Pazar gecesi ABD, Suriye’nin güneyindeki Al Tanf üssünün yakınında, Ürdün’deki Tower 22 ileri karakoluna düzenlenen saldırıda üç Amerikan askerinin ölümü ve en az 34’ünün yaralanmasıyla sarsıldı. Birkaç saat sonra da Cumhuriyetçiler Biden yönetiminin Ortadoğu’daki politikasını eleştirerek İran’ın bombalanmasını istedi. Sadece onlar değil, NATO Avrupa Müttefik Kuvvetleri eski komutanı Wesley Clark da aynı çağrıyı yaptı.
Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham “İran’ı hemen şimdi vurun” derken bir diğer Cumhuriyetçi Senatör John Cornyn daha net konuşarak “Tahran’ı hedef alın” dedi. Senatör Tom Cotton ise direkt İran vurulmazsa “Biden’ın başkomutanlığa layık olmayan bir korkak olduğunun tasdiklenmiş olacağını” belirtti.
Biden pazar günü saldırının İran destekli gruplar tarafından düzenlendiğini söylemiş, “İstediğimiz zaman, istediğimiz şekilde karşılık vereceğiz” demişti. Saldırıyı daha sonra Irak’ta faaliyet gösteren Şii milislerin çatı örgütü Irak İslami Direnişi üstlendi. Pentagon ise son saldırının Irak’ta faaliyet gösteren ve Irak İslami Direniş’in en güçlü unsurlarından olan Kataib Hizbullah’ın (Allah’ın Partisi’nin Tugayları veya Hizbullah Tugayları) izlerini taşıdığını söyledi. ABD 24 Ocak’ta Irak’ta İran destekli Kataib Hizbullah’a bağlı milislerce kullanılan üç tesise saldırı düzenlediğini açıklamıştı. ABD’nin 24 Ocak’taki saldırısının arkasında Suriye’nin doğusundaki Deyrizor’da bulunan ABD üssü Koniko Gaz Tesisi’ne roket saldırısı düzenlenmesi yatıyordu. O haberimizin detayını buradan okuyabilirsiniz.
Pazartesi günü Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü John Kirby “İran ile savaş aramıyoruz” dedi, bunu Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın sözleri izledi. Ardından hastaneden yeni taburcu olan Savunma Bakanı Lloyd Austin “gerekli adımların atılacağı” sözü verdi. İran ise saldırıyla hiçbir ilgisi olmadığını, bölgedeki grupların kendi çıkarları doğrultusunda kendi kararlarını aldığını belirtti.
Gazze’deki savaş başladığından beri Irak ve Suriye’deki ABD askerleri 165 kez hedef alındı. ABD’nin bu hedef almalara verdiği karşılık ise Irak ve Suriye’de İran destekli gruplar tarafından kullanıldığı düşünülen depoları hedef almıştı. Ancak bunların kapsamı hep küçük ölçekliydi. ABD’nin şimdiye kadar bölgede verdiği en büyük karşılık Kızıldeniz ve çevresindeki ticari gemileri hedef alan Husilerin kontrolündeki Yemen bölgelerine İngiltere ile ortak düzenlediği saldırılardı.
Foreign Policy’den üç senaryo
Peki ya üç Amerikan askerinin ölümüne Biden yönetimi nasıl karşılık verebilir? Amerikan basını olası ihtimalleri değerlendirdi. Foreign Policy uzmanlar ve yetkililerle görüşmeler sonucunda üç senaryo çıkardı: İran’a saldırmak, bölgedeki İran hedeflerini vurmak ya da diplomasiye devam etmek.
Birinci senaryo: İran’a saldırı
Biden yönetiminin hamlelerini eleştirenler bir noktada birleşiyor. Onlara göre ABD’nin askeri gerilimin tırmanmaması için saldırılarını yalnızca İran destekli gruplarla sınırlandırması İran’ın tansiyonu daha da yükseltmesine izin verdi. ABD’li eski askeri yetkililer Tahran’a bu işten vazgeçmesi mesajını vermenin tek yolunun bizzat İran’a kapsamlı saldırılar düzenlemek olduğunu düşünüyor.
Geçmişte Basra Körfezi’nde Beşinci Filo’ya komuta etmiş emekli donanma amirali John Miller FP’ye “Öyle bir noktaya gelinmesine izin verildi ki artık ortalığı yatıştırmak için doğrudan İran’a saldırmak gerekiyor. İran tarzıyla kırmızı çizgiye geldiklerini hissedene kadar şanslarını zorlayacak, zorlayacak ve zorlayacaklar. Bunu yardımcı vekilleri aracılığıyla yapıyorlar. Ve kırmızı çizgiyi aştılar. Bunun hesabını vermeleri gerekiyor” dedi. Miller’a göre ABD, İran Devrim Muhafızları’nın ekonomik çıkarlarına ve denizaşırı ülkelere silah sevk etme kabiliyetine zarar verecek saldırılar düzenlemeli. Miller İran’ın petrol ihracı kabiliyetini daha da azaltacak yaptırımlar uygulamak gerektiği görüşünde.
