Japonya’da iktidar partisi pazar günü yapılan parlamento seçimi için oynadığı kumarı kaybetti: Ülkeyi 1955’ten bu yana dört yıl hariç hep yöneten Liberal Demokrat Parti (LDP) parlamentonun güçlü alt kanadı Temsilciler Meclisi seçimlerinde 50’den fazla sandalye kaybetti. Yani seçmenler statükoyu kesin dille reddederek Japon siyasetini son yılların en belirsiz dönemine soktu.
Japonya’daki seçimler yıllardır birbirinin aynı sonuçlar veren sıradan etkinlikler gibi ilerledi. Ama bu kez bir süredir gündemi meşgul eden bağış skandalı, yükselen enflasyon ve aile kurmanın maliyetli hale gelmesi nedeniyle öfkeli bir halk söz konusu. İşte bu yüzden halk istifa eden Fumio Kişida’nın yerine daha bir ay önce LDP liderliğine gelen gelen Şigeru İşiba’nın erken seçim borazanını çalarak uzattığı zeytin dalına partiyi küçük düşüren bir darbeyle karşılık verdi.
Üstelik bu yenilgiyi daha da utanç verici kılan LDP’nin yıllardır ortağı olan Komeito ile koalisyon oluşturmasına rağmen 465 sandalyeli mecliste çoğunluğu sağlayamaması oldu. Seçime 247 sandalyeyle giren Liberal Demokratlar kabinedeki bazı bakanların seçim bölgelerinde kaybetmesi nedeniyle geceyi 200’den az sandalyeyle tamamladı. Budist tarikatı Soka Gakkai’nin siyasi kolu Komeito ile oluşturduğu koalisyonda bile yalnızca 233 sandalye elde ederek çoğunluğun altında kaldı. Anayasal Demokrat Parti öncülüğündeki muhalefet ise en az 250 sandalye kazandı.
İki hafta öncesine kadar böyle bir sonuç olası görünmüyordu. Ancak artık Liberal Demokratlar iktidarlarını korumak için koalisyonu genişletip genişletmeme konusunu düşünmek zorunda. Ayrıca muhalefet partileri de eğer anlaşabilirlerse kendi aralarında koalisyon kurarak hükümet kurabilir. Devlet yayın kuruluşu NHK’ye konuşan İşiba “seçmenlerin verdikleri sert kararı kabullenmeye çalışmaları” gerekeceğini, “halkın güvenini kazanmış” partilerle müzakere etmenin yeni hedefleri olacağını söyledi.
‘Döner kapı’ modeline dönebilirler
Başbakanlığının sadece 28’inci gününde olan İşiba’nın bu mevkide kalıp kalmayacağı da merak konusu. İşler istediği gibi gitmezse Japonya geçmişte olduğu gibi yine “döner kapı” modeline geçebilir: Başbakanların kısa süre görevde kalıp sürekli değiştiği modele.
Eski başbakanlardan ve Anayasal Demokratların mevcut lideri olan Yoşihiko Noda gazetecilere Liberal Demokratların üstünlüğünü reddetme hedeflerine ulaştıklarını söyledi. Ancak bundan sonraki planlarını açıklama konusunda ketum davrandı. Noda “Hükümet değişikliğini hemen yapsak ne güzel olurdu. Ama en azından ‘hükümet değişikliğinin arifesinde’ ifadesinin çok daha gerçekçi olacağını düşünüyorum. Bence bu daha başlangıç” dedi.
Ana muhalefet lideri Noda çok partili hükümet kurma konusunda isteksiz davranabilir, çünkü büyük bir koalisyonun çökmesi önceki başarısızlıkların anılarını canlandırarak partisine desteği düşürebilir. Noda daha fazla vakitleri olsaydı çekişmeli bölgelerde adayların çakışmaması için daha koordineli davranabileceklerini söyleyerek özeleştiri yaptı. NHK’ye konuşan Noda “Başbakan alt meclisi beklediğimizden daha erken feshetmeye karar verdiği için muhalefet olarak bunu yapamadık. Elimizden gelenin en iyisini yapmak zorunda kaldık ve kısıtlamalara rağmen tatmin edici sonuçlar elde ettiğimiz bir noktaya geldik” dedi.
