Cumartesi gecesi İran, İsrail’e saldırdı mı, yoksa ‘misilleme’ mi yaptı? Havada füzeler uçuşur, Türkiye’nin burnunun dibinde bölgesel bir savaş ihtimali elle tutulur bir gerçek olmaya yaklaşırken bu saçma bir soru gibi gelebilir. Zaten saçma da. Ama dünya çapındaki tartışma da bu çerçevede yaşanıyor.
İran daha füze ve dronları havada birer birer avlanırken çıktı, ‘saldırı’yı Birleşmiş Milletler kurucu yasasının 51. maddesi uyarınca, yani ‘kendini savunma hakkı’ kapsamında yaptığını, devamını da getirmeyeceğini ilan etti bile. İran, kısa süre önce İsrail uçaklarının Şam’daki İran konsolosluğuna yaptığı saldırıya cevap verdiğini, cevabının da sınırlı olduğunu ilan ediyordu.
Saldırı sırasında büyük çoğunluğu İran’dan ama bir kısmı da İran’ın Ortadoğudaki vekillerinden (Irak topraklarından ve Yemen’den) gönderilen füze ve dronların tamamına yakını ABD, İngiltere ve Ürdün tarafından yok edildi. Kalanları da İsrail’in ‘Demir Kubbe’ adlı hava savunma sistemi havada vurdu. Pek az İran füzesi yere düştü, bunların verdiği hasar da minimumda. Bütün saldırıda en ağır yaralanan insan 7 yaşındaki bir kız çocuğu. O da çölde yaşayan Bedevi bir aileye mensup ve Müslüman.
Gazeteciler saldırının ertesi sabahı pazar günü İsrail’de hayatın son derece normal olduğunu gözledi. Yani saldırıya uğramış bir ülke görüntüsü yoktu.
Amerikan yönetimi İran’ın füze ve dronları havada engellendikten hemen sonra saldırının hiçbir sonucunun olmamasını ve önlenmiş olmasını öne çıkartarak İsrail’den İran’a misillemede bulunmamasını istedi.
Pazar günü Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi de toplandı, toplantıda BM Genel Sekreteri Antonio Guterres taraflara itidal çağrısı yaptı. Benzeri çağrıyı olağanüstü toplanan G7 ülkeleri de tekrar etti, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu çok sayıda ülke de hem İran’a hem İsrail’e ‘itidal’ temenni etti.
Ama gözler İsrail’in dün toplanan savaş kabinesindeydi. Savaş kabinesi, İran’la ilgili bir karar açıklamadı. Aslında aynı kabine cumartesi gecesi de toplanmış ve yine bir karar açıklamamıştı. Bu tabii hiçbir karar alınmadığı anlamına gelmiyor ama toplantı sonrası yapılan açıklamalar, İsrail’in İran’a cevap vermek için acele etmeyeceği izlenimini doğurdu.
Örneğin savaş kabinesinin daha merkez siyasetten gelen üyesi Benny Gantz İran’ın saldırılarının cevapsız kalmayacağını ama bu cevabın ‘uygun zamanda’ verileceğini söyledi. O böyle söyledi diye İsrail hükümetinin aşırı sağcı bakanlarından Itamar Ben-Gvir kızdı, İsrail’in ‘çılgın gibi saldırması gerektiğini’ söyledi.
Biden-Netanyahu görüşmesi: ABD İsrail’in karşı saldırısını desteklemeyecek
Biden her ne kadar İsrail’e desteğin tam olduğunu söylese de Axios’un haberine göre cumartesi gecesi konuştuğu İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’ya İsrail’in İran’a yapacağı herhangi bir karşı saldırıda ABD’nin desteğinin olmayacağını söyledi. Axios’un ABD’li yetkililere dayandırdığı haberine göre Biden’ın Netanyahu’ya “Bir zafer kazandınız. Galibiyetini kabul et” dediği aktarıldı. Netanyahu ise Biden’a bunu anladığını söylemiş.
