Fransa emeklilik yaşının 62’den 64’e çıkarılmasını henüz sindirememişken bu sefer de Birleşik Krallık emeklilik yaşını yükseltme yönünde adımlar atılmasının bir zorunluluk olduğu yönünde açıklamalarda bulundu. Birleşik Krallık’ın Çalışma ve Emeklilik Bakanı Mel Stride, seçimlerden sonra kurulacak yeni hükümetin emeklilik yaşını 68’e yükseltme konusunda ‘elini taşın altına koyması gerekeceğini’ söyledi.
Westminster’deki bir öğle yemeği sırasında gazetecilere konuşan Stride’a Fransa’da emeklilik reformuna karşı aylardır devam eden protestoları gören Birleşik Krallık hükümetinin, emeklilik yaşını yükseltme planını yeniden gözden geçirmeye çalışıp çalışmayacağı soruldu.
Birleşik Krallık Başbakanı Rishi Sunak’ın yakın müttefiki olan bakan, “Halkımızın ruhunda emelilik maaşı için ayaklanıp bir yerleri yakmak olduğunu sanmıyorum. Bu kararı ertelememin sebebi Covid-19 ve ekonomik belirsizliklerdi. Ancak önemli olan herhangi bir değişiklik yapmadan 10 yıl önce haber vermektir” cevabını verdi. Stride bu kararı ertelese de kendisinden sonra göreve gelecek bakanın ortalama yaşam süresinin artması sebebiyle bu yönde adımlar atmak zorunda kalacağının altını çizdi.
Emeklilik yaşının 2030’a kadar 67’den 68’e yükseltileceğini söyleyen Stride, “Bu kararı şimdi almamız için bir sebep yok. Emeklilik yaşını yükseltme meselesi bir sonraki hükümete kadar bekleyebilir” dedi. Yine de Stride, ekonominin 50 yıllık sürdürülebilirlik raporlarını referans göstererek bu karardan kaçmanın mümkün olmadığının da altını çizdi.
Birleşik Krallık’ta mevcut tabloya göre emeklilik yaşı 66. Ancak bunun 2026 ve 2028 yılları arasında kademeli olarak 67’ye, 2044 ile 2046 yılları arasında da 68’e çıkarılması öngörülüyor. Bu da söz konusu plandan Nisan 1977’den sonra doğanların etkileneceğini gösteriyor.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron bu kararı erkenden alarak, Fransa’da emekli olma yaşının diğer Avrupa ülkelerine göre daha düşük olduğunu söylemişti. Ancak hem muhalefetin hem de halkın tepkisiyle karşılaşmıştı. Alt mecliste kararın bir türlü kabul edilememesi sonucunda Başbakan Elisabeth Borne, anayasadaki bir maddeden faydalanarak düzenlemeyi oylama yapılmaksızın geçirmişti.
Ancak halk bunun demokratik olmadığını öne sürünce karar anayasa mahkemesine taşınmıştı. Bütün üyeleri eski devlet memurlarından oluşan mahkeme, kararın yasalara uygun olduğuna hükmetmişti.