Tarih sayfaları insanlığın büyük hataları ve zaferleriyle doludur. Ancak bazı dönemler vardır, hatırası yüzyıllar boyunca silinmez. 2. Dünya Savaşı da bunlardan biri. Bu savaş yalnızca askerî bir çatışma değil, insanlığın en derin ve karanlık yanlarını ortaya çıkaran bir felaketti de. Milyonlarca insanın ölümüne, sayısız şehirlerin yıkılmasına ve an temel insan haklarının ihlaline yol açan savaş dünyanın dört bir yanını sardı ve geride asla unutulmayacak bir miras bıraktı.
Dünya Savaşı Avrupa’yı adeta küle çevirmişti. Almanya, bu savaşın en büyük kaybedenlerindendi. Versay Antlaşması’nın ağır koşulları altında ezilen Alman halkı ekonomik sıkıntılar, işsizlik ve toplumsal huzursuzluklarla boğuşuyordu. Bu ortamda Adolf Hitler ve onun liderliğindeki Nazi Partisi (Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi) Alman halkına umut vadetti. 1933 yılında iktidara gelen Nazi rejimi milliyetçilik, ırkçılık ve antisemitizm temelli bir ideolojiyle kısa sürede Almanya’da sosyal ve siyasi hayatı kontrol altına aldı.
1938 yılında Hitler’in Almanya’sı Avusturya ve eski Çekoslovakya’yı topraklarına katarak sınırlarını genişletmeye başladı. Ancak bu yayılmacı politika sadece bir başlangıçtı. Hitler’in asıl hedefi Almanya’yı bir dünya imparatorluğuna dönüştürmekti. Bu amaç doğrultusunda 1 Eylül 1939’da Polonya’ya karşı başlattığı saldırı tüm dünyayı içine çekecek olan büyük savaşın fitilini ateşledi.
Hitler Polonya’ya saldırarak Avrupa’da barışı koruma umutlarını yok etti. Almanya’nın bu saldırgan tutumu Fransa ve Birleşik Krallık gibi Avrupa’nın önde gelen güçlerini harekete geçirdi. 3 Eylül 1939’da bu iki ülke Almanya’ya savaş ilan etti. Ancak savaşın gerçek boyutu Avrupa’nın çok ötesine geçecekti.
Avrupa’da savaş kızışırken Asya’da da başka bir cephe açıldı. Japonya 1937 yılında Çin’e saldırarak Asya’daki yayılmacı emellerini ortaya koydu. Bu saldırı Japonya’nın eski Sovyetler Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ne (SSCB) de savaş ilan etmesiyle devam etti. Japonya’nın bu saldırgan tutumu Asya-Pasifik bölgesinde büyük bir çatışmaya yol açtı. Kasım 1941’de Japonya’nın ABD’nin Pasifik’teki Pearl Harbor limanına yaptığı sürpriz saldırı tarafsız kalacağını açıklayan ABD’yi de savaşın içine çekti. Japonya’ya karşı savaş ilan eden ABD kısa süre sonra Almanya ve İtalya ile de savaşa girdi.
Dünya ikiye bölündü
Hitler’in müttefiki İtalya’nın faşist lideri Benito Mussolini Almanya ile 1936’da kurulan ittifak doğrultusunda 1940 yılında Fransa ve İngiltere’nin Afrika’daki sömürgelerine saldırma kararı aldı. Bu durum savaşın Afrika ve Akdeniz’e de sıçramasına neden oldu. Aynı zamanda Almanya ve Sovyetler Birliği arasında imzalanan saldırmazlık paktı Polonya’nın iki güç tarafından paylaşılmasına yol açtı. Ancak Hitler 1941 yılında bu paktı hiçe sayarak Sovyetler Birliği’ne saldırdı ve büyük bir cephe açtı. Bu hamle savaşın seyrini köklü bir şekilde değiştirdi.
Savaş dünya genelinde iki büyük ittifakın doğmasına neden oldu: Almanya, İtalya ve Japonya’nın liderliğindeki Mihver devletleri ve Birleşik Krallık, ABD, Sovyetler Birliği ve Çin’in başını çektiği Müttefikler. Yaklaşık 60 ülke doğrudan ya da dolaylı olarak bu savaşta yer aldı. Kara, hava ve deniz kuvvetlerinin dört kıtada çarpıştığı bu devasa mücadelede yaklaşık 110 milyon kişi silah altına alındı.
Felaketin dönüm noktaları: Stalingrad ve Normandiya
Savaşın en kritik anlarından biri Sovyetler Birliği’nin güneyinde, Stalingrad’da yaşandı. 1942-1943 yıllarında süren Stalingrad Muharebesi Nazi Almanyası için dönüm noktası oldu. Hitler’in, Sovyetler Birliği’ne saldırarak açtığı bu cephe, Alman ordusunun en büyük stratejik hatası olarak kabul edilir. Şiddetli çatışmalar, aşırı soğuklar ve Kızıl Ordu’nun kararlı direnişi, Alman güçlerini geri çekilmek zorunda bıraktı. Bu muharebe Mihver devletlerinin doğu cephesindeki gücünü kırdı ve Sovyetler’in karşı taarruza geçmesine olanak tanıdı.