Liberal Demokratların karşı karşıya olduğu koşullar, iktidarı kaybettikleri son iki zamanı hatırlattı. Seçmenler 1993’te de yolsuzlukların ortaya çıkması ve emlak balonunun patlayarak ekonomiyi resesyona sürüklemesinin ardından partiyi iktidardan düşürmüştü. Sonra da birbirinden farklı yedi muhalefet partisi bir hükümet kursa da bu hükümet 11 ay içinde çökmüştü. 2009’daki senaryodaysa Japon Demokrat Partisi, seçmenlerin yine ekonomik nedenlerle LDP’yi cezalandırmak istemesiyle ezici zafer kazandı. Her ikisinde de muhalefet, seçmenlerin uzun süredir iktidarda olan partiye duydukları hayal kırıklığının bir göstergesi olarak seçilmekten başka bir şey yapmadı. Ortaya güçlü bir vizyon koymaktan yoksundular.
Genelde başka ülkelerin seçimlerinde partiler arası ideoloji farklılıklarından bahsederiz. Mesela Gürcistan’da cumartesi günü Rus yanlılarıyla Avrupa yanlıları karşı karşıya geldi. Oysa Japon seçimler tüm seçeneklerin birbirine benzer olduğunu ve iktidar partisinin rehavete kapıldığını düşünüyor. Bu hayal kırıklıkları katılım oranlarına da yansıdı: Seçmenlerin sadece yüzde 54’ü sandığa gitmeyi tercih etti.
İşiba’nın kumarı tutmadı
Liberal Demokratlar son 70 yılda iktidarı kaybettiği her iki seferde de sonucu önceden tahmin edebilmişti. Şinzo Abe’nin gücü ele geçirdiği 2012’den beri de parti seçimlere kazanacağından emin giriyor. Bu başarısızlığın da aslında çok şaşırtıcı olmaması gerekiyordu. Çünkü Nihon Keizai gazetesi ve TV Tokyo’nun yaptığı ankete göre 1 Ekim’de göreve gelen İşiba’nın halktan gördüğü destek 2002’den bu yana göreve gelen tüm başbakanların en altında kaldığını gösteriyor. Kişida başbakanlıktan partinin itibarını sıfırlamak için ağustos ayında istifasını açıklamıştı. Analistler İşiba’nın erken seçim duyurusuyla bunu yapma fırsatını kaçırdığını düşünüyor.
İşiba seçim öncesi faiz oranlarının artırılması, gelir vergisi, NATO’nun Asya versiyonunu oluşturma ve Japonya’daki Amerikan askeri güçleriyle ilgili mevcut anlaşmanın revize edilmesi gibi planlarından bahsetmişti. Evli çiftlerin tek bir soyadını kullanmasını zorunlu kılan yasanın değiştirilmesini destekleyebileceğini söylemişti. Ama sonra tüm bu önerilerinden parti içindeki baskılar nedeniyle geri adım atmak zorunda kaldı. Sonuç olarak LDP tüm partiler içinde en çok sandalye kazanan parti oldu.
Başbakan ayrıca seçmenleri en çok rahatsız eden konulardan biri olan bağış skandalına karşı da pek güç bir tepki göstermedi. Bu skandala göre LDP’li milletvekillerinden bazıları bağış toplama etkinliklerinde elde edilen geliri yetkili mercilere tam olarak deklare etmemekle suçlanıyor. Skandala 45’ten fazla siyasetçinin adı karışmış olmasına rağmen sadece 12 siyasetçi partiden ihraç edildi. Geriye kalanlardan dokuzu hâlâ parti içinde faaliyet gösteriyor. Japon seçmenler bu skandalı kabullenmiş değil, parti de kırılan güveni yeniden oluşturamadı.