Öte yandan ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin de İsrailli mevkidaşı Yoav Gallant ile konuştu ve İsrail’in İran’a yapacağı olası bir saldırıyı önceden ABD’ye bildirmesini istedi. Austin ayrıca Gallant’a ABD’nin İsrail’i savunmaya devam edeceğini ancak İran’a karşı düzenlenecek karşı saldırının bir parçası olmayacağını söyledi.
ABD özellikle seçim dönemi yaklaşırken ve Avrupa’da da Ukrayna ile Rusya arasında bir savaş devam ederken yeni bir savaşa taraf olmak istemediğini en başından beri gösteriyor. Washington şimdiye kadar İsrail’e finansal destek ve mühimmat konusunda yardımda bulunsa da savaşa doğrudan dahil olacak askeri birlikler göndermedi. ABD’nin Ürdün’deki askeri karakolunda üç askeri İran destekli grupların saldırısında öldürüldüğünde bile Biden’ın verdiği karşılık Irak ve Suriye’deki hedefleri vurmak oldu. O dönem Biden üzerinde de hem eski generallerin hem de Cumhuriyetçilerin “Tahran’ı vuralım” baskısı vardı ancak Biden tansiyonu daha da yükseltmemek için bu yöntemi tercih etmişti.
İsrail’de durum ne?
İsrail’in açısından bakılacak olursa hem Gazze’de hem de kuzeyde Lübnan Hizbullahı’na karşı savaş verirken üçüncü bir cephe açmak işine gelmez. Analistlere göre İsrail böyle bir riski en azından ABD de savaşa dahil olursa göze alabilir. Çünkü yedek askerlerin savaşta öne sürülmesiyle İsrail ekonomisi de zarar gördü, altı aydır devam eden savaşı daha da uzatacak şekilde İran’ın dahil edilmesi esas görevi askerlik olmayan yedek askerlerin isyanına da neden olabilir. ABD’nin sınırı çizmesi İsrail’in İran’a nasıl karşılık vereceğini belirleyecek unsurlardan biri olacaktır.
Savaş kabinesi bugün konuyu görüşmek için toplandı ama öncesinde siyasetçilerin yaptığı açıklamalar birbirinden farklı düşündüklerini gözler önüne serdi. Savaş kabinesinde yer alan Benny Gantz ve muhalif siyasetçiler hemen bir misillemedense bölgesel bir ittifak kurup doğru yer ve doğru zamanda saldırı yapılmasını isterken aşırı sağcı siyasetçiler bir an önce saldırılmasından yana.
G7 liderleri görüştü
Beyaz Saray ve Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel’in aktardığına göre G7 liderleri bir araya gelerek İran’ın İsrail’e yönelik saldırısını kınadı. Michel sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda tüm tarafları “itidale” çağırdı ve Gazze’de bir an önce ateşkes ilan edilmesinin bölgedeki gerilimi düşürücü etkisi olacağını söyledi.
Michel ayrıca Ortadoğu’daki durumun bu hafta Avrupa Konseyi’nin gündeminde olacağını da belirtti. G7 liderlerinin bugünkü görüşmesi Biden’ın gelişmiş ülke liderleri olarak diplomatik açıdan nasıl bir yol izleyeceklerinin ortaya konması açısından önem taşıyordu. Görüşmeye Almanya Şansölyesi Olaf Scholz hariç tüm G7 liderleri katıldı. Scholz ise muhtemelen Çin ziyareti nedeniyle görüşmeye katılamadı.
Liderler sanal konferansta bir araya geldikten sonra İran’ın saldırısını kınadıkları ortak bir açıklama yayımlayarak “İsrail’le tam dayanışma içinde olduklarını” belirttiler. İran’ın “kontrol edilemeyecek bir bölgesel tırmanışı provoke etme riski taşıdığını” söyleyen liderler, “Durumu istikrara kavuşturmak ve gerilimin daha da tırmanmasını önlemek için çalışmalarımıza devam edeceğiz. Bu ruhla İran ve vekillerinin saldırılarını durdurmalarını talep ediyoruz” dedi.
