Çin yönetiminin geçen hafta Beijing’de 14 Filistinli örgütü bir araya getirerek uzlaştırıp ‘Pekin Diyaloğu’ adlı anlaşmayı imzalatmasıyla Türkiye’nin benzer girişimleri boşa düşmüştü. Hamas ve El Fetih’in de dahil olduğu uzlaşıyla Ankara süreçte adeta saf dışı kalmıştı. Dışişleri Bakanlığı her ne kadar durumdan “memnuniyet duyduğunu” dile getirse de Türkiye’nin daha sahnede Çin’in yerini almak istediği aşikârdı.
Rize’de bir otelde düzenlenen akşam yemeğinde Sivil Toplum Kuruluşları (STK) ve Sektör Temsilcileri Buluşması’nda konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın gündeminde de Ukrayna Savaşı, Filistin meselesi ve Gazze’deki İsrail saldırıları vardı.
‘Batılı savaş baronları dışında bu kan deryasından kazançlı çıkan olmadı’
Rize’ye sadece toplu açılış töreni için değil, Rizeli hemşehrileriyle hasbihal etmek, istişare etmek ve hasret gidermek için de geldiklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan “Türkiye’nin yakın çevresinde yaşanan olayları siz de takip ediyorsunuz. Millet olarak neredeyse her gün bölgemizde patlak veren yeni bir krizle uyanıyoruz. Rusya ve Ukrayna bizim Karadeniz’den iki komşumuz. Bu iki komşumuz arasındaki savaş maalesef 2.5 yıldır devam ediyor” diye konuştu.
Rusya-Ukrayna Savaşı’nda binlerce insanın öldüğünü, şehirlerin yıkıldığını ve çocukların yetim kaldığını hatırlatan Erdoğan “Batılı savaş baronları dışında bu kan deryasından kazançlı çıkan olmadı. Halen ateşe benzin döküyorlar, yangını körüklemek için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar. Biz ise barışın ve istikrarın tesisi için çalışıyoruz. İlk günden itibaren hep bunu yaptık, bunun için mücadele ettik. İki komşumuz arasında hakkaniyetli davranarak dengeli politika izleyerek bu ateşin Karadeniz’e sirayet etmesine engel olduk” dedi.
Çatışmalar başladığında Türkiye’yi eleştirenlerin ve hatta kışkırtanların daha sonra Türkiye’ye hak verdiğini savunan Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:
“Aynı durum Gazze’de soykırıma uğrayan kardeşlerimiz için de geçerlidir. 7 Ekim’den beri Türkiye zulme karşı durarak insanlığın vicdanı oldu. Kimseden çekinmeden, kimseden lafımızı esirgemeden, kimin ne dediğine bakmadan Gazzeli ve Filistinli kardeşlerimiz için harekete geçtik. İnsani yardımlarda, miktar bakımından Gazze’ye en fazla yardım malzemesi gönderen ülkeyiz. Katıldığımız bütün uluslararası toplantılarda İsrail’in Gazze’de yaptığı katliamları gündeme getirdik.”
Netanyahu’nun ABD ziyareti: O rezil sahneleri hep beraber seyrettik
Erdoğan, Batı dünyasının bu süreçte “çok kötü bir sınav verdiğini ve savunduklarını iddia ettikleri değerleri çiğneme pahasına İsrail’in yanında yer aldıklarını” vurgulayarak şunları kaydetti:
“Önceki gün Amerikan Temsilciler Meclisi’ndeki o rezil sahneleri hep beraber seyrettik. Açıkçası orada gördüklerimiz karşısında insanlık adına biz utandık. Yemek kuyruğunda bekleyen insanları, çadırlarında uyurken vurulan çocukları, hastane kuvözlerinde öldürülen bebekleri düşündükçe gerçekten büyük bir mahcubiyet yaşadık. Mehmet Akif’in ‘Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar’ ifadesinde anlamını bulan, o değişmez hakikate bir kez daha şahit olduk. Bakınız burada şunu açık açık söylemek isterim. Netanyahu gibi birine kırmızı halı sermek çok daha ileri gidip yalanlarını elleri şişinceye kadar alkışlamak Amerika için büyük bir akıl tutulmasıdır.”
‘Abbas kusura bakmasın, önce özür dilemesi lazım’
Türkiye’den bazı siyasi partilerin “Şu anda hükümet Filistin Başkanı’nı Türkiye’ye davet etsin ve parlamentoda konuştursun” dediğini belirten Erdoğan “Size bunu davet etmediğimizi kim söylüyor. Davet ettiğimiz halde gelmeyen Sayın Abbas, kusura bakmasın önce bizden ayrıca özür dilemesi lazım. Davet ettik ama gelmedi. Bekliyoruz, bakalım gelebilecek mi? Gelir veya gelmez ama biz Filistin halkının, Filistinli kardeşlerimizin adına zaten söylenmesi gerekenleri her yerde her toplantıda dile getiriyoruz” diye konuştu.
Kalbinde zerre kadar insanlık olan, vücudunda taş yerine kalp taşıyan hiç kimsenin böyle bir vicdansızlığı meşrulaştıramayacağını vurgulayan Erdoğan, Gazze konusunu şu sözlerle kapattı:
“Hortlatılmak istenen haçlı zihniyeti tam olarak işte budur. Bir tarafta Temsilciler Meclisi’nde o ‘Hitler müsveddesi’ gibi olanın konuşmasını alkışlayanlar var ama diğer tarafta da Temsilciler Meclisi’nin dışında, bakıyorsunuz orada da yine binlerce insan bunları lanetliyor. 40 bin masumun katilini alkışlayanları gördükçe sadece insanlık için değil kendi geleceğimiz için de endişeleniyoruz. Bugün Gazze’yi yerle yeksan edenlerin o kirli gözlerini yarın Anadolu’ya dikmeyeceklerini kim garanti edebilir?
Bugün Gazze’deki katliama ses çıkarmayanların, aynısı başka ülkelerin başına geldiğinde tepki vereceğini kim iddia edebilir? Bunun için her fırsatta ‘Türkiye güçlü olmak, caydırıcı olmak, her alanda kendi kendine yeter konumda olmak zorundadır’ diyoruz. Ekonomide, savunmada, siyasette, turizmde, güvenlikte, tarımda ve diğer alanlarda tam bağımsız Türkiye hedefimize ulaşmak için koşturuyoruz. Verdiğimiz mücadelenin tek bir gayesi vardır, geçmişte muhannete muhtaç olmanın acısını çok çekmiş bunun bedelini ödemiş ülkemizi, bir daha aynı tercihle karşı karşıya bırakmak istemiyoruz.”