ABD'den Türkiye'nin Rusya'dan aldığı S-400 konusunda gerekeni yaparsa F-35 programına tekrar dönebileceği açıklamasına karşın Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, 'uzlaşılamaz bir şart koşulursa Türkiye'nin başka alternatiflere bakacağını' söyledi.

Ketum tavrıyla bilinen Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın televizyonda demeç vermesine pek alışık sayılmayız ama Fidan dün gece A Haber’e konuk olarak Türkiye’nin dış politikasıyla ilgili merak edilenleri, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Mısır ziyareti, Putin’in Türkiye ziyareti ve bölgesel sorunlar gibi konular hakkında konuştu.

Program İsveç’in NATO üyeliğinin onaylanması ve bunun akabinde F-16’ların Türkiye verilmesi yönünde Biden yönetiminden Amerikan Kongresi’ne mektup gönderilmesi ile açıldı. Fidan kongreden itiraz gelmezse önümüzdeki cumartesi satış sürecinin tamamlanacağını belirterek Türkiye’nin zamanında çıkarıldığı F-35 konusuna da değindi. Türkiye ABD’nin en gelişmiş savaş uçağı olan F-35’in yalnız alıcı değil, üretici ortakları arasındaydı. Ancak Amerikan Kongresi Türkiye’nin Rusya’dan S-400 hava savunma sistemlerinden almasını Fidan’ın deyimiyle “bahane ederek” Türkiye’yi F-34 programından çıkarmıştı.

Fidan Türkiye’nin S-400 almasını, “Burada tabii batıdan almak istediğimiz sistemlerinin verilmemesi, bunun pazarlığının yapılmaması, yani Türkiye’nin bu noktada kabiliyet kazanması gereken bir ülke olarak görülmemesi bizi başka arayışlara itti haliyle” sözleriyle gerekçelendirdi.

Fidan “maddi zararın tazmini açısından ilgili makamların yoğun çalışmaları olduğunu” da belirtti. Türkiye’nin zamanında F-35 için yaptığı 23 milyar doların karşılığında ABD şimdi 40 F-16 ve 79 modernizasyon kiti verecek. ABD Türkiye’ye 40 F-16 vermesi karşılığında Yunanistan’a 8.6 milyar dolar değerinde 40 F-35 verecek. Fidan bu konuda yaptığı değerlendirmede “F-35’lerin teslimi 2030’dan sonrası gibi öngörülüyor. O zamana kadar ne olur? Dengeler nasıl değişir? Tabii bunu takip etmek lazım” dedi.

F-35’e bakış nasıl?

Geçen hafta CNN Türk’e konuşan ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Vekili Victoria Nuland “Açıkçası bu S-400 meselesini halledebilirsek, ki bunu yapmak istiyoruz, ABD Türkiye’yi F-35 ailesine geri almaktan memnuniyet duyacaktır. Ama önce diğer meseleyi çözmeliyiz ve bunu çözerken de Türkiye’nin güçlü bir hava savunmasına sahip olmasını sağlamalıyız” demişti. Fidan da A Haber’deki açıklamasında Türkiye’nin hava savunma sistemlerinde ve hava taarruz sistemlerindeki kabiliyetlerini geliştirmeye çalıştığını söyledi.

Fidan Türkiye’nin şu anda özellikle Hisar sınıfı hava savunma sistemlerinin üzerine düştüğünü belirterek “Çünkü biz şu ana kadar hava saldırısına karşı vereceğimiz cevap olarak hava savunma sistemlerimizi ağırlıklı olarak F-16’lar üzerinden götürüyorduk. Ama füze teknolojilerinin yayılmasıyla, uçak çeşitliliğinin artmasıyla, otonom SİHA’ların İHA’ların devreye girmesiyle aslında yerden hava savunmasının önemi daha da artmış oldu” dedi. HİSAR Türkiye’nin kendi ürettiği hava savunma sistemleri, özelliklerine de buradan ulaşabilirsiniz.

