Yemen’deki İran destekli Husilerin İsrail ve müttefiklerine ait ticari gemileri hedef alacağını duyurduğu 14 Kasım’dan bu yana Kızıldeniz’de esen fırtınalar durulmuyor. Amerika Birleşik Devletleri de (ABD), ticari trafiği Yemen’deki Husi hareketinin saldırılarından korumaya yardımcı olmak için çok uluslu bir deniz koalisyonu kurma kararı aldı. Refah Muhafızı Operasyonu ismi verilen koalisyonu, Pentagon (ABD Savunma Bakanlığı) perşembe günü bir açıklamayla detaylandırdı, 20’den fazla ülkenin de destek verdiğini söyledi.
Pentagon tarafından yapılan açıklamada “20 kadar” ülkeye dair bilgi eksiklikleri vardı. Bazı ülkelerin koalisyona katıldıklarına ilişkin bilgilerin gizli kalması yönündeki talebi nedeniyle operasyona ilişkin bilgi eksikliği de kafaları bulandırdı.
İngiltere merkezli haber ajansı Reuters, bazı ülkelerin koalisyon katılımını onaylamadığını, bazılarının da ABD’nin Refah Muhafızı Operasyonu’ndan katılmak yerine mevcut deniz anlaşmalarıyla Husilere karşı verilen çabalara destek vermek istediklerini yazdı.
Ülkelerin ABD’nin kurduğu koalisyona karşı net olmayan tavır ve açıklamaları, Husi saldırılarından korunmak için yeni rota arayışına girip Kızıldeniz’den uzaklaşan kargo şirketlerinin de kafasını karıştırdı.
ABD ne duyurdu?
ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin Salı günü, Kızıldeniz’deki ticari taşımacılığı korumak için Refah Muhafızı Operasyonu adı verilen çok uluslu bir koalisyon kurma planlarını duyurdu. Ortadoğu gezisi sırasında operasyonlara İngiltere, Bahreyn, Kanada, Fransa, İtalya, Hollanda, Norveç, Seyşeller ve İspanya’nın da katılacağını söyledi.
Perşembe günü Austin, Yunanistan ve Avustralya’nın da gruba katılarak toplam sayıyı 20’ye çıkardığını söyledi, ancak katılan en az sekiz ülkenin isminin kamuya açıklamayı reddettiğini de ekledi.
Haliyle operasyona katılan 20’den fazla ülkeye dair net bir bilgi yok.
Diğer ülkeler neler söyledi?
FRANSA: Fransa Savunma Bakanlığı, Kızıldeniz ve çevresindeki bölgede ticaret özgürlüğünü güvence altına alma girişimlerini desteklediklerini açıkladı. Bölgede halihazırda faaliyet gösterdiklerini de ifade eden Fransa, gemilerinin Fransız komutası altında kalacağını ifade ederek daha fazla deniz kuvveti konuşlandırıp konuşlandırmayacağı konusunda detay vermedi.
Fransa’nın Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) bir deniz üssü ve Cibuti’de de 1.500 askeri bulunuyor. Languedoc isimli Fransız fırkateyni de şu anda Kızıldeniz’de.
İTALYA: İtalya Savunma Bakanlığı, İtalyan armatörlerin özel taleplerine yanıt olarak ulusal çıkarlarını korumak amacıyla Virginio Fasan adlı fırkateynini Kızıldeniz’e göndereceğini söyledi.
Bunun mevcut operasyonlarının bir parçası olduğunu ve Refah Muhafızı Operasyonuyla bir ilgisi olmadığını belirtti.
İSPANYA: İspanya Savunma Bakanlığı, yalnızca NATO liderliğindeki misyonlara veya AB’nin koordine ettiği operasyonlara dahil olacağını açıkladı. Bakanlık, ABD liderliğinde bşalatılan operasyona tek taraflı katılmayacaklarını açıkladı.
BRİTANYA: Birleşik Krallık, HMS Diamond destroyerinin Refah Muhafızı Operasyonuna katılacağını söyledi. İngiltere savunma bakanlığı, koalisyonun ABD liderliğindeki CMF’nin (Combined Maritime Forces*) bir parçası olarak faaliyet göstereceğini söyledi.
YUNANİSTAN: Yunanistan perşembe günü Kızıldeniz’e bir deniz firkateyni göndereceğini ve Refah Muhafızı Operasyonu’na katılacağını açıkladı.
ALMANYA: Almanya nihai karar vermiş değil. Almanya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Christian Wagner, misyona ülkenin katılıp katılmayacağının incelendiğini belirterek, Kızıldeniz’deki saldırıların nasıl önlenebileceği konusunda Avrupalı ve ABD’li ortaklarla görüşmeler yapıldığını ifade etti.
AVRUPA BİRLİĞİ: AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, AB üyesi ülkelerin ABD’nin Refah Muhafızı Operasyonu’na “Atalanta Korsanlıkla Mücadele Misyonu” kapsamında katkıda bulunmayı kabul ettiğini bildirmişti.
DİĞER ÜLKELER: Hollanda, CMF’nin genel merkezi olan Bahreyn’e iki kurmay subay göndereceğini, Norveç ise 10 deniz subayı göndereceğini söyledi. Danimarka Çarşamba günü yaptığı açıklamada, bir subay göndererek operasyona katılacağını söyledi.
Arap ülkeleri neden katılmıyor?
