Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’nın oluşturduğu ekonomi birliği BRICS resmi olarak başladı. Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından hakkında tutuklama kararı çıkarılan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Johannesburg’daki zirveye videokonferans aracılığıyla katılmak zorunda kalırken, Çin lideri Şi Cinping bizzat Güney Afrika’da olmasına rağmen planlanan açılış konuşmasını yapmadı.
Gelişmiş ülkelerin G7’sine karşı gelişmekte olan ülkelerin oluşturduğu BRICS birliği her sene bir araya geliyor. Ancak Şi bu sene beklenmedik hareketlerde bulunarak dikkatleri üzerine çekti. BRICS zirvelerinin gerçekleştiği sıralarda mutlaka başka ülkelerle de görüşen Çin, bu sene rutininin dışına çıkarak programını Güney Afrika’yla sınırlandırdı. Şi’nin bugünkü iş forumunda Hindistan, Brezilya ve Güney Afrika liderleriyle bir konuşma yapması gerekiyordu. Ancak Çinli lider, herhangi bir resmi duyuru ya da açıklama yapılmaksızın etkinliğe katılmadı.
Şi’nin ABD’ye ince göndermelerle dolu açıklaması, Çin Ticaret Bakanı Wang Wentao tarafından yapıldı. Wang tarafından yapılan konuşmada, ABD’den üstü kapalı bahsedilerek, ‘hegemonyasını sürdürme konusunda takıntılı, yükselen piyasaları ve gelişmekte olan ülkeleri sekteye uğratmak için elinden geleni ardına koymayan’ bir ülke olarak tanımlandı. Şi adına konuşan Wang, “Kim önce gelişirse o hedef haline geliyor. Kim arayı kapatmaya yaklaşsa engellere maruz bırakılıyor” dedi.
Şi’nin neden katılamadığı soru işareti oluşturdu
Putin bile konuşmasını videokonferans aracılığıyla yaparken Şi’nin foruma katılamaması analistlerin epey dikkatini çekti. Daha sonra Brezilya ve Hindistan liderleri ve Rusya’yı zirvede temsil eden Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile Güney Afrika Devlet Başkanı Cyril Ramaphosa’nın ev sahipliğinde düzenlenen akşam yemeğine katılan Şi, zirveden saatler önce de Ramaphosa ile bir araya gelmişti. Dolayısıyla zirvenin gerçekleştiği saatlerde nasıl bir acil durumun baş gösterdiği merak ediliyor.
Foreign Policy’de yer alan habere göre, German Marshall Fund’ın Hint-Pasifik programının direktörü Bonnie Glaser, “Çinli bir liderin özellikle de BRICS gibi büyük yatırımlar yaptığı çok taraflı bir toplantıya gelip de açılış etkinliğine katılmaması son derece alışılmadık bir durum” dedi.
Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’nde Çin Güç Projesi’nde çalışan Brian Hart, Şi’nin yokluğunun ‘son derece olağandışı’ olduğunu söyledi ve Çinli liderlerin bu gibi yüksek profilli etkinliklerde nadiren plan dışına çıktığını sözlerine ekledi. “Öyle görünüyor ki Şi’yi zirveden uzaklaştıran bir şey oldu. Bu bir sağlık sorunu ya da ilgilenmesini gerektiren acil bir mesele olabilir” diyen Hart, “Şi’nin etkinliği başka bir nedenle, belki de zirvedeki gelişmelere tepki olarak atlamış olması da mümkün” diye belirtti.
Çin ile ilgili haber bülteni olan Sinocism’in yazarı Bill Bishop, bu ay Şi’nin uzun bir süre boyunca kamuoyu önüne çıkmaması nedeniyle bazı spekülasyonların olduğunu hatırlatarak, açılış konuşması yapmaması nedeniyle iddiaların daha da artacağını aktardı.
Çin Küresel Güney Projesi ise neredeyse iki aydır nerede olduğu bilinmeyen eski Dışişleri Bakanı Gin Gang’ın da geçen ay dışişleri bakanları düzeyinde gerçekleşen BRICS toplantısına katılamadığını anımsattı. Haberde, “Şi’nin yokluğunun sıra dışı olduğunu söylemek yetersiz kalır. Çünkü Çinli liderler bu tür yüksek kalibreli etkinlikleri asla kaçırmaz” denildi.
Putin’den ‘dolardan uzaklaşma’ vurgusu
Şi’nin aksine Putin, toplantıya uzaktan bile olsa katılarak açılış konuşmasında birliğin ‘küresel çoğunluğu’ temsil eden bir ticaret bloğu haline gelmesi gerektiğini söyledi. Toplantıda yaptığı konuşmada Putin, küresel gıda ve emtia piyasalarındaki dalgalanmalardan Batı’nın yaptırımlarını sorumlu tutarak, BRICS’in uluslararası ilişkilerde adaleti sağlayacak güç olduğunu dile getirdi.