Fidan “Batılılarla daha sonra hava savunma sistemleri konusunda belki bir ortaklık veya başka bir anlaşma gelişir mi gelişmez mi? Onu bilmiyorum. Onu kendilerinin düşünmesi lazım ama. Bizim milli politika olarak ortaya koyduğumuz husus biz gerek dışarıdan alma yoluyla, gerek yerli üretim yoluyla hava savunmamızı temin etmek zorundayız” diyerek Türkiye’nin gelecekteki politikasının da milli araçları artırmak yönünde olacağını belirtti. Fidan F-35 programına dönüş konusunda, “Bir yetenek eğer bizim diğer yeteneklerimizi kaybetmeden ilave olarak alacağımız bir yetenek olursa neden olmasın? Ama bu yeteneği alma karşılığında, bizim başka yeteneklerimizden vazgeçmemiz başka politikalara adapte etmemiz gibi bir şart olursa, bu şartlar hiçbir şekilde uzlaştırılamaz bir şart olursa o zaman başka alternatifleri aramaya devam ederiz” dedi.

ABD Türkiye’ye F-16, Yunanistan’a F-35 satıyor

Putin’in Türkiye ziyareti

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in bu ay içinde Türkiye’ye gelmesi bekleniyor. İngiliz haber ajansı Reuters’de yer alan haberde ziyaretin 12 Şubat’ta gerçekleşeceği tahmin ediliyor. İki liderin görüşmesinde gündem doğalgazın, Gazze sorununun, Suriye’deki mevcut durumun ve Rusya’nın geçen yıl çıktığı Tahıl Koridoru Anlaşması’ndan oluşacak.

Rusya’nın Gazze meselesinde Türkiye ile yakın bir çizgide olduğunu belirten Fidan tam mutabık kalınamayan konuların başında gelen Suriye meselesinin, özellikle de Rusya’nın etkin olduğu Münbiç ve Tel Rıfat’ta PKK’ya göz yumulmamasının Türkiye için önemli bir konu olduğunu, bunu iki liderin defalarca konuştuğunu dile getirdi.

Fidan tahıl koridoru konusunda yaşanan sıkıntılardan birinin Ukrayna’nın kendi tahılını gemileri zarara uğrar diye çıkaramaması olduğunu, diğerinin ise Rusya tahılını çıkarabilse de bankacılık sistemine entegre olmadığı için tahıllarının ödemesini almaması olduğunu söyledi. Bakan “Ukraynalılar da şu anda tahıllarını çıkartıyorlar. Ama ne zaman hangi geminin saldırıya uğrayacağının garantisi yok. Dolayısıyla fiyatlara ciddi yansıması var. Siparişlere yansıması var. Bunu izole etmenin yolu karşılıklı iki tarafı da tatmin eden ve dünya kamuoyunu rahatlatan bir çözüme ulaşmak. Şu anda yapılmaya çalışılan da bu” dedi ve şu anda nasıl yeni bir yöntem geliştirilebileceği üzerinde çalışmalar yapıldığını belirtti.

“Bir önceki tahıl anlaşması belli bir mekanizma içinde işliyordu. Şimdi görüldü ki o mekanizmadan daha farklı bir mekanizmayla giderilebilme imkanı var. Şu anda o imkanı somutlaştırmaya çalışıyoruz” diyen Fidan bu konu üzerinde hem Türkiye’de hem BM hem Ukrayna’da hem de Rusya’da çalışmalar yapıldığını belirtti. Ancak bu yöntemin ne olduğu konusunda herhangi bir detay vermedi. Erdoğan ve Putin’in son görüşmesinde gündeme gelen tahıl ticareti yöntemi Katar’ın finansal desteğiyle Türkiye üzerinden Afrika’ya Rus tahılının dağıtılmasıydı.

