Cumhurbaşkanı Erdoğan Brüksel'de toplanan AB liderlerinin Ukrayna ve Moldova'nın katılım müzakeresine, Gürcistan'ın aday ülkeliğine yeşil ışık yakması konusunda "Onları da oyalayacaklar. Bu ülkelerin hiçbiri bir Türkiye değil" dedi.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Macaristan dönüşünde uçakta gündemi değerlendirdi, gazetecilerin sorularını yanıtladı. Erdoğan’ın gündeminde ağırlıklı olarak dış politika vardı. Cumhurbaşkanı İsveç’in NATO üyeliği, Gazze’deki saldırılar ve bölgenin geleceğine ilişkin uluslararası toplumun planları, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Joe Biden ile görüşmesine kadar geniş çerçevede açıklamalar yaptı.

‘Onları da oyalayacaklar’

Türkiye özellikle son dönemde AB üyeliğine talip olduğunu daha sık dile getiriyor, ancak hem Türkiye hakkında yazılan AB raporları hem de Avrupalılarla yapılan kamuoyu yoklamaları Türkiye’nin Avrupa’da istenmediğini gösteriyor. Geçen hafta Brüksel’de toplanan AB liderleri Ukrayna ve Moldova’nın katılım müzakerelerine yeşil ışık yakarken, Gürcistan’a resmi adaylık statüsünü verdi ancak Türkiye ile AB ilişkilerinin konuşulmasını Mart 2024’e ertelendi. Türk hükümetinin bu ertelemeden hiç hoşlanmadığını dünkü Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve AB’nin Genişlemekten Sorumlu Komiseri Oliver Varhelyi görüşmesinden anlıyoruz. Fidan görüşme sırasında Gazze ve Ukrayna’daki durumun gerginliğini vurgulayarak “AB’nin Türkiye ile ilişkilerini yakın tutmasının akıllıca bir davranış olacağı” minvalinde konuşmuştu.

Avrupa Birliği’nin (AB) yakın zamanda Ukrayna ile Moldova’yla katılım müzakerelerini başlatması ve Gürcistan’a da aday statüsü vermesini değerlendiren Erdoğan “Onlara adaylık statüsü vermesi bunların gelip de Avrupa Birliği’ne üye olması anlamına gelmez. Onlarla bir süreç başlatılacak, onlar da oyalanacak. Bu ülkelerin hiçbiri bir Türkiye değil” dedi. AB’nin artık Türkiye’nin konumunu değerlendirmesi gerektiğini vurgulayan Erdoğan “Avrupa Birliği’ne katılmaya birçok üye ülkeden daha hazır durumda olan Türkiye’nin yıllardır siyasi engellemelerle kapıda bekletilmesi yanlıştır. Türkiye’nin gerek stratejik gerek ekonomik potansiyeli Avrupa Birliği’ne tam üyeliği çoktan elde etmiş olmasını gerektirirken yıllardır çeşitli bahanelerle oyalandık. Türkiye’nin ne kadar önemli ve ne kadar etkili bir ülke olduğu son yıllarda yaşadığımız süreçlerde bir kez daha ortaya çıkmıştır. Artık AB bu yanlıştan vazgeçmelidir. Belki de Macaristan’ın dönem başkanlığında bu konu masaya çok daha farklı bir şekilde yatırılıp ona göre yeni bir adım atma durumu gündeme gelebilir” diye konuştu.

‘Sözlerin tutulmasını umuyoruz’

Erdoğan’ın Macaristan ziyareti kritikti, çünkü iki ülke de İsveç’in NATO’ya alınmasının önündeki en büyük engel olarak görülüyor. Macaristan Türkiye’nin onay vermesi halinde kendisinin de İsveç’in üyeliğine onay vereceğini söyleyerek topu Türkiye’ye atmıştı. Uçaktaki gazeteciler Erdoğan ve Orban arasındaki görüşmede İsveç konusunun geçip geçmediğini sordu. Ama Erdoğan bu sorudan ziyade “İsveç’in NATO üyeliğine katılım protokolünü TBMM’ye sevk ettiniz, son tahlilde parlamentonun onayına sunulacak. Cumhur İttifakı olarak tutumunuz ne olacak?” sorusuna cevap verdi.

