Gazze'ye saldırılar sürerken "Netanyahu'ya baskı yapılmazsa İsrail'in esirleri gün yüzü göremeyecek" diyen Hamas İsrail Başbakanı'nın müzakerelere sunduğu yeni şartları reddetti. Mısır ise İsrail'i yalanlarla suçladı.

Gazze’deki gerilim tüm dünya gündemini meşgul ederken Hamas’ın Siyasi Büro Üyesi İzzet er-Rişk İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun son dakika değişiklikleriyle müzakere sürecini baltalamaya çalıştığını söyledi. Rişk, Netanyahu’nun sunduğu yeni şartların mevcut müzakereleri başa döndüreceği uyarısı yaptı. Ateşkes ve esir değişimi görüşmelerinde Netanyahu’nun baskılara direnmesi özellikle dikkat çekiyor.

Bir süredir Gazze’de devam eden ateşkes görüşmeleri zaten farklı çevrelerin baskısıyla ilerliyordu. İsrail cephesinde esir değişimi talebi giderek artarken Hamas’ın lider kadrosundan İzzet er-Rişk’in yaptığı açıklama müzakerelerin geleceği açısından belirleyici olabilir. Rişk Telegram hesabından yaptığı duyuruda “Netanyahu’ya gerekli baskılar yapılmazsa İsrail esirleri uzun süre serbest kalamayacak” dedi.

Bu sert sözler müzakerelerin çıkmaza girdiğini gösterir nitelikte. Netanyahu’nun eklediği yeni maddeler müzakere sürecini durma noktasına getirirken Rişk bu adımların sadece zaman kaybı olduğunu belirtti. “Bizi en başa götürür” diyerek Netanyahu’nun hareketlerini eleştirdi.

Mısır’ın tepkisi ve ABD’nin rolü

Mısır’ın süreçte oynadığı rol de küçümsenemeyecek önemdeydi. İsrail ile Hamas arasındaki dolaylı müzakerelerde arabulucu olan Mısır zaman zaman görüşmelere dair sert açıklamalar yapıyordu. Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati İsrail’in özellikle yalanlarla süreci sabote etmeye çalıştığını savundu. “Gazze’de ateşkesin sağlanmaması için yalanlar yayıyorlar” diyen Abdulati, İsrail’in bölgedeki tünellerin yıkımına büyük paralar harcadığını da sözlerine ekledi.

Abdulati’nin açıklamaları bölgede gerilimi azaltmak yerine artıran politikaların İsrail tarafından yürütüldüğü yönündeydi. Her ateşkes fırsatı doğduğunda daha fazla gerilimle karşı karşıya kaldıklarını belirten Abdulati İsrail’in gerilimi tırmandırma politikasından duyduğu rahatsızlığı dile getirdi.

Netanyahu üzerindeki baskı artıyor

Netanyahu sadece Hamas ile değil, kendi ülkesindeki muhalefetle de kavga etmek zorunda. Hamas ile esir değişimi anlaşmasını engellemekle suçlanan Netanyahu uluslararası arenada da eleştiri oklarının hedefinde. Özellikle İsrail kamuoyunda “esirleri geri getirmiyor” söylemiyle siyasi baskılar arttı. Ancak Netanyahu ‘İsrail’in güvenlik çıkarlarını koruma’ adı altında müzakerelerde ısrarcı tavrını sürdürüyor. Philadelphi Koridoru’nda Mısır-Gazze sınırında kontrolü elinde tutma isteği ise müzakereleri iyice zora soktu.

Netanyahu’nun taleplerine Hamas’tan gelen tepkiler zaten gergin olan müzakere sürecini daha da karmaşık hale getiriyor.

Hamas İsrail’in yeni şartlarıyla zaman kazanmaya çalıştığını iddia ederek ‘Filistin halkına yönelik saldırıların arkasındaki gerçeğin’ bu olduğunu öne sürdü.