Putin’in çantası dolu: Şubatta Türkiye’ye geliyor

‘KYB’nin PKK ile işbirliğini biliyorduk, sessizce çözmeye çalıştık’

Son dönemlerde Türkiye Pençe Kilit Operasyonu sırasında şehitler verdi. Fidan şehit haberlerinin ardından üç hafta önce Savunma Bakanı Yaşar Güler ile meclise güvenlik konusunda bilgi verdi. Fidan’ın meclisteki konuşmasının son kısmında Kuzey Irak’taki Kürdistan Özerk Bölgesi’nde seçimleri de kazanan Talabani’nin Kürdistan Yurtseverler Cephesi KYB’yi suçladı, “PKK’ya alan açmaya devam ederlerse ağır yaptırımlarımız gelir” dedi.

A Haber’de yaptığı açıklamalar sırasında KYB’nin Süleymaniye’de PKK ile işbirliği içinde olmasının uzun zamandır gündemlerinde olduğunu belirten Fidan “Biz bu konuyu açıktan kamuoyuyla paylaşmadan önce gerek diplomatik usulü gereği gerekli mücadelenin bir metodolojisi olarak sessiz yöntemle halletmeye çok çalıştık” dedi ve sözlerine şöyle devam etti:

“Defalarca bir araya geldik Süleymaniye’deki KYB yönetimi ile. Her seferinde de aynısını söyledik ‘Biz sizden PKK ile aranıza mesafe koymanızı istiyoruz’. Yani bu adamlar buradaki altyapıyı kullanıyorlar, siz bunlara kimlik veriyorsunuz hastane ortamı sağlıyorsunuz. Burada ikamet ortamı sağlıyorsunuz, burada eylem yapma imkanı sağlıyorsunuz. Biz sizden direkt bunlarla savaşmanızı da beklemiyoruz. Biz sizin güç dengenizi anlıyoruz. Savaşma işini biz yaparız ama biz sizden onlarla işbirliği içerisinde olmanızı istemiyoruz bu sizi düşman sınıfına sokar bundan vazgeçin.” 

KYB tarafında Türkiye’yi memnun etmeye çalışır birtakım adımlar atıldığını ancak bir ilerleme kaydedilemediğini belirten Fidan “Baktık ki esas itibari ile bu adamların bundan vazgeçme niyeti yok. Daha sonra sayın cumhurbaşkanımıza da arz ettik. Bu konuyu artık resmi politika haline açıktan deklare ettik ve yaptırımlar yoluyla aşamalandırmaya başladık” diye devam etti.

Bu yaptırımlar arasında hava yolu taşımacılığına getiren sınırlamalar da vardı. Türkiye o bölgeye hava sahasını kapattığı için oraya gitmeyi planlayan uçaklar nereden gelirse gelsin Türk hava sahasını kullanamıyor. Geçen yıl ekim ayında Talabani Rudaw’a verdiği demeçte bu konuyla ilgili olarak “Türkiye ile sorunumuzun çözümü zordur. Türkiye’ye gitmeyeceğim derken şaka yapmıştım ama cidden Türkiye’ye gitmeyeceğim. Türkiye’ye gidemiyorum” demişti. Fidan Süleymaniye ve Erbil arasında rekabet olduğunu, ancak Erbil’in terörle mücadele sebebiyle avantajı yakaladığını belirtti.

Fidan Süleymaniye’ye yönelik yaptırımların ancak KYB terörle arasına mesafe koyarsa mümkün olacağını belirtti. Ne var ki Talabani  PKK ile bağlantılı olmadıklarını söylemeye devam ediyor. Geçen yıl Rudaw’a verdiği röportajda bölgede PKK ile ilintili siyasi partilere kapatma yetkisinin kendisinde olmadığını söyleyen Talabani “Türkiye ile sorunların diyalog ile çözüleceğini düşünüyorum. Kürtler inatçıdır, biz baskı ile bir iş yapmayız. Ortada buluşabileceğimiz bir yer olduğuna inanıyorum. Ama onlar oturup konuşmaya yanaşmıyorsa biz ne yapalım?” demişti.

