13 yıldır iç savaşın pençesinde olan ve ABD’nin yaptırımlarına uğrayan Suriye’nin Devlet Başkanı Beşar Esad, Pervıy Kanal’a verdiği mülakatta Washington ile “zaman zaman” görüşmeler yaptıklarını söyledi. Esad görüşmelerden sonuç alamadıklarını söylese de iletişim yolunu tamamen kapatmayacakları mesajı verdi.
Esad’ın bu açıklaması dikkat çekici, çünkü ABD 2011 yılında başlayan ve yarım milyondan fazla insanın ölümüne, milyonlarcasının evlerini terk etmesine ve Suriye’nin altyapısının zarar görmesine neden olan iç savaşta muhaliflere verdiği sert karşılık nedeniyle Esad ile ilişkisini ilk kesenler arasındaydı. ABD 2020 yılında Esad ile işbirliği yapan şirketleri cezalandıran “Sezar Yasası” adında bir yasayı yürürlüğe soktu. Bu yasa kapsamında Esad’a yakın Suriyeliler de hedef alındı. ABD bu yasayla insan hakları ihlalleri için Esad’dan hesap sormayı amaçlıyordu. Suriye’nin dünyada izole edilmesinde Türkiye dahil birçok Batı ve Arap ülkesi etkili oldu. Suriye’yi yalnız bırakmayan ülkeler ise İran ve Rusya oldu.
Bugüne geldiğimizde Suriye haritasının büyük kısmının tekrar Esad kontrolü altına girdiğini söylemek mümkün. Türkiye son yıllarda Astana formatı üzerinden Suriye ile ilişkilerin nasıl normalleşebileceğini kestirmeye çalışıyor, Arap ülkeleri ise Esad’ı yeniden yanlarına alırlarsa bölgedeki uyuşturucu ticaretinin önüne geçebileceklerine inanarak Suriye’yi Arap Birliği’ne dahil etti. ABD’nin iki koldan gelen normalleşme adımlarını hiç de olumlu karşılamadığını geçen yıl İngiliz haber ajansı Reuters’a yansıyan “ABD’li temsilciler Esad ile normalleşmeyle mücadele için yasa tasarısı sundu” başlıklı haberde görmek mümkün.
Görüşüyorlar ama sonuçsuz kalıyor
ABD, Suriye ile normalleşme yoluna girmeyi planlayan ya da bu yola giren ülkelere gözdağı vermeyi amaçlarken Esad pazar günkü mülakatında “Amerika şu anda topraklarımızın bir bölümünü yasadışı işgal ediyor. Ancak zaman zaman onlarla görüşüyoruz. Ancak bu görüşmeler herhangi bir sonuca varmıyor” dedi. Esad görüşmelerde kimlerin yer aldığı ya da nelerin konuşulduğu konusunda başka bir ayrıntı vermedi.
Ancak bu anlaşmazlıkların neler olduğunu anlamak için sadece son düzenlenen Astana forumunun sonuç bildirisine kısa bir göz atmak yeterli. ABD Suriye’de PKK ile uzantısı olduğu bilinen Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile birlikte hareket ederek IŞİD’e karşı savaş yürüttüğünü söylüyor. Bu işbirliği IŞİD ile başlamış olsa da bir noktada bölgeden petrolü çıkarmaya evrilmiş durumda. 2019 yılında dönemin ABD Başkanı Donald Trump başta askerlerini geri çekeceğini söylemişti ama sonra 500 kadar askerin petrol tesislerini korumak için bölgede kalacağını söylemişti. Bunun o petrolü sadece korumak değil sahiplenmek için de yapıldığı anlaşılıyor.
Suriye’nin kuzeyinde 2018 yılına kadar günlük 100 bin varil petrol çıkarılıyorken Temmuz 2019’da SDG ile ABD merkezli Delta Cresent Energy şirketi arasında varılan anlaşma sonucu günlük petrol üretimi 140 bin varil seviyesine çıktı. Sputnik muhabirlerinin aktardığına göre ABD hâlâ bölgeden petrol çıkarmaya devam ediyor. Esad ise ABD’yi Suriye’den petrol çalmakla suçluyor. Son Astana bildirisinde “Suriye’ye ait olması gereken petrol kaynaklarının yasa dışı yollarla ele geçirilmesine ve transfer edilmesine karşı olduklarını yinelemişlerdir. Uluslararası hukuku, uluslararası insani hukuku ve BM Tüzüğünü ihlal eden tüm tek taraflı yaptırımları ve Suriye’de ayrılıkçı gündemi kolaylaştırarak ülkeyi çöküşe götürebilecek belirli bölgelere ilişkin tek taraflı yaptırımları kınadılar” ifadelerinin yer aldığını da unutmayalım.
Suriye ve Batı arasında hiç mi şans yok?
Peki ya Suriye ile Batı arasında düzlüğe çıkma ihtimali hiç mi yok? Esad bu konuyla ilgili olarak “Her zaman umut vardır. Sonuç alamayacağımızı bilsek bile denemeliyiz. Denemeliyiz çünkü politika ihtimallerin sanatıdır ” cevabını verdi. Yine ilginç bir cevap. Geçen yazı hatırlayalım; Esad Skynews Arabia’ya verdiği demeçte Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile görüşmenin boşuna olacağını çünkü aynı dili konuşmadıklarını “Erdoğan ile görüşüp ne yapacağız? Meşrubat mı içeceğiz?” minvalindeki sözlerle belirtmişti.
Bu arada Suriye umudu sadece Batı’da aramak zorunda değil, öyle bir gayesi de yok. 20 yıl sonra geçen yıl ilk kez Çin’e bir ziyaret düzenleyerek Suriye’yi yeniden imar projelerini oradaki yetkililerle görüştü örneğin. Çin, iç savaşın başından bu yana Esad’ın ortadoğu dışında ziyaret ettiği bir avuç ülkelerden biri olmasıyla da önemli. Esad’ın Çin’e önem vermesi tuhaf değil; Şam yönetimine Rusya’dan sonra Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) destek veren ikinci daimi üye.