Rusya’nın başkenti Moskova yakınlarındaki Crocus City Concert Hall’da 22 Mart’ta yaşanan terör saldırısı terör örgütü IŞİD’i yeniden gündeme getirmişti. 140 kişinin katledildiği, 500’den fazla yaralının olduğu saldırıyı IŞİD’in Afganistan kolu olarak bilinen IŞİD Horasan üstlenmişti. Saldırının failleri yakalandı ancak örgütün uyuyan hücrelerinin uyanmaya başladığı yönündeki korkular baki kaldı.
İdeolojik geçmişi daha önceye dayansa da dünyayı kana bulamaya başladığı 2014 yılından bu yana IŞİD bir şekilde hep konuşuldu ancak liderlerinin öldürülmesi ve ele geçirdikleri toprakların geri alınmasını takiben de büyük bir güç kaybı yaşadı. BBC’nin Aralık 2023 yılındaki analizine göre grup 2022 yılında 1811 saldırıyı üstlenirken Aralık ayı hariç 2023 yılında dünya genelinde toplam 838 saldırı gerçekleştirdi ve bu oran da yüzde 53’lük bir düşüşe işaret ediyordu. Moskova saldırısını üstlenen grubun Horasan bileşeni de Taliban’ın yönetimi ele geçirmesinin ardından ciddi bir güç kaybı yaşadı ancak IŞİD Horasan hâlâ daha örgütün en aktif ve en çok saldırıyı üstlenen kolu olmayı sürdürüyor. Moskova’daki terör saldırısını üstlenmesinin ardından da örgütün yeniden uyanıyor olması birçok endişeye neden oluyor.
‘Örgütün Batı’daki ayak izleri artıyor’
Bu endişe The Diplomat’ın manşetlerinde de yerini aldı. “IŞİD Horasan, İran, Türkiye ve Avrupa’ya doğru genişliyor” başlıklı analizde de tam olarak bu korkulara yer veriliyor. IŞİD Horasan’ın dünya çapında yankı uyandıran son saldırısı Moskova’ydı, The Diplomat da yazıya orada yaşananları anımsatarak başladı. Sonra da İran’ın 3 Ocak’ta Kirman kentindeki saldırıyı ve 28 Ocak’ta Türkiye’de yaşanan kilise saldırısını da anlatarak IŞİD Horasan’ın artık bölgesellikten ziyade uluslararası bir strateji izlemeye başladığını yazdı.
Yazıya göre IŞİD-Horasan, Taliban’ın Afganistan’da yönetimi geçirdiği 2021 yılından sonra strateji değiştirmek zorunda kaldı. Taliban’ın bölgede yeniden güç kazanması IŞİD-Horasan’ı uluslararası arenada genişlemeye itti. The Diplomat’ta yayımlanan Peter Smith, Levent Kemal, ve Lucas Webber imzası taşıyan analizde şöyle dendi: “IŞİD Horasan propaganda üretiminde ve militan operasyonlarında uluslararasılaşma stratejisi izledi. Bu doktrinin son kısmı, şubenin yurt içinde yabancı diplomatik tesislere ve vatandaşlara yönelik hedeflerini artırmasına ve dış operasyon faaliyetlerinin hızlanmasına yol açtı. Stratejisinin bölgeselleşme bileşeni büyük ölçüde Güney ve Orta Asya’ya odaklandı, ancak örgütün bu kolu aynı zamanda Batı’ya doğru genişlemekte ve ayak izini artırmakta ve İran, Türkiye ve Avrupa’ya odaklanmaktadır. Bu eğilim muhtemelen önümüzdeki aylarda ve belki de yıllarda hızlanarak devam edecek ve Avrasya ve daha geniş anlamda Batı genelinde önemli güvenlik sonuçları doğuracaktır.”
‘Türkiye IŞİD Horasan’ın ileri karakoluna döndü’
Yazıda Türkiye’nin IŞİD Horasan için ileri bir karakol haline döndüğü ifade edilerek “İslam Devleti’nin operasyonel merkezini yeniden konumlandırması Türkiye’yi IŞİD Horasan aracılığıyla örgütün ileri karakolu haline getirdi. İstanbul havalimanı ve Reina saldırıları da dahil olmak üzere Orta Asyalılar IŞİD Horasan için bireysel olarak saldırılar gerçekleştirirken örgütün Horasan kolu da Türkiye’de eleman toplama çabalarını genişletiyor” dendi.
Analizde örgütün Horasan kolunun Türkiye’de eleman toplama çalışmalarının iki grup üzerinde yoğunlaştığına dikkat çekildi. Bunların Suriye ve Irak’tan kaçarak 2017-2019 yılları arasında Türkiye’ye gelen etnik Orta Asyalılar ve 2021’den bu yana yasadışı göç yollarıyla ülkeye giriş yapan Afganistanlılar olduğuna da vurgu yapıldı. Örgütün Türkiye’deki eleman toplama çalışmalarının genellikle İstanbul, İzmir ve Ankara çevresinde ve İstanbul’da Orta Asya ve Kafkas kökenli insanların yoğun olarak yaşadığı Zeytinburnu, Başakşehir ve Esenyurt gibi ilçelerde olduğuna da değinildi.