Öte yandan Türkiye aralık ayında aldığı bir kararla Türkiye hava sahası üzerinde uyguladığı yasağı 22 Haziran 2024 tarihine kadar uzattı.

‘Suriye tek başına karar alamıyor’

Geçen ay Astana’da Türkiye, Suriye, Rusya ve İran yetkilileri bir araya gelerek daha çok ABD’yi hedef alan bir anlaşmaya imza attı. Bu anlaşmada YPG gibi özerklik arayışındaki gruplara destek çıkanlar ve Suriye petrolünü yasadışı yollarla yurtdışına kaçıranlar kınanmıştı ki buradan da bahsi geçen kişinin ABD olduğu anlaşılmıştı. Aynı anlaşmada Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygı duyulması ifadesi de önceki Astana zirvelerinde olduğu gibi bir kez daha yer edindi.

Astana’da ABD iması: Suriye’de ‘terörü ve YPG’nin özerkliğini destekleyenler’ kınandı

Suriye Türkiye’den normalleşme karşılığında Suriye’nin kuzeyindeki askerlerini çekerek toprak bütünlüğüne saygı duymasını istiyor. Türkiye ise bölge terör örgütlerinden temizlenene kadar askerlerini geri çekmeyeceği konusunda ısrarını koruyor. İki ülke şu anda normalleşmenin yol haritasını çıkarmanın peşinde. Fidan toplantılar sırasında Suriye ile terörle mücadele ve toprakları PKK işgalinden kurtarma konusunda “genel zihin birlikteliği” içinde olduklarını, ancak birtakım sorunlar olduğunu belirtti. Fidan sorunları şöyle özetledi:

“Suriye kendi başına karar almada çok fazla adım atamıyor. Burada ona yaşamsal destek veren ortaklarıyla hareket etmesi gerekiyor. Ortaklar da her zaman aynı stratejik öncelikleri paylaşır durumda değil. Yani Rusya’nın İran’ın ve Suriye’nin üç ayrı devlet olarak büyük bir ortaklıkları var Suriye rejiminin ayakta kalması ile ilgili. Ama bölgeyle ilgili genel dengelere baktığımız zaman bununla da ilgili çok farklı tercihleri ve öncelikleri var ve bu öncelikler de her zaman birbiriyle örtüşen öncelikler değil. Biz bunları biliyoruz, çok zamandır yakından takip ettiğimiz, analizini yaptığımız konular. Hamlelerimizi yaparken de bunları dikkate alıyoruz. Ama Suriye rejiminin Türkiye’ye ön şart koyarak diplomatik bir hamle yapma çabası yanlış bir usul. Biz bunu kendilerine de ilettik. Ama cumhurbaşkanımızın da söylediği gibi, biz diyalog kapısını açık tutuyoruz. İki komşu ülkeyiz Suriye’nin toprak bütünlüğünü de savunuyoruz” dedi.

Erdoğan ve Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad Riyad’da Filistin temalı zirveye katılmış ve aynı aile fotoğrafında yer almış olsa da hiçbir şekilde etkileşime girmediler. Bu zirveden aylar öncesinde Esad, “Türkiye şartımızı görüşmeye açık değilse Erdoğan ile görüşüp ne yapacağız? Karşılıklı meşrubat mı içeceğiz?” sözleriyle olası bir ikili görüşmenin önüne duvar koymuştu.

Fidan “Siz konuşmak için bile şart getiriyorsanız bu şu demektir: Aslında çok fazla çözümle ilgilenmiyorsunuz demektir veya karşınızdaki insanın önceliklerini anlamıyorsunuz demektir. Yani eğer diplomatik bir angajmana giriyorsanız bir numaralı ev ödeviniz muhatabınızın önceliklerini, pozisyonunu, hamlelerini anlama ile ilgili bir strateji geliştirmeniz gerek. Bir farkındalığınızın olması lazım ki ondan sonra sizde ona göre adımlarınızı geliştirin, bir diyalog niyeti varsa bu diyalog niyeti sahada bir somut neticeye yansıyabilir diye düşünüyorum” diyerek Suriye’nin politikasını eleştirdi.