Ateşkesin geleceği belirsiz

Uzun süredir devam eden müzakereler Netanyahu’nun sert tutumuyla her seferinde çıkmaza giriyor. Ancak hem Hamas hem de İsrail bir şekilde ateşkes ve esir değişimi için masaya oturmak zorunda kaldıklarının farkında. Mısır’ın arabuluculuk girişimleri devam ederken ABD’nin de bu süreçteki etkisi dikkat çekiyor. Müzakerelerin başarılı olup olmayacağı ise tamamen tarafların karşılıklı adımlarına bağlı.

Neticede Gazze’deki ateşkes ve esir değişimi konusundaki müzakereler Netanyahu’nun yeni şartlarıyla tekrar karmaşık bir hal aldı.

7 Ekim sonrası Gazze: Neler yaşandı?

Gazze’de savaş, Hamas öncülüğündeki Filistinli örgütlerin 7 Ekim’de İsrail’in güneyine düzenlediği ve çoğu sivil binden fazla kişinin ölümü, 5 bin 132 kişinin de yaralanmasıyla sonuçlanan saldırının ardından patlak verdi. Militanlar ayrıca yaklaşık 250 rehine ele geçirdi; İsrail’in tahminlerine göre bunlardan 110’u Gazze’de kaldı, 36’sı öldü.

Gazze’de Hamas’a bağlı Sağlık Bakanlığı’na göre İsrail’in askeri misillemesi çoğu sivil ve birçoğu kadın ve çocuk olmak üzere en az 40 bin kişinin ölümüne neden olurken, İsrail kuşatması korkunç gıda kıtlığı ve kıtlık tehdidini de beraberinde getirdi. Enkaz altında halen binlerce ölü olduğu bildirilirken halkın sığındığı hastane ve eğitim kurumları hedef alınarak sivil altyapı da tahrip ediliyor.

İsrail ordusu ise Gazze Şeridi’ne saldırılarının başladığı 7 Ekim’den bu yana 240’ı karadan işgal sürecinde olmak üzere en az 580 askerinin öldürüldüğünü duyurdu. Çatışmalara 24 Kasım 2023’te dört günlüğüne verilen ve daha sonra 3 gün daha uzatılan ‘insani ara’da 81 İsrailli ve 240 Filistinli esir karşılıklı serbest bırakıldı.

Öte yandan İsrail binlerce Filistinliyi alıkoyup hapsetmeye devam etti. İşgal altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te de 7 Ekim 2023’ten bu yana İsrail güçleri ile yasa dışı Yahudi yerleşimcilerin saldırılarında en az 400 Filistinli hayatını kaybetti.

İsrail ordusu ve Hizbullah arasında 8 Ekim 2023’ten beri yaşanan çatışmalarda en az 300 Hizbullah mensubu ve 50’den fazla Lübnanlı sivil, 40’ı aşkın Filistinli örgüt mensubu ile 6 İsrailli sivil ve 11 asker öldü.

Soykırım davası ve savaş suçları

Dünya Mahkemesi olarak da bilinen Uluslararası Adalet Divanı (UAD), İsrail’in Filistin topraklarındaki yerleşim politikalarının ve doğal kaynakları sömürmesinin uluslararası hukuku ihlal ettiğini ilan etti.

Güney Afrika, Hollanda’nın Lahey kentinde bulunan BM’ye bağlı mahkemede İsrail’e karşı bir soykırım davası yürütüyor. Mahkeme, İsrail’in Gazze’deki eylemlerini soykırım olarak tanımayı reddetti ancak İsrail’e Gazze Şeridi’nin bazı bölgelerinde askeri eylemlerini durdurması ve Filistinlilere daha fazla zarar verebilecek eylemlerden kaçınması çağrısında bulundu.

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Başsavcısı Kerim Han da Başbakan Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant’ın yanı sıra üç Hamas lideri hakkında savaş suçu ve insanlığa karşı suç işledikleri iddiasıyla tutuklama emri çıkarılmasını talep etti.

Gazze işgali İsrail ekonomisini vuruyor: Erken seçim tetiklenebilirGazze işgali İsrail ekonomisini vuruyor: Erken seçim tetiklenebilir

İsrail güçleri Batı Şeria’da bir Türk’ü katletti, Erdoğan ‘soykırım politikası’ dedi