İsrail pazar gecesi Refah’ta Birleşmiş Milletler’e ait çadır kente saldırıda yarısı kadın ve çocuklardan oluşan 45 kişiyi öldürdükten sonra bir kez daha soykırım eleştirilerinin göbeğinde. Son dönemlerde Avrupalı bazı ülkeler Gazze’de yaşananlara zaten sessizliğini bozmaya başlamıştı. Bazıları Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında tutuklama kararı çıkarmak istemesine destek verirken Norveç, İrlanda ve İspanya Filistin’i tanıma kararı aldı. Uluslararası Adalet Divanı da İsrail’den bir an önce Refah’tan çekilmesini istedi.
Tüm bu eleştirilerin ortasında İsrail Dışişleri Bakanı Yisrael Katz birçok kez yaptığı gibi bir kez daha Türkiye’yi hedef aldığı sosyal medya paylaşımları yaptı. Katz paylaşımında “Soykırımla suçlanması gereken Kürt vatandaşlarını katleden, Kuzey Kıbrıs’ı işgal eden, insanlık suçu işleyen diktatör Erdoğan’dır” dedi.
Türkiye Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamaya cevabı gecikmedi. Yazılı açıklamada Katz’ın üslubunun “saygısız ve asılsız ithamlarla dolu” olduğu belirtildi. İsrail’in Filistin’de işlediği suçlarla ilgili gündemi değiştirmeye çalıştığının vurgulandığı açıklamada “Ekim ayından bu yana 40 bine yakın Filistinliyi öldüren ve dün gece bir çadır kampına yönelik saldırıda onlarca masum Filistinliyi barbarca katleden Netanyahu Hükümetidir. Bu suçlara ortak olan herkes, uluslararası mahkemelerde yargılanacaktır. Türkiye olarak adaleti ve Filistinlilerin haklarını savunmaya devam edeceğiz” dendi.
Kuzey Kıbrıs meselesi
Yisrael Katz Kuzey Kıbrıs meselesine değindiği için konunun geçmişini kısaca hatırlayalım:
Kıbrıs’ta 15 Temmuz 1974’te Yunanistan destekli darbe olmuş, Nikos Sampson öncülüğündeki darbeciler Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanması (Enosis) yönünde adımlar atmaya başlamıştı. Darbe sonrası Türk toplumuna yönelik tehditler ve saldırılar artmıştı. Darbenin ardından Türkiye uluslararası toplumdan ve Birleşmiş Milletler’den duruma müdahale etmesini istedi ancak çağrıya yanıt alamadı. Adadaki Türkleri koruma sorumluluğunun kendine ait olduğunu düşünen Türkiye Batı’dan gelen tüm baskılara rağmen müdahalede bulundu. 20 Temmuz 1974’teki harekâtla Kıbrıs’ın kuzey kesiminde kontrolü ele geçirdi ve süreç içinde bir yanda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, öbür tarafta Güney Kıbrıs Rum Yönetimi oluştu.
Kıbrıs Türkleri Kofi Annan’ın BM’ye önerdiği plana göre 2004’te Kıbrıs’ta referandum düzenlendi. Referandumda Kıbrıslı Türkler iki kesimin birleşmesi, Rumlar ise ters yönde oy kullandı. Sonuç olarak Güney Kıbrıs bugün uluslararası toplulukta tanınan taraf; Kuzey Kıbrıs’ı tanıyan tek ülke ise Türkiye. Bugün Avrupa iki kesimin federal yönetim altında birleşmesini istiyor ama Kıbrıs Türkleri 2004’teki referandumda cezalandırılan taraf kendileri olduğu için Avrupa’ya hâlâ tepkili.
Kuzey Kıbrıs’a akın eden İsrailliler
Öte yandan Kıbrıs’ta yeni bir sorun baş gösterdi. Hamas’ın 7 Ekim’deki saldırısından sonra kendisini güvende hissetmeyen İsraillilerin Kıbrıs’a akın ettiği yönünde haberler çıkmaya başladı. Aslında İsraillilerin rotası Güney Kıbrıs olsa da son dönemde Kuzey Kıbrıs’taki gayrimenkullere talebin İsrailliler arasında arttığına dair de birtakım iddialar var. Geçen yıl Rusların Güney Kıbrıs’taki yaptırımlardan kaçmak için sermayesini Kuzey Kıbrıs’a taşıdığı yönünde haberler çıkmıştı. Bu yıl Rusya, Ukrayna, İsrail ve İran vatandaşlarının Kıbrıs’taki gayrimenkullere talebinin arttığı adada en çok konuşulan konulardan.
ekonomim’den Zeynep Gürcanlı’nın 28 Mart 2024 tarihli yazısına göre Kıbrıs’taki iktidar ve muhalefet partisi durumdan rahatsız olduğu için bir hafta önce Kuzey Kıbrıs’ta yabancıların mal edinme şartlarını yeniden düzenledi. Daha önce 3 milyon euro yatırımla 60 dönüm arazi alabilen yabancılar için arazi genişliği aynı kalırken yatırım miktarı 20 milyon euroya çıkarıldı.
İsrail neden Türkiye’yi hedef alıyor?
Türkiye yönetimi Hamas ile uzun ve yakın bağlara sahip. Hamas’ın Siyasi Büro Şefi İsmail Haniye önceki aylarda Türkiye’ydi. Ziyareti arabulucu Mısır’ın Dışişleri Bakanı Semih Şukri ile aynı güne denk gelmesiyle dikkat çekmişti. Türkiye İsrail’in savaş sonrası Gazze planlarının aksine Filistinlilerin dahil olduğu bir senaryo için El Fetih ve Hamas arasında arabuluculuk adımlarıyla dikkat çekiyor.
Erdoğan’ın önceki haftalarda yaptığı bir açıklama da dikkat çekti. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan AK Parti grup toplantısında İsrail’in Gazze’deki savaşta Hamas’ı mağlup ederse “gözünü Türkiye’ye dikeceğini” söylemişti.
TBMM’de düzenlenen grup toplantısında Erdoğan “Sanmayın ki İsrail Gazze’de duracak. Bu azgın devlet, bu terör devleti eğer durdurulmazsa vadedilmiş topraklar hezeyanıyla gözünü er ya da geç Anadolu’ya dikecek. İsrail, Gazze’de sadece Filistinlilere saldırmıyor. Bize saldırıyor. Hamas Gazze’de Anadolu’nun ileri hat savunmasını yapıyor. Bunu göremeyecek kadar kör müsünüz? Bunu anlamayacak kadar mı idrakiniz kapandı” diye konuşmuştu. Erdoğan devamında “Hem kendi topraklarının istiklali için savaşan hem de Anadolu’yu savunan Hamas’ın yanında durmaya devam edeceğiz” sözlerini dile getirmişti.
Erdoğan’ın bahsettiği, Yahudilerin kutsal kitabı Tevrat’taki anlatıma göre Tanrı’nın Hz. İbrahim ve soyuna söz verdiği bu “vaat edilmiş topraklar” Fırat Nehri’nden Nil Nehri’ne kadar olan bölgeyi kapsıyor. Buna Akdeniz ve Türkiye’nin bazı bölgeleri de dahil.