Kudüs’ün tarih kokan sokaklarına bir kez daha derin çatışma izi düştü. Sabahın erken saatlerinde Mescid-i Aksa’nın minareleri arasından yükselen ezan sesi fanatik bir grubun ayak sesleriyle kesildi. İsrail’in aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ve Necef ve Celile Kalkınma Bakanı Yitzhak Wasserlauf yanlarındaki fanatik Yahudi gruplarla birlikte polis koruması eşliğinde Mescid-i Aksa’nın avlusuna girdi. Baskın sadece mekânın duvarlarında yankılanan bir ayak sesi değil, Kudüs’ün tarihi statüsüne bir meydan okumaydı da.
Konu Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreter Sözcü Yardımcısı Farhan Haq İsrailli iki bakanın fanatik Yahudi gruplarla Mescid-i Aksa’ya baskın düzenlemesi için kutsal mekanlarla ilgili statükonun değiştirilmesine karşı olduklarını söyledi. Günlük basın toplantısında gazetecilerin sorularını cevaplayan Haq, Mescid-i Aksa’ya baskınla ilgili soru üzerine “Kutsal mekanlarla ilgili statükoyu değiştirmeye yönelik her türlü çabaya karşıyız” dedi.
“Kudüs’teki diğer kutsal mekanlar gibi Mescid-i Aksa da kendi haline bırakılmalı ve mekanlar için mevcut dini otoriteler tarafından kontrol edilmelidir” diyen Haq bu tür davranışların “işi kolaylaştırmadığı” ve “aşırı derecede kışkırtıcı” olduğunu belirtti.
Ağustos başından beri Gazze’ye giden yardımların üçte biri engellendi
Bu arada Birleşmiş Milletler (BM) İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA) ağustos ayının başından bu yana Gazze’ye gönderilen yardımların yaklaşık üçte birinin İsrail tarafından engellendiğini duyurdu. BM Genel Sekreter Sözcü Yardımcısı Farhan Haq “OCHA erişim kısıtlamalarının Gazze Şeridi’ndeki yüzbinlerce savunmasız insana hayat kurtarıcı insani yardım ulaştırılmasını ciddi şekilde engellediğini söylüyor” dedi.
“Toplamda ağustos ayının başından bu yana Gazze’deki yardım misyonlarının yaklaşık üçte biri İsrailli yetkililer tarafından engellendi” diyen Haq bu kısıtlamaların kümülatif etkisinin “ölüm, acı, açlık ve susuzlukla” karşı karşıya kalan insanlar arasında devam eden bir “yoksunluk ve sıkıntı döngüsünü devam ettirdiğini” dile getirdi.
Farhan Haq 1-11 Ağustos tarihlerinde Gazze’nin kuzeyine gönderilen 85 insani yardım misyonundan yalnızca 34’üne İsrailli yetkililerce izin verildiğini, geri kalanının “güvenlik, lojistik veya operasyonel nedenlerle reddedildiği, engellendiği veya iptal edildiğini” söyledi.
Durumun Gazze’nin güneyinde de farklı olmadığını söyleyen Haq burada da 122 yardım misyonundan sadece 63’ünün ihtiyaç sahibi Filistinlilere ulaştırılabildiğini kaydetti. Sözcü Yardımcısı bir İsrail gazetesinin “İsrail ordusunun Gazze’deki askeri operasyonlarında Filistinli sivilleri insan kalkanı olarak kullandığı” yönündeki iddialarıyla ilgili ise henüz bilgileri olmadığını belirtti.
Bakan Tunç: Tüm dünya karşı durmalı
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç İsrailler tarafından Mescid-i Aksa’ya polis gözetiminde baskın düzenlenmesini kınayarak sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda şunları söyledi:
“İşgalci İsrail kabinesinin bakanlarının da aralarında yer aldığı fanatik saldırgan İsrailler tarafından Mescid-i Aksa’ya polis gözetiminde baskın düzenlenmesini şiddet ve nefretle kınıyorum. Müslümanların mabedi, semavi dinlerin ortak değeri ve insanlığın mirası olan Mescid-i Aksa’ya haince yapılan baskın asla kabul edilemez.”
Uluslararası kuruluşlara İsrailli zalimlerin insan haklarını ayaklar altına alan zulümlerinin engellenmesi için harekete geçmesi çağrısında bulunan Tunç “Kandan ve gözyaşından beslenen İsrailli barbarlar, hiçbir ilke ve kural tanımadan işlediği insanlık ve savaş suçlarıyla dünya tarihine kara bir leke olarak geçmiştir. Tüm dünya işgalci İsrail’in yaptığı soykırıma ve faşizan uygulamalarına karşı durmalıdır” dedi.
Suudi Arabistan: İhlaller sona ermeli
Suudi Arabistan yüzlerce fanatik Yahudi’nin Mescid-i Aksa’ya baskın düzenlemesini kınayarak uluslararası topluma “İsrail ihlallerinin sona ermesi” yönünde tutum takınması çağrısında bulundu.
Açıklamada İsrailli yetkililerin ve Yahudilerin Mescid-i Aksa’ya aleni olarak tekrarladığı baskınların en güçlü ifadelerle kınandığı belirtildi.
“Dini kutsallara saygı göstermenin öneminin” vurgulandığı açıklamada “uluslararası hukukun ve Kudüs’ün tarihi statüsünün sürekli ihlal edilmesinin ve dünya çapında milyonlarca Müslümanın provoke edilmesinin sonuçları” konusunda uyarı yaptı.
Suudi Arabistan uluslararası topluma “İsrail’in uluslararası hukuka ve ilgili uluslararası kararlara yönelik sürdürdüğü ihlalleri durdurma konusunda sorumluluğunu yerine getirmesi” çağrısında bulundu.