Orta Asya’da gözaltına alınanlardan ikisi Türkiye vatandaşı
Öte yandan Türkiye’de yaşanan IŞİD saldırılarının hatırlatıldığı analizde, yürütülen soruşturmalar ve operasyonlara rağmen ülkedeki IŞİD Horasan hücrelerinin tespit edilmesinin çok güç olduğuna da dikkat çekildi. Santa Maria saldırısının ardından Türkiye’nin saldırıyla ilgili 51 kişiyi gözaltına aldığı, yirmi üç kişiyi sınır dışı ettiği ve 28 kişiyi tutuklandığının anımsatıldığı yazıda Ankara’nın Rusya’daki Crocus Konser Salonu saldırısı ardından da operasyonlara hız verdiğine vurgu yapıldı: “Türkiye 40 kadar ilde IŞİD’e karşı onlarca operasyon gerçekleştirmiş ve toplam 363 kişiyi gözaltına almıştır. Türk güvenlik kaynaklarına göre gözaltına alınanların Tacik, Özbek, Kafkas, Suriye ve Irak kökenli olduğu bildiriliyor. 6 Nisan’da Santa Maria Kilisesi saldırısı soruşturmasıyla bağlantılı olarak gerçekleştirilen bir operasyonda 48 IŞİD Horasan üyesi gözaltına alındı. Türk yetkililere göre bunlardan 30’u Tacik, Özbek, Uygur ve Türkmen kökenliydi. Yetkililer, bu kişilerin neredeyse yarısının oturma iznine sahip olduğunu söyledi. Konu hakkında bilgi sahibi bir kaynağın verdiği bilgiye göre, Orta Asya’da gözaltına alınan 30 kişiden ikisi aynı zamanda Türk vatandaşlığına da sahip” dendi.
IŞİD medyası Türkçe yayınlarını artırdı
IŞİD’in 2015 yılında Türkçe yayımladığı “Konstantiniyye” isimli dergi o günlerde oldukça gündem olmuştu. The Diplomat’a göre örgüt IŞİD’in Horasan kolunun Türkiye’deki faaliyetleriyle bağlantılı olarak Türkçe yayımlarını yeniden artırdı. “Horasan’ın Sesi” dergisinin 30 Mart ve 11 Nisan tarihli sayıları da Türkçe olarak yayımlandı. IŞİD’e yakın bir kaynak The Diplomat’a Voice of Khorasan dergisinin Türkçe baskılarının örgütün Türkiye’deki medya ekibi Meydan Medya’nın çevirileri olduğunu söyledi.
Türkiye’nin her ne kadar örgütün bir ileri karakolu haline gelse de aynı zamanda hedefi olduğunun da altı çizilen analizde “Her ne kadar IŞİD Horasan’ın finans, lojistik, eleman ve propaganda kaynakları Türkiye’de olsa da IŞİD Türk devletini hâlâ tağut, zalim ve İslam düşmanı olarak tanımlıyor. Türkiye Levant bölgesinden ve diğer ülkelerden IŞİD’e katılmak için gelen militanlar için bir hedeftir” ifadelerine yer verildi.
Örgütün ezeli düşmanı İran
İran IŞİD’in doğuşundan bu yana örgütün en büyük düşmanlarından biriydi. Yani IŞİD’in İran ilgisi yeni bir şey değil. Buna The Diplomat’taki yazıda da değiniliyor ve IŞİD Horasan’ın, özellikle İran İslam Cumhuriyeti’ni operasyonel ve propaganda önceliği haline getirdiğine vurgu yapılıyor. “Hem IŞİD hem de onun Horasan kolu, söylemlerinin önemli bir kısmını ‘mürted’ olarak tanımladığı İran Devrimini ve onu takip eden hükümeti karalamaya ayırıyor” denilen yazıda, örgütün İran operasyonlarını finanse etmek için kullandığı araçların tam olarak belli olmadığı bilgisine de yer verildi.
Her ne kadar finansman araçlarının kaynağı tam belli olmasa da yazıda kripto ve kayıtdışı hawala sistemine atıf yapılıyor: “IŞİD Horasan, Afganistan içindeki ve dışındaki faaliyetlerini genellikle iç bağışlar, diğer IŞİD şubelerinden sağlanan fonlar, gayri resmi hawala para transferleri ve medya iştirakleri aracılığıyla kripto para birimleriyle bağış toplama yoluyla finanse ediyor. Rusya’daki son saldırı gibi terör saldırılarına yönelik silahların analizi, bunların muhtemelen yerel kaynaklardan temin edildiğini gösteriyor.”
Bunlar her ne kadar örgütün İran finansmanına dair net bir bilgi vermese de açıkça bilinen şey şu ki IŞİD, İran operasyonlarında da tipik yönetimini kullanıyor: “Orta Asya’dan gelen yabancı uyruklular”
Klasik Batı medyası yorumu: Örgütün genişlemesi üzerinden Gazze’yi işaret etti
Bu kısma kadar verdiğimiz The Diplomat analizinin şimdi şimdi Avrupa kısmına geldik. Burada Batı medyasında 7 Ekim’den bu yana görmeye alışkın olduğumuz bir tablo ortaya çıkıyor. The Diplomat bu analizinde, “Batı ve Avrupa yıllardır IŞİD’in ana odak noktaları olmuştur. Ancak Gazze’deki askeri operasyon başladığından bu yana IŞİD destekçilerini İsrail içinde, İsrail büyükelçiliklerine karşı saldırılar düzenlemeye ve ‘her ne şekilde olursa olsun dünya çapındaki Yahudi varlığını hedef almaya’ çağırdı” ifadelerine yer verildi.
Biz de bu analizi aktarmayı bıraktığımız bu noktada IŞİD’in hiçbir zaman İsrail’e saldırmadığını anımsatmayı uygun gördük.