Dünyadaki gelişmeler bir yana, olayın doğrudan tarafı İsrail’in her zaman dünyayı umursayarak hareket etmediği biliniyor.
İsrail’in savaş kabinesinden henüz resmi açıklama gelmese de kabinenin üyelerinden Bakan Benny Gantz, İsrail’in saldırıyı atlatmasını sağlayan stratejik ittifakın ve bölgesel işbirliğinin güçlendirilmesi gerektiğini söyledi. Gantz, “İran küresel bir sorun, bölgesel bir zorluk ve İsrail için tehlike teşkil ediyor. Dün dünya bu tehlike karşısında İsrail’in yanında yer aldı. İsrail İran’a karşı, dünya ise İran’a karşı. İşte sonuç budur. Bu, İsrail’in güvenliğini sağlamak için kullanmamız gereken stratejik bir başarıdır” dedi.
“Konu henüz kapanmadı” diyen Gantz, “İran tehlikesi karşısında bölgesel koalisyon kuracağız ve İran’a bedelini, doğru zamanda ve bize uyacak şekilde ödeteceğiz. En önemlisi de düşmanlarımızın bize zarar verme arzusu karşısında birleşecek ve daha da güçleneceğiz” diye ekledi. Bu da Gantz’ın İran’a hemen karşılık verilmesini desteklemediğini gösteriyor.
Ancak gece saatlerinde gelen bilgilere göre Gantz ve savaş kabinesinde gözlemci olarak bulunan Gadi Eisenkot, İran saldırısı çok yeniyken İran’a karşılık verilmesini istemiş. Channel 12’nin haberine göre bu öneriye Netanyahu, Savunma Bakanı Yoav Gallant, Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi’nin ortalığın böyle bir saldırıyla daha gerileceğini söyleyerek şiddetle karşı çıkmış. Netanyahu’nun ofisi, Channel 12’nin haberini yalanlayarak tam tersinin yaşandığını söylese de haber kuruluşu haberini dört farklı kaynaktan teyit ettiğini söyleyerek haberinin arkasında durdu.
Halbuki Netanyahu hükümetinin aşırı sağcı bakanları ve milletvekilleri sosyal medyadaki paylaşımlarıyla bir an önce sert bir yanıt verilmesi için baskı yapmaya başladı. Aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı İtamar Ben Gvir, İsrail’in savunma kabiliyetini överek “Şimdi ezici bir saldırıya ihtiyacımız var” dedi.
Netanyahu’nun partisi Likud’dan milletvekili olan Tally Gotliv de Ben Gvir gibi düşündüğünü “Eğer ki bu hükümet caydırıcılık unsurunu yeniden tesis etme ve İran’a saldırıyla karşılık verme sorumluluğunu idrak edemiyorsa İsrail devletinin geleceği tehlikeye atılıyor demektir. İran’a saldırmadan geçecek her bir dakika, bitmek bilmeyen bir trajedidir” sözleriyle belirtti.
Saldırıya karşı çıkan bazı milletvekilleri ise İsrail’in dikkatini Gazze’deki savaşa odaklaması gerektiğini söyledi. Muhalif milletvekili Gideon Saar, “stratejik olarak sabır göstermelerinin” elzem olduğunu belirterek, İsrail’in esas öncülüğünün Hamas ve diğer direniş gruplarının 7 Ekim’de Gazze’ye götürdüğü İsrailli rehineler olduğunu belirtti.
Öte yandan İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, CNN’den Wolf Blitzer’e verdiği demeçte İsrail’in yeni bir savaşın peşinde olmadığını ancak “durumu dengelemek zorunda olduğunu” söyledi. Netanyahu’nun birçok dünya lideriyle görüşmekte olduğunu belirten Herzog, “Bütün olasılıkları düşünüyoruz. Soğukkanlı davranmaya çalışıyoruz. Çok odaklı ve sorumlu bir şekilde hareket ettiğimizi düşünüyorum. Eminim ki İsrail halkını koruyup savunabileceğimiz uygun bir karar olacaktır” dedi.