Fidan’dan diplomasi trafiği
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Katar ve Mısır dışişleri bakanlarıyla yaptığı telefon görüşmesinde İsrailli bakanların Filistin topraklarını gasbeden fanatik Yahudilerle Mescid-i Aksa’ya düzenlediği baskını ve Gazze’deki son durumu ele aldı.
Diplomatik kaynaklardan edinilen bilgiye göre Bakan Fidan, Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani ve Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdullati ile ayrı ayrı telefon görüşmesi yaptı.
Görüşmelerde radikal İsrailliler tarafından Mescid-i Aksa’ya yapılan saldırı Gazze’deki son durum ve bölgedeki gelişmeler ele alındı.
Dışişleri Bakanlığı tarafından İsraillilerin Mescid-i Aksa baskınına tepki gösterilerek “Aralarında Bakanlar’ın da bulunduğu yüzlerce radikal İsrailli tarafından Mescid-i Aksa’ya polis koruması altında baskın düzenlenmesi Kudüs’ün tarihi statüsünü ihlal eden ve bölgemizdeki tırmanmayı daha da artıracak bir kışkırtmadır” açıklaması yapıldı.
“Bu provokatif eylem İsrail tarafının barışa ulaşmak niyetinde olmadığını bir kez daha gözler önüne sermiştir” denen açıklamada “İsrail Hükümetinin Gazze’de sürdürdüğü vahşetin durdurulması ve tüm bölgemizin istikrarını hedef alan bu tip eylemlerin önlenmesi için uluslararası toplum derhal harekete geçmelidir” çağrısı yapıldı.
Mısır’dan camiye dikilen bayrağa tepki
Mısır, İsrailli bakanlarla birlikte fanatik Yahudi bir grubun Mescid-i Aksa’ya baskın düzenlemesine tepki göstererek uluslararası topluma ihlalleri engelleme çağrısında bulundu. Mısır Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan yazılı açıklamada Mısır’ın “iki İsrailli bakanın, İsrail milletvekilleri, yüzlerce İsrailli yerleşimci ve aşırılık yanlısıyla birlikte İsrail polisinin koruması altında Mescid-i Aksa’ya baskın yapması ve camiye İsrail bayrağını dikmesini kınadığı” belirtildi.
İsrailli bakan ve milletvekillerinin fanatik Yahudi bir grupla Mescid-i Aksa’ya baskın düzenlemesinin “sorumsuz ve provokatif bir eylem” olduğuna işaret edilen açıklamada uluslararası hukukun ve Mescid-i Aksa’nın tarihi ve hukuki statüsünün ihlal edildiği kaydedildi. Söz konusu baskının “Gazze’de ateşkes sağlanmasına yönelik çabaları engellemeyi ve hassasiyetleri zedelemeyi amaçladığına” dikkat çekilen açıklamada “Bu ihlallerle mücadelede uluslararası toplum aktif bir rol oynamalı” dendi.
Ürdün: Kutsal değerlerin açık ihlali
Ürdün Dışişleri Bakanlığı da baskını “uluslararası hukukun ve Kudüs’teki mevcut tarihi ve hukuki statüko ile kutsal değerlerin açık şekilde ihlali” olarak değerlendirdi. Bu baskının İsrail hükümetinin ve onun aşırılık yanlısı üyelerinin uluslararası yasaları ve İsrail’in “işgalci güç olarak” yükümlülüklerini hiçe sayma konusundaki ısrarını yansıttığı belirtildi.
Mescid-i Aksa’nın 144 dönümlük alanının tamamının Müslümanların ibadet yeri olduğu, Ürdün Vakıflar, İslami İşler ve Mukaddesat Bakanlığı’na bağlı Kudüs İslami Vakıflar İdaresinin himayesinde bulunduğu; idare ve girişleri düzenleme konusunda yetkili merciin de Kudüs İslami Vakıflar İdaresi olduğu anımsatıldı.
Baskının kınandığı açıklamada “Filistin devletinin işgal altındaki Kudüs kenti üzerinde egemenlik hakkı olduğu ve işgalci güç İsrail’in işgal altındaki Kudüs ile orada Müslümanlara ve Hıristiyanlara ait kutsal değerler üzerinde hiçbir hakkı veya egemenliği bulunmadığı” belirtildi.
Mescid-i Aksa’ya ilişkin statüko
Ürdün 1994’te İsrail ile imzaladığı Vadi Araba Anlaşması uyarınca Kudüs’teki dini işlerden sorumlu ülke olarak kabul ediliyor. Yine 2013’te Ürdün Kralı 2. Abdullah ile Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas arasında imzalanan anlaşmaya göre Kudüs ve oradaki kutsal mekanların savunulması ve vesayet hakkı da Ürdün’e verildi.
Anlaşmaya göre Mescid-i Aksa, Ürdün Vakıflar, İslami İşler ve Mukaddesat Bakanlığına bağlı Kudüs İslami Vakıflar İdaresinin himayesinde. Daha önce Kudüs İslami Vakıflar İdaresinin izni dahilinde Mescid-i Aksa’yı ziyaret eden Yahudiler 2003’ten bu yana Vakıflar İdaresinin egemenliğini ihlal eden İsrail’in tek taraflı kararı çerçevesinde polis eşliğinde Müslümanların kutsal mabedine giriyor.
İsrail yönetimi Mescid-i Aksa’da “sadece Müslümanların ibadet edebildiği diğer dinlerin mensuplarınınsa sadece ziyaret edebileceği” tarihi statükonun korunduğunu savunuyor. Ancak fanatik Yahudi yerleşimcilerin İsrail polisi korumasında Aksa’ya düzenledikleri baskınlarda dua etmeleri ve dini ritüelleri yerine getirmeleri sıkça kameralara yansıyor.