Savaşın diğer bir dönüm noktası ise 1944 yılında Müttefik kuvvetlerin Fransa’nın Normandiya kıyılarına yaptığı çıkarma oldu. Normandiya Çıkarması Batı Cephesi’nde Müttefikler’in üstünlüğünü sağladı ve Almanya’nın iki cephe arasında sıkışmasına yol açtı. SSCB’nin doğudan, Müttefik kuvvetlerin batıdan ilerleyişi Nazi Almanyası’nı köşeye sıkıştırdı ve sonunda Berlin’in düşüşüne zemin hazırladı.
Almanya’nın 8 Mayıs 1945’te koşulsuz teslimiyetiyle Avrupa’daki savaş sona erdi. Ancak Uzak Doğu’da çatışmalar devam ediyordu. Japonya Müttefiklerin zaferini kabul etmeyi reddediyor, savaşı sürdürüyordu. Bu da 6 Ağustos 1945’te Hiroşima’ya ve 9 Ağustos’ta Nagazaki’ye atılan atom bombalarıyla son buldu. Bu korkunç saldırılar Japonya’nın teslim olmasına ve 2 Eylül 1945’te 2. Dünya Savaşı’nın resmen sona ermesine neden oldu.
Korkunç bilanço: Kaybolan milyonlar
Dünya Savaşı, insanlık tarihinin en büyük kayıplarından birine neden oldu. Tahmini olarak 80 milyon insan savaşta yaşamını yitirdi. Bu sayı savaş sırasında silahlı çatışmalarda ölen yaklaşık 60 milyon ve kıtlık, salgın ve hastalıklar nedeniyle hayatını kaybeden 20 milyon insanı küpsıyor. Nazi Almanyası’nın Yahudi soykırımında altı milyon Yahudi sistematik olarak katledildi. Bunun yanı sıra Nazi ideolojisi tarafından “ari ırk” olarak görülmeyen Romanlar ve engelli bireyler de soykırımın kurbanı oldu.
Savaşın diğer bir trajik boyutu ise Japonya’nın Asya’daki vahşetiydi. Japon askerleri özellikle Çin’de büyük katliamlar yaptı. İnsanlık tarihinin en korkunç bilimsel deneyleri bu savaş sırasında yapıldı. Alman araştırmacılar savaş esirleri ve toplama kamplarındaki siviller üstünde narkozsuz deneyler yaptı, bu deneyler sonucunda birçok insan hayatını kaybetti ya da sakat kaldı. Stalin yönetimindeki Sovyetler Birliği’nde ise zorunlu çalışma kamplarında binlerce savaş tutuklusu şiddetli soğuk, yetersiz beslenme ve kötü yaşam koşulları nedeniyle öldü.
Dünya Savaşı’nda en büyük kayıp Sovyetler Birliği’ndeydi. 13 milyonu asker, toplam 27 milyon Sovyet vatandaşı hayatını kaybetti. Polonya savaşın başında Nazi Almanyası tarafından işgal edildi ve ülkede yaklaşık altı milyon insan hayatını kaybetti. Çin’de ise 15 milyon sivil savaşın kurbanı oldu.
Soykırım ve insanlık suçları
İkinci Dünya Savaşı sırasında işlenen soykırım ve insanlık suçları, savaşın ardından uluslararası hukukun yeniden tanımlanmasına neden oldu. Savaşın sona ermesinin ardından 1945-1946 yıllarında Nürnberg Mahkemeleri kuruldu. Bu mahkemelerde Nazi Almanyası’nın önde gelen liderleri ve savaş suçluları yargılandı. Nürnberg Duruşmaları, uluslararası hukuk açısından bir dönüm noktası olarak kabul edilir. İlk kez bir ülkenin liderleri insanlık suçu işledikleri gerekçesiyle uluslararası bir mahkemede yargılandı ve cezalandırıldı.
Yeni dünya düzeni: Soğuk Savaş
İkinci Dünya Savaşı’nın ardından dünya, yeni bir döneme girdi. Bu savaş, yalnızca büyük bir yıkım getirmedi, aynı zamanda dünya siyasetinde de köklü değişimlere yol açtı. 1945’te Birleşmiş Milletler (BM) kuruldu. BM’nin kuruluş amacı savaşların ve çatışmaların önlenmesi ve uluslararası barışın sağlanmasıydı. Savaş sonrası dönemde dünya siyaseti Soğuk Savaş olarak bilinen yeni bir çatışma dönemine girdi. Bu dönem ABD ve Sovyetler Birliği’nin başını çektiği iki süper güç arasındaki ideolojik ve politik rekabetle şekillendi.
Bu devasa savaş insanlık tarihinin en büyük felaketi olarak hatırlanmaya devam ediyor. Bu savaşın geride bıraktığı dersler bugün hâlâ uluslararası ilişkilerde ve dünya politikasında yankı buluyor. Savaşın acıları yıkımı ve insanlık dışı uygulamaları, bir daha asla tekrarlanmaması gereken bir uyarı olarak tarih sayfalarındaki yerini koruyor. Uluslararası hukukun gelişimi, insan haklarının korunması ve dünya barışının sağlanması bu savaşın getirdiği en önemli dersler arasında yer alıyor.
Eski Varşova Paktı üyesi ülkeler barış içinde bir dünya mücadelesi görevini hatırlatmak amacıyla Almanya’nın 1939 yılında Polonya’yı işgal ederek İkinci Dünya Savaşı’nı başlattığı tarih olan 1 Eylül’ü Dünya Barış Günü olarak kutluyor. Bu tarih diğer birçok ülke tarafından da ‘Dünya Barış Günü’ olarak kabul ediliyor.