Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi aldığı için F-35 programından çıkarılan Türkiye İsveç’in NATO’ya üyeliğini onaylamasının ardından ABD ile F-16 sürecini tamamlama yolunda önemli ilerleme kaydetti. F-35 alamıyor ama 23 milyar dolar karşılığında 40 F-16 ve 79 modernizasyon kiti almaya hazırlanıyor. Şu anki görüşmeler alınacak uçak ve kitlerin belirlenmesini amaçlıyor, yani 23 milyar doların daha da altında bir alışveriş yapılabilir. Ama tam da bu sıralarda Türkiye’nin ilk muharip uçağı kanatlanınca “F-16’lar ne zaman geliyor”dan “Kaan F-35’in yerini alabilir mi” noktasına gelindi.
Milli Savunma Bakanlığı basını bilgilendirme toplantısında ABD’den gelen “S-400’lerden vazgeçilirse F-35 düşünülebilir” mesajlarına ve “F-35’ler ne oldu” sorusuna yanıt niteliğinde bir açıklama yaptı. AA’da yer alan habere göre bakanlık kaynakları “Şu an için F-35 konusunda her iki ülkenin tutumunda bir değişiklik bulunmamaktadır. Sayın Bakanımızın da ifade ettiği gibi F-35 konusunda ödediğimiz parayı geri alabileceğimizi düşünüyoruz. Bu konuda da görüşmeler devam etmektedir. Bizim bu aşamada Kaan’a odaklanmamız lazım” dedi.
Bakanlığın “durumda değişiklik yok” sözleri son dönemlerde ABD ve Türkiye tarafından yapılan açıklamaları yansıtıyor. Bir yanda “Açıkçası bu S-400 meselesini halledebilirsek, ki bunu yapmak istiyoruz, ABD Türkiye’yi F-35 ailesine geri almaktan memnuniyet duyacaktır” diyen ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Vekili Victoria Nuland, diğer yanda “Bir yetenek eğer diğer yeteneklerimizi kaybetmemize neden olursa o zaman başka alternatif aramaya devam ederiz” diyen Dışişleri Bakanı Hakan Fidan var.
Türkiye neden S-400’leri aldı?
Türkiye’nin sadece alıcı olarak değil üretiminde de yer aldığı F-35 programından çıkarılmasının ardında Rusya’dan alınan S-400’ler var. Türkiye’nin S-400 almasının sebebi ise ABD’nin Patriot hava savunma sistemlerinden faydalanamaması olarak açıklandı. Daha doğrusu ABD Türkiye’ye Patriot sistemlerini almasını öneriyordu ancak sistemin teknik özelliklerini Türkiye ile paylaşmadığı ve yüksek maliyeti nedeniyle Ankara diğer alternatiflere yönelmişti. S-400’leri Türkiye için cazip kılan şey fiyatı ve ortak üretim ve teknoloji transferi konusundaki vaatler oldu. Bu arada Türkiye S-400’ler için 2.5 milyar dolar harcadı.
ABD’nin S-400’lere tepki göstermesinin arkasında ise S-400’lerin NATO sisteminin dışında olması ve bazı gizli askeri bilgilerin Rusya’nın eline geçebileceği endişesi var. Türkiye programdan çıkarıldığı 2019’a kadar F-35 programına 1.4 milyar dolar para harcadı. Paranın iadesi için taraflar pek çok kez bir araya geldi ama bugüne kadar sonuç alınamadı. Bakanlıktan bugün yapılan açıklamadaki “F-35 konusunda ödediğimiz parayı geri alabileceğimizi düşünüyoruz” sözünün nedeni bu.
Türkiye S-400’leri kullanmıyor. Eski Savunma Bakanı Hulusi Akar üç yıl önce TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Milli Savunma Bakanlığı’nın 2022 yılı bütçesinin görüşmelerinde “Türkiye’ye hava taarruzu oldu da S-400’ü kullanmadık mı? Savunma sistemi bu. Nerede kullanacağız” demişti. Bundan üç yıl sonra 2024 bütçe görüşmelerinde bu kez yeni Savunma Bakanı Yaşar Güler S-400’ler konusunda “Nereye kullanacağız, bu çamaşır makinesi mi? Lütfen anlayıp anlamadığınız her konuda fikir yürütmek zorunda değilsiniz. S-400’e ihtiyaç duyduğumuz an düğmeye bastığımızda ne olduğunu merak eden herkes görür” diye çıkışmıştı.
