Ortadoğu bir kez daha savaşın ve belirsizliğin gölgesinde çalkalanıyor. Lübnan’daki Hizbullah örgütü bir dönemin kapanışını ve yeni bir dönemin başlamasını sembolize eden sarsıcı bir haberle dünya gündeminde. Hizbullah’ın en güçlü isimlerinden biri olan Haşim Safiyuddin, İsrail’in düzenlediği suikast sonucu hayatını kaybetti. Safiyuddin yalnızca Hizbullah’ın Yürütme Konseyi Başkanı değil, aynı zamanda yine İsrail’in öldürdüğü Hasan Nasrallah’ın en yakınındaki isim ve doğal halefi olarak gösteriliyordu.
Örgüt tarafından ‘Siyonistlerin canice saldırısı’ olarak tanımlanan bu suikast yazılı bir açıklama ile doğrulandı. Açıklamada Safiyuddin’in ölümünün sadece örgüt için değil, aynı zamanda direniş mücadelesi için de büyük bir kayıp olduğu vurgulandı. Hizbullah onu Nasrallah’ın kardeşi gibi gördüklerini ve onun yanına katıldığını belirtti. Bu kayıp örgüt içinde derin bir boşluk yaratırken, gelecekte liderlik koltuğuna kimin oturacağı sorusunu da gündeme getirdi.
Haşim Safiyuddin kimdir?
Haşim Safiyuddin Lübnan’ın güneyinde Sur kentine bağlı Deyr Kanun en-Nehr beldesinde 1964 yılında dünyaya geldi. Çocukluğundan itibaren derin bir dini eğitim aldı ve genç yaşlarında İran’a giderek Kum kentinde dini ilimlerde uzmanlaştı. 1980’lerin başında İran’da aldığı eğitim onun radikal siyasi fikirlerinin ve İslami direniş anlayışının şekillendiği dönem olarak bilinir.
1982’de Hizbullah’ın kuruluş sürecinde etkin roller üstlenen Safiyuddin, İran’da uzun yıllar kaldıktan sonra Hasan Nasrallah’ın Hizbullah’ın başına geçmesiyle birlikte 1994 yılında Lübnan’a geri döndü. Safiyuddin dönüşüyle birlikte hızla yükselerek Hizbullah’ın en önemli pozisyonlarından biri olan Yürütme Konseyi Başkanlığına getirildi. O andan itibaren örgüt içerisindeki sosyal, ekonomik ve stratejik tüm kritik konuların başındaki isim oldu.
Safiyuddin yalnızca görevleriyle değil, kişiliğiyle de dikkat çekiyordu. Nasrallah ile olan benzerliği, konuşma tarzındaki ateşlilik ve dinleyicilerini etkileyen güçlü dini söylemleriyle tanınırdı. Örgütün ‘iki numarası’ olarak bilinen Safiyuddin, Nasrallah’ın gölgesi olarak anılıyor, örgütün en güvenilen ismi olarak kabul ediliyordu.
İsrail’in saldırısı ve Lübnan’da değişen dengeler
İsrail, 3 Ekim gecesi Beyrut’un güneyine, Dahiye Mahallesi’ne düzenlediği hava saldırılarında Safiyuddin’i hedef aldı. İsrail basını, Safiyuddin’in ölümünü doğrularken İsrail Ordu Sözcüsü Daniel Hagari de salı günü resmi bir açıklamayla suikastı duyurdu. Bu saldırı Safiyuddin’in Nasrallah’ın yerine geçeceği söylentilerinin yoğunlaştığı bir dönemde gerçekleşti. (İsrail ordusunun açıklamasına ilişkin detaylı haberimize linkten erişebilirsiniz.)
Hizbullah’ın karizmatik lideri Hasan Nasrallah’ın 27 Eylül’deki ölümünün ardından gözler doğal olarak Safiyuddin’e çevrilmişti. Örgüt içerisindeki birçok isim onun genel sekreterlik için en uygun aday olduğunu düşünüyordu. Ancak Safiyuddin İsrail’in hedef tahtasına oturdu ve bu kritik süreçte hayatını kaybetti. Bu gelişme, Lübnan’daki dengeleri bir kez daha alt üst etti.
Safiyuddin yıllarca İsrail’e karşı savaşın kaçınılmaz olduğunu savunmuş ve bu söylemleriyle örgüt içinde popüler bir figür haline gelmişti. 18 Temmuz’da yaptığı son konuşmalardan birinde “İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları durmadıkça Hizbullah’ın da Gazze’ye verdiği destek durmayacak” ifadeleriyle İsrail’e karşı direnişin süreceğini açıkça ilan etmişti. Bu ateşli söylemleri onun sadece bir lider değil, aynı zamanda bir direniş sembolü olarak görülmesine yol açtı.
Safiyuddin’in ölümü Hizbullah içinde büyük bir boşluk yaratırken örgütü zorlu bir dönemece soktu. Nasrallah’ın ölümünden sonra liderlik krizi yaşayan Hizbullah şimdi ikinci bir büyük kaybı daha yaşıyor. Safiyuddin’in yerine kimin geçeceği büyük bir belirsizlik yaratırken, Lübnan’daki siyasi dengeler de bu ölümle birlikte yeniden şekilleniyor.
8 Ekim sonrası İsrail-Hizbullah Savaşı
Lübnan’ın güneyindeki savaş ortamı gün geçtikçe daha da kötüleşiyor. İsrail ordusu 8 Ekim 2023’ten bu yana Lübnan’da düzenlediği yoğun hava saldırılarıyla bölgede derin bir insani kriz yarattı. Özellikle Bekaa ve Baalbek bölgeleri ile Lübnan’ın güney kentleri bombardımanın en ağır darbesini alan yerler oldu. 23 Eylül’de gerçekleşen yoğun hava saldırıları savaşın ne kadar şiddetlendiğinin bir göstergesiydi.
Lübnan Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre bu saldırılarda şimdiye kadar en az 2 bin 500 kişi yaşamını yitirdi. Hayatını kaybedenlerin 104’ü çocuk, 194’ü kadın. Yaralı sayısı ise 11 bin 862’ye ulaştı.
Bombardıman altında kalan bölgelerde, sivillerin yaşam mücadelesi gittikçe zorlaşırken, yüz binlerce insan evlerini terk etmek zorunda kaldı. Bazıları Lübnan’ın kuzeyine, bazıları ise komşu ülkelere kaçtı. Lübnan hükümeti 486 binden fazla kişinin Suriye’ye göç ettiğini duyurdu. Evlerinden edilen insanlar, güvensizlik ve korku içinde yeni bir hayat kurmaya çalışıyor.
Savaşın merkezindeki Hizbullah ise İsrail’e karşılık olarak roket ve füzelerle misilleme yapıyor. İsrail topraklarına düşen bu saldırılar çoğunlukla askeri üsleri hedef alıyor ancak büyük bir hasar rapor edilmedi. İki taraf arasındaki bu gerginlik bölgeyi bir felaketin eşiğine getirirken, Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ın 27 Eylül’deki bir hava saldırısında öldürülmesi savaşın gidişatını daha da belirsiz bir hale soktu.