İkinci senaryo: İran’ın varlıklarına
ABD’nin caydırıcı olmak için İran’ı vurması gerektiğine inanmayanlar da var. Trump yönetimi sırasında Dışişleri Bakanlığı’nda terörle mücadele koordinatörü olarak görev yapan Nathan Sales Amerika’nın önceki yıllarda da bölgedeki değerli İran varlıklarını vurarak bu ülkeye provokasyonu durdurma çağrısı yaptığını belirtiyor. Buna örnek olarak Reagan yönetiminin Nisan 1988’de Samuel Roberts fırkateyninin Tahran’ın döşediği mayına çarpmasının ardından Basra Körfezi’nde İran gemilerini vurduğu Praying Mantis Operasyonu’nu gösterdi.
Biraz daha günümüze yaklaşırsak Ocak 2020’de ABD’ye ait bir insansız hava aracı Bağdat Havaalanı’nda Devrim Muhafızları’na bağlı Kudüs Gücü’nün önde gelen komutanlarından Kasım Süleymani’yi öldürmüştü. Sales “1980’lerde Reagan İran donanmasını batırdı, ondan sonra bir süre İran’dan haber alamadık. 2020’de Süleymani’yi vurduk ve İran’ın yanıtı Irak ve Suriye’deki askerlerimize balistik füzeyle saldırmak oldu. Sonra da ortalık sessizleşti” diyor.
Üçüncü Senaryo: Diplomasiyi yeniden tesis etmek
Donald Trump’ın Beyaz Saray’da olduğu dönemde İran’ın nükleer çalışmalarını sınırlamasına yarayacak nükleer anlaşması askıya alınmıştı. Biden yönetimi göreve ilk geldiğinde bu anlaşmayı yeniden canlandırmayı amaçlıyordu. Gerekli diplomatik adımlar da atılmıştı. Biden yönetimi İsrail ve Körfez ülkeleri arasında normalleşmenin sağlanabileceğine de inanıyordu. Ta ki Gazze’deki savaşa kadar.
Bazı uzmanlar FP’ye Tahran’a saldırı çağrılarının hem Gazze’deki savaşı sona erdirme çabalarını hem de İran ile gerilimi azaltmak için diplomatik çözüm arayışlarını raydan çıkarma riski taşıdığına inanıyor. Bu uzmanlar Biden yönetimini saldırı kafasından çıkmaya ve pazarlık masasına adım atmaya çağırıyor.
Washington merkezli düşünce kuruluşu Center for International Policy’nin başkan yardımcısı Matt Duss “Sonuç olarak İran’ın da yer alacağı bir yaşam tarzı belirlememiz gerekiyor. Tabii bunun çok basit bir şey olduğunu da söyleyemem” dedi. Duss’a göre nükleer meselede İran ile yeniden pazarlık masasına dönmek, İsrail-Filistin savaşını sona erdirmek için iki devletli çözümü daha şiddetli desteklemek ve ABD’nin İsrail’e askeri yardımlarına şartlar getirmek gerekiyor.
Karşılığın büyük ya da küçük olmasının nasıl riskleri var?
Peki ya Amerika’nın vereceği tepkinin büyük ya da küçük olmasının yaratabileceği riskler neler? FP konuştukları hiçbir uzman ya da eski devlet yetkilisinin Tahran’a büyük çaplı saldırı düzenlenmesini beklemediğini yazmış. İran’ın da ABD ile doğrudan savaşmaktan kaçındığını belirten uzmanlar “Tahran’ın böyle bir savaşın rejim için varoluşsal bir tehlike yaratacağının farkında olduğunu” belirtiyor. Bazı uzmanlar çok büyük adımlar atmanın ABD’yi Tahran ile sıcak savaşa sokabileceğinden endişe ediyor. Duss “Dürüst olalım şimdi, 20 yıldır İran’la savaş çıkmasını isteyen insanlar var” diyor.
Bazıları ise eylemsizliğin bedelinin daha büyük olduğunda ısrarcı. Miller İran topraklarını vurmadan ABD’nin İran destekli grupların Kızıldeniz’de ticareti aksatmaya ve Amerikan üslerini hedef almaya devam edeceğini söylüyor. Miller “Hiçbir şey yapmamanın etkilerinin ne olacağı sorusunun cevabını zaten yaşayarak öğreniyoruz” diye belirtiyor.