ABD’nin Refah Muhafızı Operasyonuna ses veren ülkeler genelde Batı ülkeleri. Arap ülkeleri ise sessiz. Bunun nedeni de hem Gazze hem de Husilerle savaşmak istememeleri. Tabii Bahreyn’i dışta tutmak lazım çünkü ABD’nin operasyonuna katılacağını açıklamıştı.
Uluslararası Kriz Grubu (MENA) program direktörü Joost Hiltermann, Arap devletlerinin Husilerle gerilmeye Batılı ülkeler kadar istekli olmadığını söylüyor.
Orta Doğu Enstitüsü’nde akademisyen İbrahim Celal’in AA’ya verdiği demece göre, Suudi Arabistan ve BAE için “ABD ile yaşanan bir hoşnutsuzluk” ve “güven krizi” mevcut.
Uzmanlara göre Yemen’deki savaşta İran destekli Husilere karşı taraf olan Suudi Arabistan ise bu çatışmalardan kurtulmak istiyor ve haliyle koalisyona da ilgisiz kalıyor. Bu ilgisizliğin temel nedeni ise yürütülmekte olan müzakereleri tehlikeye sokabileceği görüşü.
Tek sebep bu da değil tabii ki. Husilerin sınır ötesi saldırılara devam etme tehdidi dolayısıyla hem Suudi Arabistan hem de BAE, ABD ile el ele görüntü vermektense kendi ulusal önceliklerini gözetiyor. Son olarak ve belki de en önemlisi, Arap ülkeleri İsrail’i destekler bir pozisyona düşmek de istemiyor.
Mısır ise bölgedeki gerginliğin çözülmesi için ortaklarıyla istişarelerde bulunduklarını ifade etti ancak ABD öncülüğündeki koalisyona katılım konusunda net bir açıklama yapmadı.
Bölgedeki mevcut deniz koalisyonları neler?
Birkaç donanma, Somali kıyılarında nakliyeyi birkaç yıldır aksatan korsanlardan gemilerin korunması da dahil olmak üzere, bölgedeki nakliye rotalarını korumaya yönelik uluslararası operasyonların bir parçası hâlihazırda yer alıyor.
Avrupa Birliği Somali Deniz Kuvvetleri (EUNAVFOR) tarafından kurulan Atalanta Operasyonu, denizleri korsanlık faaliyetlerinden korumaya yönelik BM kararlarını desteklemek amacıyla Afrika Boynuzu ve Batı Hint Okyanusu’nda faaliyet gösteriyor. Merkezi İspanya’dadır.
Agenor Operasyonu, Körfez ülkelerinden petrol ihracatı için önemli bir nakliye yolu olan Hürmüz Boğazı’nda seyir özgürlüğünü garanti etmeyi amaçlar. Avrupa Birliği liderliğindeki bir operasyondur.
*Birleşik Deniz Kuvvetleri (CMF), ABD Donanması Beşinci Filosu merkezli, Bahreyn’den ABD tarafından yönetilen çok uluslu bir denizcilik koalisyonu. CMF’nin NATO ile Avrupa devletleri, bölge ülkeleri ve diğer uluslar da dahil olmak üzere 39 üyesi bulunuyor. Görevlerinden biri Kızıldeniz’de faaliyet gösteren Birleşik Görev Gücü 153’tür (CTF 153).
Ne olmuştu?
Yemen’deki Husilerin lideri Abdülmelik el-Husi, 14 Kasım’daki televizyon konuşmasında, İsrail’in abluka altındaki Gazze Şeridi’ne yönelik saldırılarına tepki olarak Kızıldeniz’de İsrail gemilerini hedef alabilecekleri tehdidinde bulunmuştu.
Husilerin askeri sözcüsü Yahya Seri de 19 Kasım’da X sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, İsrail bandıralı her türlü gemiyi hedef alacaklarını duyurmuştu.
Ardından Husiler, Babu’l Mendeb Boğazı’nda “Unity Explorer” ve “Number Nine” adlı iki İsrail gemisine İHA ve füze saldırısı düzenlemişti.
İsrailli denizcilik şirketi ZIM de 29 Kasım’da yaptığı açıklamada, Umman Denizi ve Kızıldeniz’deki güvenlik durumunu gerekçe göstererek gemilerinin Mısır’daki Süveyş Kanalı’nı kullanmayacağını belirtmişti.
Son dönemlerde Husilerin eylemlerinin ardından çok sayıda gemicilik şirketi de Kızıldeniz’deki seferlerini durdurma kararı almıştı.
Pentagon, 6 Aralık’ta Yemen’deki Husi güçlerinin Kızıldeniz’deki ticari gemilere yönelik saldırılarına karşı uluslararası “Deniz Görev Gücü” kurulması için görüşmeler yaptıklarını bildirmiş, 18 Aralık’ta da “Refah Muhafızı Operasyonu” adında çok uluslu bir misyonun oluşturulduğunu duyurmuştu.
Buna karşılık olarak, Yemen’deki Husilerin lideri Abdülmelik el-Husi, “Amerika’nın gerilimi tırmandırmaya yönelik herhangi bir eğilimi veya Yemen’i hedef alması karşısında boş durmayacaklarını” belirtmiş ve “ABD’yi, İsrail gemilerini korumak amacıyla Kızıldeniz’i askerileştirmeye çalışmakla” suçlamıştı.
ABD ise Husilerin saldırılarının arkasında İran olduğunu ifade edince, İran’dan da Akdeniz tehdidi gelmişti. İran, yeni direniş güçlerinin doğduğunu açıklayarak doğrudan erişimi olmayan Akdeniz’i kapatma konusunu gündeme getirmişti.