Soruya cevap verirken ABD Başkanı Joe Biden ile görüşmesine de değinen Erdoğan “ABD ile aramızdaki F-16 meselesini de bu çerçevede değerlendirdik. Görüşmede kendisinin ‘Siz bunu Meclis’ten çıkarın, aynı şekilde ben de Kongre’den bunu geçiririm’ şeklinde bir ifadesi oldu. ‘ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan eş zamanlı olarak bu süreci işletsin. Eş zamanlı olarak bunu işletirsek parlamentodan çok daha rahat şekilde bizim de geçirme imkanımız olur’ dendi. Parlamentodaki sürece ilişkin bir başka zorlaştırıcı konu da savunma tedarikinde Kanada ve bazı müttefiklerin olumsuz tavırları… Bunların hepsi birbirine bağlı. Gerek Amerika’nın F-16 konusu, gerekse Kanada’nın verdiği sözleri tutması noktasında beklediğimiz olumlu gelişmeler inanıyorum ki parlamentomuzun da konuya olumlu bakışını hızlandıracaktır. Diğer taraftan İsveç’in bize Vilnius’ta verdiği sözler bulunuyor. Bunların tutulmasını bekliyoruz ve gelişmeleri yakından takip ediyoruz” dedi.

Türkiye İsveç’in NATO’ya üyeliği karşılığında satın aldığı, ancak henüz Temsilciler Meclisi tarafından satışı onaylanmadığı için bir türlü teslim edilmeyen F-16’ları istiyor. Temmuz’daki Vilnius zirvesinin hemen ardından Biden Temsilciler Meclisi’nden süreci hızlandırmasını istemişti istemesine, ancak henüz somut adım atıldığı görülmedi.

Macaristan ve TDT bağlantısı

Macaristan “gözlemci ülke” olarak 2009’da kurulan Türk Devletleri Teşkilatı’nın (TDT) parçası haline geldi. Söz konusu teşkilatın Macaristan’ın karar almasında nasıl bir etkisi olduğu sorusuna da şu yanıtı verdi Erdoğan:

“Macaristan ile Türk Devletleri Teşkilatı bağlamında gayet olumlu ilişkilerimiz söz konusu. Macaristan, teşkilatımız ile Avrupa Birliği arasında adeta bir köprü vazifesi görüyor. Macaristan’ın Türk Devletleri Teşkilatı ile Avrupa Birliği arasında ilişkilerin güçlendirilmesine katkı sağlayan bir konumu var ve bu çok kıymetli. Tabii ki bu Türkiye-Macaristan ilişkilerine de yansıyor. Macaristan Başbakanı Sayın Viktor Orban’la ilişkiler bugüne kadar hep olumlu istikamette gelişti. Avrupa Birliği’nde Türkiye’nin haklarına bakışta Orban’ın duruşu hep olumlu istikamette seyretmiştir. 2024’ün ikinci yarısında Avrupa Birliği Dönem Başkanlığı görevini alacaklar ve o süreçte çok daha farklı gelişmeler olabilir. Bugün kendisiyle bu hususu da konuştuk. Şu ana kadar 21 kez kendisiyle bir araya geldik. Sayın Orban, karşılıklı olumlu ilişkileri sürdürdüğümüz bir lider. Temenni ediyorum ki bundan sonraki süreçte de bakanlarımızın muhataplarıyla görüşmeleri ve mutabakatları işimizi çok daha kolaylaştıracaktır. Macaristan ile ikili ilişkilerimizde güzel gelişmeler var, o bakımdan ümitliyiz. Bundan sonraki süreçte de bunun böyle devam edeceğine eminim.”

‘ABD’nin BMGK’da tek kalmasını anlamlı buluyorum’

Gazze savaşı başladığından bu yana Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu iyice hareketlendi. Şimdiye kadar acil olarak her toplantıda ateşkes çağrısı yapan ülkelerin sayısında yeni artışlar oldu. Macaristan da bir önceki oylamada ret oyu vermesine rağmen son oylamada çekimser kaldı. Bu konuda Orban’a bir telkini olup olmadığı sorusuna Erdoğan şu yanıtı verdi:

BM Genel Kurulu oylamasının küresel sistemin sakatlığı neticesinde doğrudan bir yaptırım gücü maalesef yok ancak oylamada verilen 153 kabul oyu, son derece değerlidir. Bu karar bütün dünyaya bir şey söylüyor. Oylamanın neticesinde ezici çoğunluk “Biz İsrail’in katliamlarına karşıyız ve Filistin’in yanındayız. Bir an önce bu saldırılar durmalıdır” diyor. Bunu diyen ülkelerin içinde Güvenlik Konseyinin daimi üyeleri de bulunuyor. Hatta Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesinden sadece Amerika Birleşik Devletleri İsrail’in yanında yer aldı ve ret oyu verdi. Bunun bile dünyaya bir şey anlatması lazımdır. Sadece 10 ülkenin, ki onlardan ikisi ABD ve İsrail, ateşkese hayır demesi ve kalıcı ateşkesin hala sağlanamamış olması düşündürücüdür. Bu yüzden her yerde “Dünya beşten büyüktür” ve “Daha adil bir dünya mümkün” diyoruz. Bir ülke, küresel sistemi kilitleyebiliyor. Macaristan çekimser kaldığına göre, demek ki o da ateşkesi destekleme tarafına doğru herhalde geçecektir. BM Genel Kurulu oylamasında ateşkese destek veren ülkelerin sayısı 121’den 153’e çıktı. Şimdi bu 153 kabul oyu ile bizim açımızdan olumlu yaklaşım daha da artacaktır ve İsrail-Filistin süreci çok daha farklı gelişecektir. Ben mesela ABD Kongresinde İsrail’e yardım ile ilgili kararın reddedilmesini de önemli buluyorum.

