkatli ve hazırlıklı olması gerektiğini belirtti.
Bu hazırlıkların merkezinde İsrail halkını koruma amacı bulunuyor. Gallant “Savunma sistemlerimizi güçlendirmek için yoğun bir çaba içerisindeyiz. Aynı zamanda, olası bir saldırıya karşılık verecek güçlü saldırı seçenekleri de geliştirdik” dedi.
Gallant’ın açıklamaları, bölgedeki gerilimin tırmandığı bir dönemde İsrail’in nasıl bir yol izleyeceğine dair ipuçları verirken bölgede yeni bir çatışma olasılığının da kapıda olduğunu gösteriyor.
Scholz-Pezeşkiyan görüşmesi
Almanya Başbakanı Olaf Scholz da dünyanın gözlerini Ortadoğu’ya çevirdiği bir dönemde İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan ile kritik bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Görüşmenin odağında ise bölgedeki artan askeri gerilim ve bunun doğurabileceği tehlikeler vardı.
Alman Hükümeti Sözcü Yardımcısı Wolfgang Büchner tarafından yapılan yazılı açıklamada Scholz’un bu görüşmede “derin bir endişe taşıdığı” belirtildi. Başbakan Ortadoğu’da patlak vermesi muhtemel bölgesel bir çatışmanın yalnızca o bölgede değil, dünya genelinde de büyük yankı uyandıracağının farkında olduğunu belirtti. Scholz, Pezeşkiyan’a askeri gerilimi daha da körüklemekten kaçınması ve bölgede ateşi söndürecek her türlü adımı atması gerektiğini vurguladı.
Alman lider “Ortadoğu’daki bu şiddet sarmalı yalnızca bölge halklarının değil, küresel barışın da geleceğini tehdit ediyor” diyerek Pezeşkiyan’a net bir mesaj verdi. Ona göre bu sarmalın kırılması hem İran’ın hem de diğer bölge aktörlerinin sorumluluğundaydı.
Ateşkesin sağlanması ve Gazze Şeridi’nde tutulan rehinelerin serbest bırakılması da Scholz’un gündeminde önemli bir yer tutuyordu. Ona göre bu adımlar sadece çatışmaların sonlanması için değil, aynı zamanda bölgedeki gerilimin azaltılması için de hayati bir öneme sahipti. Scholz Pezeşkiyan’a bu konuda sorumluluklarını hatırlatarak “Bölgesel gerilimi düşürmek için atılacak her adım uzun vadede barışın inşasına katkı sağlayacaktır” dedi.