ABD Başkanı Joe Biden’ın Oval Ofis’ten yaptığı belki de son konuşmada söylediği sözler içinde en çok öne çıkanı belki de şuydu: “Hiçbir yönetim İsrail’e benden daha fazla yardım etmedi. Bence (İsrail Başbakanı Binyamin) Netanyahu bunu hatırlamalı. Seçimleri etkilemeye çalışıyor mu, bilmiyorum, fakat bunu beklemiyorum.”
Bugünlerde İsrail’in önde gelen muhalif gazetelerinden Haaretz’de köşe yazarlığı yapan eski diplomat Alon Pinkas, Financial Times gazetesine “Netanyahu Washington oyununu nasıl oynayacağını birçok ABD’li siyasetçiden daha iyi biliyor. Ve Biden’ı gölgede bırakmayı başardı bile” diye yazdı. Mevcut durumun House of Cards’dan hallice olduğu aşikar. ABD’deki seçimlere sadece bir ay kalmışken Ortadoğu’nun ateşe verildiğini düşünürsek bundan daha iyi bir benzetme bulmamız zor zira.
Bu hafta neler yaşadık süzgecimizden bir geçirelim: Salı günü İran, bölgedeki en büyük destekçilerinden olan Lübnan Hizbullahı’nın lideri Hasan Nasrallah’ın öldürülmesine misilleme olarak İsrail’e 180 balistik füze fırlattı. Belki İsraillilerin hiçbiri bu saldırıda ölmedi ama pek çok roket İsrail’in meşhur Demir Kubbe’sini aştı. Roketlerden biri Necef Çölü’ndeki F-35 hava üssünün yakınına düştü, bir diğeri de İsrail’in dış istihbarat teşkilatı Mossad’ın Tel Aviv’deki karargahını kıl payı ıskaladı. İran nisanda da İsrail’i hedef almıştı ama hiç bu kadar ağır tahribat yaratmamıştı.
Bu saldırıyı öncekilerden farklı kılan şeylerden biri de Washington’un Tel Aviv’e itidal çağrısı yapmamasıydı. Üstelik İsrail’in yapacağı misilleme petrol fiyatlarının yükselmesine neden olabilir. Bir ay sonra sandığa gidecek seçmenlerin en büyük derdinin ekonomi olduğunu hesap edersek mevcut senaryo ABD için hiç iç açıcı sayılmaz.
Biden perşembe günü İsrail’in İran’ın petrol sahalarına saldırması ihtimali üstüne Netanyahu ile görüştüğünü itiraf etti. İran geçmişte bu tür bir saldırıda Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Suudi Arabistan petrol altyapısını vurarak misilleme yapacağının sinyallerini vermişti. Brent petrolün varil fiyatı pazartesi günü 70 dolarken cuma günü 78 dolara yükseldi. Yeni saldırılar bu fiyatı 100 dolara çıkarabilir. Gazeteciler de Biden’a bunu sordu. Aldıkları cevapsa şaibeliydi: “Bence bu biraz… neyse.”
Netanyahu dokuz değil, 10 canlıymış
Farkındaysanız son bir senede İsrail’in iç siyasetiyle ilgili yaptığımız haberlerin çoğunda erken seçim çağrılarından, Netanyahu ha gitti ha gideceklerden falan bahsediyorduk. Oysa öyle olmadı. İsrail siyasetinin Houdini’si Netanyahu bir şekilde hayatta kalmayı başardı. Hatta 32 yıldır Hizbullah’ın başındaki Nasrallah’ı ve Hamas’ın siyasi büro şefi İsmail Haniye’yi öldürerek başarılar da kazandı. İsrail’de yapılan son anketler, şimdi bir erken seçim yapılsa Netanyahu’nun partisi önde çıkıyor. İsraillilerin büyük çoğunluğu, iki devletli çözüm önerisine de karşı çıkıyor. Netanyahu deseniz savaş sonrası Gazze planını konuşmaktan imtina ediyor.
Washington merkezli Ortadoğu Enstitüsü Başkan Yardımcısı Paul Salem, FT’ye “Netanyahu’nun dokuz canını da tükettiğini düşünüyorduk. Meğer arka cebinde birkaç can daha taşıyormuş” diyor.
Üstelik Netanyahu tüm bunlar olurken ABD’yi doğrudan bilgilendirmekten kaçındı. Sözde Washington’la uzlaşmaya varmış gibi davranıp eyleme gelince tam tersini yaptı. Washington varılamayan rehine anlaşmasından kamuoyu önünde Hamas’ı sorumlu tutsa da bugüne kadar ateşkesin sağlanamamasında İsrail’in ağır ateşle karşılık vermesi yatıyor.
Eski diplomat Pinkas “Biden yönetimi ‘Bunlar hep sonbahar havalarından’ diyor gibi. Ama hayır, bu mevsimsel bir sorun değil. Netanyahu üstlerine işiyor” diyor.
Netanyahu İran’da rejim değişikliğinden söz etti ama…
Önümüzdeki günlerde yaşanacaklar her koşulda hem Ortadoğu’yu hem de ABD siyasetinin geleceğini etkileyecek. İsrail’in İran’a karşılık vereceğine çok olası bakılıyor, asıl sorun bunun ölçeğinin ne olacağı. “Gerilimi düşürmek için tansiyonu yükseltme” gibi bir hamle mi olacak yoksa gerçek savaşı tetikleyecek bir hamle mi olacak?
Netanyahu bu hafta başında “İran nihayet özgür kaldığında, ki o zaman insanların düşündüğünden çok daha erken gelecek, her şey farklı olacak. İki kadim halk, Yahudiler ve Persler, nihayet barış içinde yaşayacak” dedi. Cumhuriyetçilerin adayı Donald Trump’ın damadı ve Ortadoğu’dan sorumlu eski yetkilisi Jared Kushner, Amerika’yı İsrail’in İran’da rejimi değiştirme çabalarını desteklemeye çağırdı.
Biden’ın eski Ortadoğu temsilcisi ve Barack Obama döneminde ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Yakın Doğu İşleri Bürosu’nu yöneten Jeffrey Feltman, her şeyin önümüzdeki günlerde Netanyahu’nun sürprizlerine bağlı olacağını söylüyor. Feltman “İsrail’in taktik ve stratejik hedefleri, İsrail kamuoyu ve Netanyahu’nun siyaseten hayatta kalması. Bu Netanyahu’nun hapisten kurtuluş kartı” diyor. Savaş öncesinde bile pek çok suçlamayla karşı karşıya olan Netanyahu, bu suçlamalardan Yüksek Mahkeme’nin yetkilerini kısıtlayarak kaçmaya çalışıyordu.
Şimdi süper güç kim?
Biden iktidara Amerika’yı Afganistan ve Ortadoğu’daki bataklıktan çıkarma sözüyle gelmişti. Şimdiyse arkasında alev alev yanan bir Ortadoğu ve bölgede konuşlanmış bekleyen 40 bin ABD askeri ve iki uçak gemisi bırakıyor.
Dönemin ABD Başkanı Bill Clinton, 1996’da o zamanlar muhalefet lideri olan Netanyahu ile ilk resmi görüşmesinden sonra bir yardımcısına dönerek şöyle demişti: “Buradaki süper güç kim lan?” 28 yıl sonra bugün aynı soruyu kimse soramıyor.