Erdoğan Genel Kurul’daki ateşkes oylamasının ardından “Daha adil bir dünya mümkün ama Amerika’yla değil” çıkışı yapmıştı. Gazeteciler bu söyleminin diğer dünya liderlerinde nasıl yankı bulduğunu sordu. Erdoğan önce ABD ile ilgili söylediği sözlere değinerek “Daha adil bir dünya için adil adımlar atmak şart. Amerika Birleşik Devletleri’nin bu süreçte tarihi bir sorumluluğu olduğuna ve bunu yerine getirmesi gerektiğine inanıyorum. O sorumluluk İsrail’i bu canilikten vazgeçirmek, Gazze’deki bu katliamı durdurmaktır. Fakat ABD bugüne kadar İsrail’i durdurmak şöyle dursun adeta teşvik etti. ABD’den cesaret ve güç alan İsrail ise ne uluslararası hukuk tanıdı ne insan hakları. ‘Nasıl olsa arkamda ABD var ve beni her şartta korur’ yaklaşımı ile hareket eden bir İsrail’den söz ediyoruz” diye sözlerine açıklık getirdi.

Daha sonra da Biden ile görüşmesine değinen Erdoğan bu görüşmede Biden’a sorumluluğunu hatırlattığını söyledi, “Tüm dünyanın beklediği o tavrı takınmaları çağrısında bulundum. Dünya İsrail’in durdurulması gerektiğini daha nasıl haykırabilir? BM zemininde de ülkelerin meydanlarında da haftalardır insanlık ‘yeter’ diyor. Beyaz Saray önünde hatta ABD Kongresi’nde bile bu haykırış yankılandı. Artık Amerika Birleşik Devletleri bu çağrılara kulak tıkamayı bırakmalıdır. İsrail sadece Filistinlileri, Gazze’yi değil insanlığı vurmaktadır. Tarih buna sessiz kalanları yargılayacak ve mahkum edecektir” dedi.

Rusya-Ukrayna meselesine de değinen Erdoğan şunları söyledi:

“Adalet sadece Gazze’de sükunet ile sağlanmayacak maalesef. Dünyada çok çeşitli sorun alanları bulunuyor. Mesela Tahıl Koridoru mekanizması daha adil bir dünya için atılmış olumlu bir adımdı. Tahıl Koridoru’nu yeniden işletmemiz lazım. İhtiyacı bulunan Afrika ülkelerinin, buradan nasibini almalarını sağlamamız lazım. Rusya, Katar, Türkiye olarak üçlü bir dayanışma oluşturmuştuk. Bu koridordan gelecek tahılı mali noktada Katar destekleyecek, fabrikalarımızı çalıştırmak suretiyle bunları una çevirmek noktasında biz devreye girip işleyecek ve sonra da Afrika ülkelerine bunları gönderecektik. Bu planın takibini yapıyoruz. Yakında Rusya Devlet Başkanı Sayın Vladimir Putin ile görüşme yapıp, ‘Ne yapıp edip Tahıl Koridoru’nu işletelim’ diyeceğiz. İnşallah ondan da olumlu cevaplar alarak yolumuza devam ederiz.”

‘El Fetih ve Hamas’ın barışık yaşaması şart’

İsrail savaşın ancak Hamas Gazze’den tamamen silindiğinde biteceğini söylüyor. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu şimdiye kadar yaptığı açıklamalarda Hamas Gazze’den silindiğinde yerine bir süreliğine İsrailli askerlerin kontrolü elinde tutacağını söylerken ABD Gazze’nin Filistin Yönetimi’ne devredilmesi gerektiğini vurguluyor. Gazeteciler “Bölgede yeni bir yönetim mi kurulacak, ilhak mı edecek, Mahmud Abbas yönetiminde, El Fetih liderliğinde yeni bir oluşum mu olacak? Hamassız bir çözüm mümkün mü? Acaba bu süreçte Hamas ile El Fetih arasında bir temas oldu mu? İki devletli çözüme bu ateşkes sonrasında ne kadar yakın bölge? Burada Türkiye’nin rolü konusunda neler söylemek istersiniz?” diye sordu.