S-400’leri kullanmasa da Türkiye bu sisteme 2.5 milyar dolar ödedi. Yani şimdi ABD’nin tavsiyesine uyarak programdan çıkarsa zarar etmiş olacak. Hulusi Akar üç yıl önce “Geldiğimiz noktadan geri dönmek çok sorunlu bir durum. ABD çözüm için istekliyse teknik düzeyde çalışarak çözüm bulunabilir” demişti. Tabii en başında Türkiye S-400’leri almak yerine hem teknoloji transferi hem de ortak üretim şartlarını sağlayan NATO uyumlu, EUROSAM tarafından Fransa ve İtalya ortaklığında geliştirilen yüksek irtifa hava savunma sistemi SAMP-T sistemini alabilirdi. Böylelikle Türkiye F-35 programından çıkmamış olurdu. En son geçen mart SAMP-T’nin masada olduğu söylendi ama o zamandan bu yana herhangi bir gelişme yaşanmadı.
Havalanan umut: Kaan
Gelelim en can alıcı noktaya: Kaan. Türkiye F-35 programından çıkarıldığında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan “F-35’te yaşananlar kararlığımızı artırdı, inşallah kendi savaş uçağımıza kavuşacağız” demişti. Türkiye şu an hem kendi hava savunma sistemleri hem de yerli savaş uçakları üstünde çalışıyor.
Kaan milli imkanlarla havalanmayı başaran ilk yerli milli muharip uçağı. Şubat ayında havalandı Kaan. “Beşinci Nesil” olarak tasarlanan savaş uçağı için düğmeye ilk kez 2015 yılında basılmıştı. Ama süreci hızlandıran F-35 programından çıkarılmak oldu. Dokuz yıl tamamlanmadan uçar hale gelmesi sağlandı. Kaan süper seyir, yüksek manevra, düşük radar görünürlüğü, geliştirilmeye açık aviyonik mimari, artırılmış durumsal farkındalık, hassas hedefleme, birlikte çalışabilme gibi beşinci nesil savaş uçaklarının tüm kabiliyetine sahip olacak. F-35’ler de beşinci nesil olduğundan son dönemde özellikle ana akım medya Kaan ve F-35 kıyası yapıyor.
Ancak Kaan’ın daha dört yılı var. Gerçi bu açıdan bakılacak olursa alınan F-16’ların teslimi de 2027’yi bulabilir. Çünkü F-16’ların üreticisi Lockheed Martin’in önünde çok sayıda F-16 siparişi var.
EuroFighter Typhoon için Türkiye hâlâ masada
Gelelim EuroFighter mevzusuna. Bakanlığa Avrupa’dan talep edilen EuroFighter Typhoon da soruldu. Bu konuda da “EuroFighter temini girişimlerimiz devam etmektedir. Bu konuda Birleşik Krallık yetkilileri ile Alman yetkililer görüşmeleri sürdürmektedir. Bizim beklentimiz müttefiklerimizin ittifakın ruhuna ve ortak güvenlik perspektifine uygun kararlar almasıdır. Biz olumlu sonuç alınacağına inanmaktayız” dendi.
EuroFighterler tek bir ülke tarafından üretilmiyor. İngiltere, İtalya, İspanya ve Almanya ortaklığında geliştirilen 4.5 nesil, çift motorlu, delta kanatlı, çok rollü bir savaş uçağı. Dolayısıyla Türkiye’nin bu silahları alabilmek için dört ülkenin de rızasını alması gerekiyor. Amaç 40 EuroFighter almak. Güler geçen kasım ayında İngiltere ve İspanya’nın satışa sıcak baktığını, ancak Almanya’nın sorun çıkardığını söylemişti. Almanya özellikle 2019’da Suriye’nin kuzeyinde başlatılan Barış Pınarı Harekâtı’ndan sonra Türkiye’ye silah satışı konusundaki sert tutumunu sertleştirmişti.
Ancak iki ülke arasındaki son gerginlik Erdoğan’ın geçen kasım ayında Almanya’ya yaptığı ziyarette sarf ettiği sözler oldu. Şansölye Olaf Scholz ile görüşmesinin ardından ortak basın açıklamasında Batı’nın Gazze’deki duruma karşılık tutumuyla ilgili sert açıklamalar yapan Erdoğan “Bizim Holokost geçmişimiz olmadığı için İsrail’e borcumuz da yok” sözleriyle iki ülke arasındaki soğuk rüzgarları adeta tayfuna dönüştürdü.