Gabriel Garcia Marquez’in ‘Kırmızı Pazartesi’ kitabı, işleneceğini herkesin bildiği ancak kimsenin buna engel olmak için bir şey yapmadığı bir hikayeyi ele alır. Etiyopyalı göçmenlerin tehlikeli yollardan geçerek Suudi Arabistan’a ulaşması ancak tam ‘Kurtulduk’ derken, şiddet olaylarına maruz bırakılması, dünyanın büyük bir kısmının ise bundan haberdar olduğu halde kayıtsız kalması, ‘Kırmızı Pazartesi’ hikayesinden çok da farklı sayılmaz, sadece ölenlerin sayısı daha fazla.
İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) geçen hafta yayınladığı bir raporla, Suudi Arabistan’ın sınır muhafızlarının tehlikeli yollarla Yemen üzerinden Suudi Arabistan’a gelen göçmenlerin bir kısmını öldürdüğünü, üzerlerine bomba attığını ve bazılarını tecavüz ettiğini duyurdu. Bu rapor, göçmenler ve yakınlarıyla yapılan görüşmelere, fotoğraf ile videolara ve uydu fotoğraflarına dayanıyordu. Raporda göçmenleri öldürmenin Suudi hükümetin politikası olması halinde bunun insanlığa karşı işlenmiş bir suç olabileceği belirtiliyordu.
New York Times’ın ABD’li yetkililere dayandırdığı habere göre ABD, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nin 2022 yılının sonlarında hem Suudi Arabistan’a hem de Yemen’deki Husi yetkililere konuyla ilgili olarak gönderdiği mektupları yayınlamasının ardından haberdar olduklarını belirtti. Bununla birlikte Birleşmiş Milletler’in aralık ayında aralarında ABD’nin Yemen Büyükelçisi Steven H. Fagin’in de bulunduğu Fransa, Almanya, Hollanda, İsveç ve Avrupa Birliği’nden diplomatlara bizzat göçmen cinayetlerine ilişkin daha detaylı bilgi verdiği ortaya çıktı.
Ocak ayında ABD’nin Birleşmiş Milletler Yardımcı Temsilcisi Richard Mills, Güvenlik Konseyi’nin Yemen konulu brifinginde, “Suudi Arabistan sınırında göçmenlerin suistimale uğradığı iddialarından endişe duymaya devam ediyoruz” diyerek konuya üstü kapalı bir gönderme yapmıştı. ABD ve Birleşmiş Milletler’in çok sayıda Etiyopyalının Suudi Arabistan’ın sınır güçleri tarafından öldürüldüğünden açık açık bahsetmeyen Mills, “Tüm tarafları, BM müfettişlerinin bu iddiaları derinlemesine araştırmak üzere sınırın her iki tarafında da varlığını göstermesine izin vermeye çağırıyoruz” demişti. Bu sözlerden ABD’nin konuyu halk nezdinde çok detaylı dillendirmemeye özen gösterdiği ancak hiç konuşmamış gibi olmamak için üstü kapalı değindiği anlaşılıyor.
HRW’nin raporunun ardından NYT’ye açıklama gönderen ABD Dışişleri Bakanlığı, “ABD endişelerimizi dile getirmek üzere hızla üst düzey Suudi yetkililerle temasa geçti” diyerek, yetkililerin ocak ayındaki Güvenlik Konseyi brifingi de dahil olmak üzere ‘Suudi muhataplarına konuyla ilgili endişelerini düzenli olarak iletmeye devam ettiğini’ belirtti. Ancak bu görüşmelerin Suudiler üzerinde ne kadar etkili olduğu belirsiz.
ABD, Suudi Arabistan ile ilişkilerini yeniden sağlamaya çalışıyor
ABD’nin sınırdaki şiddet olaylarını öğrendiği sırada Biden, Suudi Arabistan’ı başka konularda ABD çıkarlarına aykırı davranmakla suçluyordu. Suudi liderler ara seçimler öncesinde petrol üretimi kısarak küresel petrol fiyatlarının yükselmesine yol açmıştı. Ayrıca Suudi Arabistan’ın Rusya’ya Ukrayna işgalinin ardından Batı tarafından uygulanan yaptırımlara katılmayı reddetmesi ilişkileri daha da gerdi. Suudi Arabistan’ın petrol üretimini azaltma kararı, ekonomisi petrol ve gaz ihracatına dayanan Rusya için olumlu bir hamleydi.
Ancak son aylarda Biden ve yardımcıları, Suudi yetkililer ve İsrail arasında diplomatik ilişkilerin yeniden başlatılması konusunda arabuluculuk yapıyor. Bu görüşmelerde Suudiler ABD’den güvenlik garantisi, daha tehlikeli silahlar ve nükleer enerji programı için yardım istiyor. Çoğunluğu Demokratlardan oluşan bazı Kongre üyeleri şimdiye kadar Suudi Arabistan’ı Yemen savaşı da dahil olmak üzere insan hakları konusundaki sorunlu tavrı nedeniyle birçok kez sert bir şekilde eleştirmişti.
Herkesin bildiği ama kimsenin durdurmadığı cinayetler
Sınırdaki şiddet olayları esasında çok gizli bir bilgi sayılmaz. İnsan hakları grupları, iş bulma ve siyasi sorunlardan kaçma umuduyla Doğu Afrika’dan Aden Körfezi’ni geçerek Suudi Arabistan’a gelmeye çalışan göçmenlerin yaşadığı tehlikeleri uzun zamandır belgeliyor. Yaklaşık iki yıl önce sınırdaki şiddet olaylarının arttığına dair raporlar daha sık gelmeye başladı.
Uluslararası Göç Örgütü’nün Kayıp Göçmenler Projesi, 2022 yılında Suudi sınırı yakınlarında en az 788 göçmenin öldüğünü, bunların çoğunun topçu ateşi veya silahla vurulduğunu tespit etti. Birleşmiş Milletler’den bir grup uzman da geçen ekim ayında yaptıkları açıklamada Suudi sınır muhafızlarının 2022’nin ilk dört ayında yaklaşık 430 göçmeni öldürdüğü, kadınlara ve çocuklara tecavüz ederek bazılarını çıplak bir şekilde Yemen’e geri gönderdiği iddialarını aktarmıştı.
Buradaki asıl sorun, hak ihlallerinin Batılı hükümetlerce çok dillendirilmiyor olması. Dünyanın genel olarak Yemen’de sekiz yıldır devam eden savaşa karşı duyarsızlaşması ve Yemen’den geçen Etiyopyalı göçmenlerin Avrupa’ya gelme ihtimalinin düşük olması da bu umursamazlıkta rol oynuyor. Yemenli insan hakları örgütü Mwatana’da göç sorunlarını araştıran Ali Mayas, “Kimse için risk yok, bu yüzden soruna özen göstermiyorlar” diyor.