İsrailliler İran’ın saldırısını nasıl karşıladı?
Fransız haber ajansı AFP, İran’ın saldırısı hakkında İsrailli Filistinlilerin nasıl hissettiğini öğrenmek için bazılarına mikrofon uzattı. İşgal altındaki Kudüs’te yaşayan 48 yaşındaki Ayala Salant, “Durum gerçekten ürkütücü çünkü olacaklardan, bombalanmaktan ve savaş uçaklarından korkuyoruz. Ama bize yardım eden ülkelerden çok memnunuz. Bu sayede dronların ve füzelerin çoğu İsrail’e ulaşamadı. Bölgede yükselmeye devam eden gerilimin yakında duracağını umuyoruz” dedi.
67 yaşındaki Yishai Levi ise İsrail’in teknolojik üstünlüğünün bir kez daha kanıtlandığını söyledi. 31 yaşındaki Şarin Avraham ise “Bir devlete karşı savaşmak farklı bir şey” diyerek İsrail’in misilleme yapması gerektiğini söyledi. Avraham “İran’ın saldırısı geçiştirilmemeli. Karşılık vermek zorundayız çünkü İran bir ülke. İsrail devletinin güçlü olduğunu ve bunun basitçe geçiştirilebilecek bir şey olmadığını göstermemiz gerekiyor. Biz dünyanın kum torbası değiliz” diye belirtti.
Emekli bir hemşire olan 68 yaşındaki Waheb Khalayla ise savaşın çıkmasından korktuğunu söyleyerek, bunun günlük yaşama ve dolayısıyla geçim kaynaklarına zararının dokunacağını söyledi.
Filistinlilerin tepkisi nasıl oldu?
Peki ya altı aydır İsrail’in hava saldırılarına maruz kalan Gazzeli Filistinliler ne düşünüyordu? Ebu Abdullah İsrail’i kast ederek, “İlk defa bizim bölgemize düşmeyen roketler gördük. Bu roketler işgal altındaki Filistin’e gidiyordu. İran ya da başka bir ülke daha savaşa girerse Gazze’deki olayların çözümünün çok daha yakın olacağını umuyoruz. Amerikalılar sorunun köküne inmek gerekeceğinden Gazze’deki sorunu çözmek zorunda kalabilir” diyor.
Yedi çocuk babası 52 yaşındaki Mecid Ebu Hamza ise, “Kim İsrail’e saldırmaya karar verirse, ideolojileri ne olursa olsun Filistin’in gözünde kahraman olacaklar. Altı aydan uzun süredir katlediliyoruz ve kimse bir şey yapmaya cesaret edemedi. Şimdi İran konsolosluğu vurulduğu için İsrail’e karşılık verdi. Kalplerimiz sevinçle doldu” diye konuştu.
Batı’dan tepkiler yükselirken Hamas İran’ın İsrail’e saldırısının “haklı bir yanıt” olduğunu söyledi. Hamas devletlerin “Siyonist saldırılara” karşı kendilerini savunmasının “doğal bir hak” olduğunu söyledi. 7 Ekim saldırılarına katılan bir diğer direniş grubu Filistin Halk Direniş Komitesi (FHKC) ise İran’ın savaşa dahil olmasının Filistin davasını güçlendirebileceğini belirterek bunun “İsrail’in tabutuna çakılacak son çivi” olduğunu söyledi.
Ancak İran’ın saldırısını bütün Filistinliler desteklemiyordu. Örneğin Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas’ın partisi El Fetih’te yetkili olan Münir el Yakub, Facebook paylaşımında “Yüz kurtarma tiyatrosunda perdeler kapanıyor… Bedelini etleri ve kanlarıyla ödeyecek olanlar ise sadece Filistinliler” dedi.