IŞİD en güçlü olduğu dönemde Suriye topraklarının neredeyse üçte birini, Irak’ın yüzde 40’ını kontrol altında tutuyor, yaklaşık 10 milyon kişiye hükmediyordu. Bir yanda Suriyeli ve Iraklı diğer gruplara karşı ön saflarda savaşanlar vardı, diğer yanda vergi toplamak ve dükkanların denetimlerini yapmak gibi bürokratik işlerle uğraşanlar. Ama sonra işler değişmeye başladı.
Bombardımanlar önce Rakka’ya, sonra Deyrizor’a ulaştı. IŞİD’in kontrolü altındaki bölgelerden kaçmak o kadar mümkün değildi çünkü örgüt sivilleri engelliyordu. Sonunda yüzlerce kişiden oluşan kafileler çölü aşmaya çalıştı. Birçoğu IŞİD’in kontrol noktalarında kendilerine rehberlik eden kaçakçılara hayatları boyunca biriktirdikleri paraları verdi. Kafileler Rakka’ya doğru ilerleyip sonunda ABD destekli SDG güçlerinin bulunduğu bir kontrol noktasına geldi. Kafiledekiler savaşçılara kendilerini içeri almaları için yalvardı ancak yetkililer kimlik belgelerini istedi. Bu kafilelerdekiler içeri alınmadıkları gibi çoğu tutuklanarak kamyonlara kondu ve kendilerini El Hol’da buldu.
El Hol Irak sınırının yaklaşık 10 mil batısında. 2019’da ABD öncülüğündeki koalisyon Suriye ve Irak’ta belli başlı bölgelerde kontrolü ele geçiren IŞİD’i yenilgiye uğrattığında örgüt üyelerinin ve onun yönetimi altındaki on binlerce insanın sürüldüğü kamp burası. Kamp dense de muhafız kuleleri ve zırhlı araçların varlığı nedeniyle kimsenin dışarı adım atamamasıyla aslında bir hapishane.
50 bin kişilik açık hava hapishanesi
Adını yakınlardaki harap bir kasabadan alan El Hol’de şu an yaklaşık 50 bin kişi yaşıyor. Tutuklular arasında 50’den fazla ülkeden insan var. Çinliler, Trinidadlılar, Ruslar, İsveçliler ve İngilizler, Suriyeliler ve Iraklılar hep birlikte yaşıyor. Avrupalı, Asyalı ve Afrikalıların kamptaki sayısı yaklaşık altı bin. Yetişkinlerin çoğu ya IŞİD’e katılmış ya da IŞİD’li biriyle evlenmiş. Bazılarının IŞİD ile bağlantısı da yok, ABD öncülüğündeki bombardımandan kaçmak için kampa sığınmışlar. Bazıları ise IŞİD’in kucağına atılanlar: Esir alınmış Ezidi kadınlar, aileleri tarafından zorla evlendirilen genç kızlar…
Nüfusun yarıdan fazlasını çoğu 12 yaşından küçük çocuklar oluşturuyor. Her ay çok sayıda bebek doğuyor. Yani kampın mahkumlarının çoğu kadın ve çocuklar. Kamptaki pek çok çocuk çitlerin ötesindeki dünya hakkında bilgi sahibi değil. Birçoğu Suriye’yi, Irak’ı, Amerika’yı ve hatta televizyonu duymamış. New Yorker dergisi yazarı, yıllarca bir insani yardım kuruluşuyla El Hol’ü ziyaret eden Anand Gopal çocuklara çitlerin ardında ne olduğunu düşündüklerini sorduğunda şu yanıtları almış: “Hiçbir şey,” “aç insanlar,” “köpekler,” “askerler,” “merdivenler,” “evler,” “bahçeler,” “kafirler” ve “babam.”
Kamptakileri yargılayacak herhangi bir mahkeme kurulmadığından kamp sakinlerinin tamamı süresiz gözaltında. Birleşmiş Milletler El Hol’u “insanlığın vicdanında bir leke” olarak niteliyor. ABD Dışişleri Bakanlığı ise El Hol kampındaki insani ihtiyacın çok büyük olduğunu ama uluslararası müdahalenin yetersiz kaldığını belirtiyor ve ABD’nin “uluslararası topluma bu ortak güvenlik sorununu ve insani problemleri ele almada yardımcı olmaya kararlı olduğunu” söylüyor.
Dış kontrol SDG’de, iç kontrol IŞİD’de
Suriye’nin hâlâ ABD’nin sözünün geçtiği bölgelerinden birinde bulunan kamp Amerikan askerleriyle işbirliği halinde SDG güçlerinin himayesi altında. PKK’nın uzantısı YPG’nin oluşturduğu bir yapı SDG. Pentagon El Hol için yılda ne kadar harcama yaptığını belirtmekten kaçınıyor. SDG savaşçıları kampın çevresini zırhlı araçlarla koruyor ve kamp içinde de Kürtlerin oluşturduğu sivil bir yönetim bürokrasisi var. Erzak dağıtımı, kanalizasyon arıtımı ve su gibi temel ihtiyaçlar yardım kuruluşlarıyla ortaklaşa yapılıyor.