BRICS ülkeleri nezdinde yapılan ticarette doların payının azaldığını anlatan Putin, “Ekonomik bağlarımızın dolarsızlaştırılması yönündeki nesnel, geri döndürülemez süreç ivme kazanıyor. Karşılıklı ödemeler, parasal ve mali kontrol için etkili mekanizmalar geliştirilmesine yönelik çabalar sarf ediliyor. Sonuç olarak, BRICS içindeki ihracat-ithalat işlemlerinde doların payı azalıyor. Geçen yıl (doların payı) bu oran yalnızca yüzde 28,7 seviyesindeydi.” dedi.
En temkinli Hindistan bile büyümeyi desteklemeye başladı
BRICS ülkeleri dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 40’ını ve küresel milli gelirin dörtte birini temsil ediyor. Birliğe katılmak isteyen 20’den fazla ülke olduğu söyleniyor. İran, Arjantin, Suudi Arabistan, Kazakistan, Vietnam, Endonezya, Etiyopya ve Venezuela toplantıya gözlemci ve aday üye olarak zirveye katıldı.
Dönem Başkanı Güney Afrika Dışişleri Bakanı Naledi Pandor, genişleme konusunda mutabakata vardıklarını belirterek, “BRICS’e üye olmak isteyen ülkeleri değerlendirmeye yönelik yönetmeliği, ilkeleri ve süreçlerin çerçevesine çizen onayladığımız artık bir belgemiz var. Bu çok olumlu” dedi.
Çeşitli çevrelerde birliğin genişlemesine en temkinli yaklaşan ülkenin Hindistan olduğu belrtiliyordu. Dış politikasında daha ortada durmaya çalışan Hindistan’ın Başbakanı Narendra Modi, açılış konuşması sırasında, ‘genişlemeyi tamamen desteklediğini’ söyleyerek, “Bu konuda fikir birliği içinde ilerlemeyi memnuniyetle karşılıyoruz” dedi. Hindistan’ın bu sözleri, birliğin genişlemesini desteklediğinin en açık göstergesi oldu.
Ramaphosa da Rusya ve Çin’in savunduğu genişleme hareketini Güney Afrika’nın da desteklediğini bildirdi. Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva, Arjantin’in BRICS’e kabul edilmesini desteklediğini belirtti.
Arjantin, tarihinin en yüksek enflasyonunu yaşıyor ve IMF ile yapılan 44 milyar dolarlık kredi anlaşmasının bir parçası olarak ağır borç ödemeleri ile boğuşuyor. IMF kredilerini ‘boğucu’ olarak eleştiren Lula, BRICS bankasının IMF’den farklı kriterlerle gelişmekte olan ülkelere yardımcı olma olasılığına değindi.
“BRICS’in özel bir kulüp değil de çok taraflı bir kurum olmasını istiyoruz” diyen Lula, birliğin dağılmaması için yeni üyelerin belli başlı koşulları yerine getirmesi gerektiğini söyledi.
BRICS Bankası yerel para birimi üzerinden borç verecek
BRICS ülkeleri tarafından 2015 yılında kurulan Yeni Kalkınma Bankası’nın başındaki eski Brezilya lideri Dilma Roussef, yaklaşık 15 ülkeden gelen üyelik başvurularını değerlendirdiklerini ve muhtemelen dört ya da beş ülkenin kabulünü onaylayacağını söyledi. Ülkelerin isimlerini vermekten kaçınan Rousseff, önceliklerinin coğrafi temsili zenginleştirmek olduğunu söyledi. Financial Times’a demeç veren Rousseff, “Bu yıl 8 milyar ila 10 milyar dolar arasında kredi vermeyi planlıyoruz. Amacımız ödünç verdiğimiz her şeyin yaklaşık yüzde 30’unu yerel para biriminden sağlamak” dedi.
Yerel para biriminden borç vermenin yaygınlaştırılması, BRICS ülkeleri tarafından kabul edilen, ticaret ve finansal işlemlerde dolara alternatifin oluşturulmasını teşvik etmeye yönelik büyük resmin de bir parçası. Yerel para birimleriyle borç vermenin üye ülkelerdeki borçluları döviz kuru riskinden ve ABD’deki faiz oranlarındaki değişikliklerden koruyacağını belirten Rousseff, “Yerel para birimleri doların alternatifi değil, bir sistemin alternatifidir. Şimdiye kadar tek kutuplu yürüyen sistem yerini çok kutuplu bir sisteme bırakacak” sözlerini dile getirdi.
Çin’in gelişmekte olan ülkelerle işbirliklerini takip eden China Global South Project’te analist olan Cobus van Staden, BRICS’in en kritik gündeminin yerel para birimleriyle ticarete odaklanmak olabileceğini söylüyor. Staden, BRICS’in dünyanın bazı bölgelerinde bölgesel ticarette dolardan sapma planını harekete geçirdiğini belirterek, “Bunların hiçbiri doları öldürecek kadar sivri bir kılıç değil. Amaç da o değil zaten. Büyük bir kılıç yarası olmasa da bedende açılan bir sürü kağıt kesiği gibi. Doları öldürmeyecek ama dünyayı daha karmaşık bir yer haline getireceği kesin. Doları yenmelerine gerek yok… G-7’yi de yenmelerine gerek yok. Yapmak istedikleri şey bu oluşumlara alternatif yaratmak. Bu da oyunu çok daha meşakkatli kılıyor” diyor.