“İzah ettiği ve edemediği nedenlerden dolayı” Suriye yönetiminin şu anda Türkiye ile “görüşemediğini” belirten Fidan “Görüştüğü zaman da kendi olamıyor zaten” dedi.

Nereden nereye: Erdoğan ve Esad aynı karede

Erdoğan Mısır yolcusu

Normalleşme demişken büyükelçilerin karşılıklı olarak atanarak ve liderlerin yüz yüze gelerek kopuk ilişkilerin yeniden tesis edildiği Mısır’ı atlamamak gerekiyor. Son zamanlarda Middle East Eye’da çıkan bir iddiada Erdoğan’ın 14 Şubat’ta Mısır’da Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi ile bir araya geleceği belirtilmişti. Fidan herhangi bir tarih belirtmese de Erdoğan’ın Mısır’ı ziyaret edeceğini teyit etti.

Mısır’da çok fazla Tür yatırımcı olduğunu belirten Fidan, Filistin meselesinde de teknoloji konusunda da tartışma konusu olan Libya meselesinde de Mısır ile diyalog içerisinde olmanın önemli olduğunu belirtti. Fidan “Asıl stratejik hat Mısır ve Türkiye olarak bizim tarihsel yolculuğumuzdur. İki hat olarak bizim birbirimizden ayrılmamız mümkün değil” dedi.

12 yıl sonra ilk ziyaret: Erdoğan Sevgililer Günü’nde Sisi ile görüşebilir

‘AB’ye üye olsaydık Brexit olmazdı’

Son olarak konu tabii ki Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne (AB) üyeliğine geldi. Burada Türk yönetimine birtakım eleştiriler geldiğini belirten Fidan “Avrupa Birliği’nin bir şeye karar vermesi gerekiyor ilk önce. Avrupa Birliği bizi istiyor mu istemiyor mu?” dedi. Fidan AB tarihinde birliğin şartlarına tam olarak uymasa da bir şekilde birliğe dahil edilen ülkelerin olduğunu belirtirken şu anda üyeliği üzerine AB’de hararetli tartışmaların döndüğü Ukrayna örneği geldi.

Avrupa Birliği ve Avrupa Parlamentosu geçen yılki Türkiye raporlarında Türkiye’de hukukun işlemediğini gerekçe göstererek Türkiye’nin mevcut haliyle birliğe dahil edilemeyeceğini açık ve net bir şekilde belirtmişti. Sonrasında genişleme raporunda da Türkiye’den bir kez bile bahsedilmemişti. Tüm bunlar birliğin Türkiye’ye kapıları biraz daha, biraz daha kapattığını gösteriyordu.

Türkiye’nin birliğe üyeliğine bir zamanlar sıcak bakıldığını ancak Fransa’da Sarkozy’nin yönetimi gelmesiyle kapıların kapandığını belirten Fidan “Avrupa Birliği’nde Türkiye ile ilgili, İslam dünyası ile ilgili sorun aynı… Yani biz neyi kabul etmek istediğimizi biliyoruz da karşı taraf neyi reddettiğinin çok farkında değil” dedi. Fidan Türkiye 2011-12 yıllarında AB üyesi olsaydı bugün Brexit’ten bahsedilmeyeceğini iddia etti, Avrupa-Atlantik güvenlik denkleminde daha bağımsız bir aktör olabileceğini söyledi. “Bugün Ortadoğu ve Afrika’daki problemleri önleyici diplomasi ile öne almada daha etkili olabilirlerdi” diyen Fidan AB’nin şu anda göç dahil pek çok konuda aracı olmadığını, stratejik güç dengesine girecekleri zaman ABD’nin yanında yer almak zorunda kaldıklarını belirtti.