Birleşmiş Milletler’de (BM) artık alışkanlık haline gelmiş bir durum var, bunu özellikle dünyanın en büyük iklim zirvesi COP’ta çok sık görüyoruz. Bir konuda ilerleme sağlamak için yapılan forumları o alana diğer ülkelere nazaran çok daha az bağlılığı, çalışması olan ülkelerin yönetmesi. Örneğin Cop zirvelerinin son ikisi Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde düzenlendi, önümüzdeki iklim zirvesine de Azerbaycan ev sahipliği yapacak ki BAE ve Azerbaycan’ın ana geçim kaynağı fosil yakıt. BM benzer bir uygulamayı bu kez de kadın hakları konusundaki forum için planlıyor.
Toplumsal cinsiyet eşitliğini teşvik etmesi ve dünya genelinde kadınların daha güçlü bir pozisyona gelmesi için düzenlenen foruma kadın hakları konusundaki sicili pek de temiz olmayan Suudi Arabistan başkanlık yapacak. Suudi Arabistan’ın BM Büyükelçisi Abdülaziz Elvasil dün New York’ta düzenlenen Kadının Statüsü Komisyonu’nun (CSW) yıllık toplantısında rakip aday çıkmadığı ve adaylığına da herhangi bir itiraz olmadığı için “oy birliği” ile CSW başkanlığına seçildi.
Komisyonun son başkanı Filipinler’in BM elçisi Antonio Manuel Lagdameo’ydu. Başkan 45 üyeye Elvasil’in adaylığına bir itirazları olup olmadığını sorduğunda salonda sessizlik oluştu. Ladameo “İtiraz olmadığına göre karar verilmiştir” dedi.
Normalde bir ülke iki yıl süreyle foruma başkanlık ediyor ancak Filipinler Asya grubunun diğer üyelerinden görev süresini bölmesi ve bir yıl sonra görevi başka bir ülkeye devretmesi için baskı gördü. Başkanlığı Bangladeş’in devralması bekleniyordu ama Filipinler’in süresi dolarken devreye Suudi Arabistan girdi. Krallığın imajını parlatma çabası olarak görülen bu girişimle başkanlığı elde etmek için lobicilik yaptı.
Af Örgütü: Suudi Arabistan’ın sicili berbat
İnsan hakları grupları ise CSW başkanlığının kadın ve erkek hakları arasındaki uçurumun kağıt üstünde bile çok net bir şekilde görüldüğü bir ülke tarafından yönetilmesinin ironik olduğunu söylüyor. Uluslararası Af Örgütü’nün New York biriminin başkanı Sherine Tadros, kadın haklarının küresel düzeyde iyileştirilmesi için dönüm noktası olan Pekin Deklarasyonu’nun 30’uncu yıldönümünün kutlanacağı gelecek yıl başkanlık koltuğunda oturanın Suudi Arabistan olacağına dikkat çekti.
Tadros “Başkanlık koltuğunda kim oturursa otursun, ki şu anda bu ülke Suudi Arabistan, komisyon için kritik bir yılda planlamayı, alınacak kararları, durum değerlendirmesini ve forumun geleceğini etkileyecek kilit bir pozisyonda bulunuyor. Şu anda dümende Suudi Arabistan var ama Suudi Arabistan’ın kadın hakları konusundaki sicili berbat ve komisyonun misyonundan çok uzak” diyor.
Suudi Arabistan’ın son dönemlerde “Vizyon 2030” çerçevesinde getirdiği reformları örnek göstererek “Hak grupları abartıyor canım” diyebilirsiniz. Zira Suudi yetkililer tam olarak bunu yapıyor, kadın haklarında ilerleme kaydedildiğinin kanıtı olarak 2022 yılında çıkarılan yasayı gösterdi. Ancak 2022 tarihli yasa, bir kadının evlenebilmesi için erkek vasisinden izin almasını gerektiriyor. Yine aynı yasaya göre bir kadının “kocasına itaat etmek zorunda”, kocanın sağlayacağı mali desteğin kafının itaatine bağlı.
Bir kadının “geçerli bir mazereti” olmadan kocasıyla cinsel ilişkiye girmemesi ya da birlikte seyahat etmemesi yasa kapsamında mali desteğin kesilmesini haklı gösterebilir. Uluslararası Af Örgütü, yakında Suudi Arabistan’da yürürlüğe girecek yeni ceza kanununun sızdırılan taslağının “kadınları ve kız çocuklarını toplumsal cinsiyete kayalı şiddetten korumakta başarısız olduğunu” söylüyor.
HRW diğer ülkelere kızdı
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün (HRW) BM Direktörü Louis Charbonneau ise Suudi Arabistan’ın komisyon başkanlığına seçilmesinin kadın haklarının her yerde göz ardı edildiğine bir kanıt olduğunu belirtiyor ve ekliyor: “Sırf haklarını savundukları için kadınları hapse atan bir ülkenin BM’nin kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği üzerine en üst düzey forumunun yüzü olmaya hakkı yoktur. Suudi yetkililer bu onuru hak etmediklerinin farkında olarak tutuklu tüm kadın hakkı savunucularını bir an önce serbest bırakmalı, erkek vesayetine son vermeli ve kadınların erkeklerle tam eşitliğini güvence altına almalıdır” dedi.
Suudi yetkililer geçen yıl akademisyen Selma El Şehab’ı 27 yıl hapis cezasına çarptırdı. Selma’ya yöneltilen suçlamalar “terörizm”di ancak bu suçlamalar sadece Arabistan’daki insan ve kadın hakları aktivistlerine destek verdiği sosyal medya paylaşımlarına dayanıyordu. Biraz daha geriye gidersek Suudi yetkililer 2022’de aktivist ve blog yazarı Mahale el Otaibi’yi abaya giymeden internette fotoğraf paylaştığı, kadınların daha özgürce giyinebilmesi ve erkek vesayetinin kaldırılması için yaptığı paylaşımlar nedeniyle tutuklanmıştı. Halbuki Veliaht Prens Muhammed bin Selman bizzat kendisi Mart 2018’de “Edepli hangi kıyafetleri giyeceği kadınlara kalmış” demişti.
Charbonneau HRW’nin 45 üyeli CSW’de kadın hakları konusunda sicili çok daha iyi olan Hollanda, Japonya, Portekiz ve İsviçre gibi ülkelerle lobi kurmaya çalıştığını söyleyerek, “Hepsi yaygara koparsaydı o zaman böyle bir şey olmazdı. Ama hepsi sessiz kalıyor. Birileri oylama çağrısı yapabilirdi ama bunu da kimse yapmak istemiyor gibi. Ne kadar saçma” tepkisini gösterdi. HRW daha karar oylanmadan bir hafta öncesinde duruma dikkat çeken bir yazı kaleme alarak böyle bir kararın doğru olmayacağını vurgulamıştı.