Güvenliği sağlayamayacak kadar az sayıdaki Kürtler kampın dokuz bölgesine zaman zaman baskın düzenliyor. Bu operasyonlarda bazen kamp dışında saldırı planlayan IŞİD komutanları yakalanıyor, bazen de esir edilmiş Ezidi kadınları serbest bırakılıyor. Ancak genel olarak tüm nüfusa düşman muamelesi yapılıyor.
Bununla birlikte toprak yollardan ve çadırlardan oluşan bloklar halindeki kamp IŞİD mahkumlarının kontrolünde. Tamamen kadınlardan oluşan ‘ahlak polisi’ kadınlara tepeden tırnağa siyah peçe ile örtünmeleri için baskı uyguluyor; yasağı ihlal edenler kırbaçlama ya da infaz cezası verilen şeriat mahkemelerine sürükleniyor. İnfaz birimleri kamp yetkililerine bilgi aktarmakla suçlanan mahkumları vuruyor. Gerçekten IŞİD’e bağlı olan kadınlarla olmayanları ayırt etmek mümkün. Sadece yüzlerini değil gözlerini de kapatıyorlarsa bu IŞİD’e sadık olduklarını gösteriyor.
Anand anlatıyor: El Hol’dekiler bu hapishaneden nasıl kaçabiliyor? Bazı gardiyanlara rüşvet vererek kaçanlar olduğu söylentiler arasında. Ama bu hem büyük bir risk taşıyor hem de büyük miktarda nakit para gerekiyor. En güvenlisi kampın güvenlik görevlilerini kimseye çaktırmadan tehdit oluşturmadığınıza ikna etmek ya da hiçbir zaman IŞİD’e bağlı olmadığınızın teyit edilmesini beklemek. Ancak bu yıllar sürebilecek bir seçenek.
IŞİD’in kamptaki kalbi Annex
Birkaç yardım kuruluşu El Hol’da okullar açmış, ama IŞİD seküler eğitim veriliyor diye bu okulları zaman zaman yakıyor. Bazı sivil toplum kuruluşları bölgedeki sağlık tesislerinden sorumlu ancak mahkumlar yetersiz beslenme ve sudan kaynaklanan hastalıkların yaygın görülmesinden şikayetçi. Kan nakli işlemi kamp dışında bir hastanede yapılıyor ama yetkililerden izin almak o kadar kolay değil.
Birçok mahkuma akrabalarından para geliyor. Bu işlem gayri resmi nakit transferleriyle yapılıyor. Güvenlik yetkilileri bazen ailelerin mahkumlara para göndermesine izin verebiliyor. Mahkumlar bu paraları uyuşturucu dahil kaçak mal satın almak için kullanabiliyor. Mahkumların inşa ettiği ve içinde küçük bakkallar, makyaj malzemesi satılan seyyar arabalar bulunan çarşı kampın başlıca eğlence yeri. Birkaç şanslı mahkumun dükkanı var ama tezgahların çoğunu kampa giriş izni olan yabancılar işletiyor.
IŞİD hücreleri El Hol’un her köşesinde faaliyette. Ama IŞİD’in kalbi Iraklı olmayan yabancı uyrukluların yaşadığı Annex’te. Kampın geri kalanındakilerin aksine buradaki kadınların çoğu IŞİD’e katılmayı seçmiş, yani IŞİD’e bağlılığın en ucunda olanlar. Anand Annex’i de gezmiş ve orayı şu sözlerle anlatıyor:
“Çadırlar bir araya toplanmış ve ara sokaklarla çevrelenmiş küçük mahalleler oluşturuyordu. Duvarlar çeşitli dillerde grafitilerle kaplıydı. Etrafta neredeyse hiç kadın yoktu. Ana caddede yürürken çadırlardaki açıklıklardan beni izleyen gözler fark ettim. Orada burada çocuklar vardı. Ya kanalizasyon çukurunun orada oturuyorlardı ya da bir kuyunun etrafında toplanmışlardı. Biri sarışın, diğeri Doğu Asyalılara benzeyen iki çocuğa yaklaştım. Taş çatlasa beş yaşındaydılar. Nereli olduklarını sordum ama sarışın çocuk bana Arapça “Biz kafirlerle konuşmayız” diye cevap verdi. Yanlarından ayrılırken kürek kemiğimde keskin bir acı hissettim. Dönüp baktığımda bana doğru gelen taşlar gördüm. Taşlamaya katılmaya hevesli başka çocuklar da beliriverdi. Kaçıverdim.”
📌Anand Gopal’ın New Yorker dergisinde iki hafta önce kaleme aldığı bu yazı aslında çok daha uzun. Jihan’ın, Ebu Hassan’ın, Ayşa’nın ve daha birçok kişinin hikayesi var içinde. Biz sadece kampın nasıl bir yer olduğunun fotoğrafını çekmek amacıyla, kampın anlatıldığı yerleri aldık. Hikayenin tamamını mutlaka orijinalinden okumanızı tavsiye ederiz.