“Hamas’ın terör örgütü olmadığını ve bir siyasi parti olduğunu defalarca söyledim. Yine söylüyorum. Bir siyasi parti olarak da kazanacakları hakların mücadelesini vermekteler” diyen Erdoğan temmuz ayında Hamas lideri İsmail Haniye ile Filistin Yönetimi lideri Mahmud Abbas’ı bir araya getirdiğini hatırlattı. “El Fetih ile Hamas’ın görüşmemesi diye bir durum söz konusu değil. Görüşüyorlar, bu görüşmeleri daha ileri taşımaları da mümkün. Bu konuda Türkiye olarak bizim yaptığımız ve yapabileceğimiz çok şeyler olduğuna inanıyorum. Çünkü El Fetih ile Hamas’ın birbiriyle barışık yaşaması şart” vurgusu yapan Erdoğan sözlerine şöyle devam etti:

“Şu anda Hamas denince Filistin konuşuluyor. Demek ki bunlar birbiriyle adeta et ve kemik gibiler. Bizim şu anda bu birlikteliği korumak ve bu birliktelikle beraber de inşallah bu işi bir sonuca kavuşturmanın gayreti içinde olmamız lazım. Neticeyi de böyle almamızın gereğine inanıyorum. Şu anda bütün derdimiz Gazze’den yaralı ve hastaların ne kadarını ülkemize alabiliriz, ülkemizde bunların tedavilerini yaptırabiliriz… Ondan sonra bu saldırılar biter, bir nokta konulursa gündemimiz Gazze’nin inşa ve ihya çalışmaları olacak. İslam dünyasını, bunun için seferber etmemiz lazım. Bu konuda da biz yine görev almaya, inşa ve ihya konusunda da elimizden gelen gayreti göstermeye hazır olduğumuzu görüştüğümüz Körfez ülkeleriyle, İslam İşbirliği Teşkilatı’yla değerlendiriyoruz.”

Erdoğan’a Gazze’deki meselelere çok ses yükseltmeyen İslam ülkelerinden bahsedip bu sessizliği nasıl değerlendirdiği soruldu. Sözlerine “Herkes kendinden sorumludur. Başkalarının sessizliğinin hesabını biz vermeyiz” diye başlayan Erdoğan devamında şunları söyledi:

“Biz ‘durmak yok, yola devam’ diyoruz, çok çalışacağız, uyaracağız. Bu bizim vazifemizdir. Filistinli kardeşlerimizin yanında olduğumuzu onların haklılığını durmak dinlenmek nedir bilmeden haykırmak zorundayız. Herkes bilmelidir ki haklı olan, yıllardır ülkeleri işgal edilmiş, evlerine teröristlerce el konulmuş, topraklarını korumak için yıllardır bedel ödeyen Filistinlilerdir. Dünya bizim gibi onların çığlığını duyurmaya çalışanların vesilesiyle bu haklılığı birçok defa tescil etmiştir. En son BM oylamasında İsrail barbarlığına karşı en güçlü mesajlar verilmiştir. Artık Filistin’in çığlığını duymayanlara da anlatmak, suçluların cezalandırılması için gerekeni yapmak vaktidir. Bugün eğer biz, Riyad Zirvesi’ne katıldıysak, bundan dolayı katıldık. Eğer Doha’ya katıldıysak, bundan dolayı katıldık. Bundan sonra da yine oralarda toplantılar yapılacaksa bundan dolayı ben ve arkadaşlarım oralarda olacağız. Mesela şimdi Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan Riyad Zirvesi sonrası oluşturulan yedili temas grubu toplantılarına katılıyor. Bu yedili grup niye çeşitli ülkelere gidiyor? İşte bu işleri takip etmek için. Aynı şekilde buna devam edeceğiz. Bazı İslam ülkelerine çeşitli vesilelerle özel görüşmemizde “Biz sizden çok daha farklı adımlar bekliyoruz, farklı gayretler bekliyoruz ve bu adımları sizin atmanız şart” dedik. Ben de arkadaşlarım da bunun takibini yapıyoruz.”

‘En büyük intikam sahibi Allah’tır’

Son olarak Netanyahu hakkında son zamanlarda dile getirdiği “Netanyahu gidicisin” sözüne ve akabinde üç İsrailli rehinenin İsrailli askerler tarafından öldürülmesinin Netanyahu üzerindeki baskının artmasına değinen gazeteciler “Bundan sonraki süreçte İsrail kabinesinde değişiklik öngörüyor musunuz?” diye sordu. Erdoğan da “Sözümüze kulak asmayanlar, haklılığımızı ifade etmekte zorlananlar dahil herkes onun gittiğini görecektir” dedi ve “Ancak koltuğunu bırakıp gitmek onu kurtarmayacak” vurgusu yaptı.

Erdoğan sadece Netanyahu’nun değil Gazze’deki soykırımda parmağı olan herkesin gidici olduğunu olduğunu söyledi. Erdoğan sözlerini “En büyük intikam sahibi Allah’tır” diyerek bitirdi.

İsrailli rehinelerin öldürülmesi Netanyahu’yu köşeye sıkıştırıyor